Türkiye için, belki tarihçilerin ileride en zorlu ve belirleyici yıllardan biri sayacağı 2014 yılının hemen başında, 11 Ocak tarihinde, ABD’de yayımlanan ve savunma sanayiinin referans dergilerinden biri olan Defense News dergisinde “Türkiye’nin Yeni Savunma Anlaşmaları” başlıklı bir yazı çıktı. Bu yazıda, Türkiye’nin başta Çin, Japonya, G. Kore ve Malezya olmak üzere Asya ülkeleriyle, savunma sanayii için flört ettiği vurgusu öne çıkıyordu.
Öte yandan Erdoğan’ın tam o tarihte Başbakan sıfatıyla yaptığı Japonya ziyareti sırasında teslim edilen TÜRKSAT 4A uydusunun üretiminin, her iki ülkenin ortaklaşa uzay çalışmaları için bir başlangıç olduğu, Türkiye’nin 2020 yılına kadar 16 uyduyu yörüngeye oturtmayı planladığı ve önümüzdeki beş yıl içinde Japonya ile yapılacak uydu sözleşmelerinin 2 milyar doları bulacağı da vurgulanıyordu. Aslında dergi, Erdoğan’ın Japonya ve Asya gezisinin sıradan bir diplomatik ziyaret olmadığına dikkat çekmek istiyordu.
Buna bağlı olarak, Türkiye’nin Japonya, Çin ve diğer Asya ülkeleriyle savunma sanayii kapsamlı serbest ticaret anlaşmaları imzalamaya başlaması da yazıda önemli bir ayrıntı olarak öne çıkıyordu.
Japonya ziyareti: Abenomics-Erdoganomics
Önümüzdeki hafta Erdoğan, bu sefer Cumhurbaşkanı sıfatıyla Japonya’ya gidiyor.
Japonya, ikinci savaştan beri ilk defa ekonomi-politikalarında, ABD ve Britanya’dan bağımsız bir yeni stratejiyi Başbakan Abe’nin iradesiyle hayata geçiriyor. Batı basını Abe’nin bu politikalarını “Abenomics” diyerek küçümsedi ve başarılı olamayacağını yazdı. Çok ilginçtir ki “Erdoganomics” kavramı da aynı basın tarafından icat edildi. Bu kavramla Türkiye’nin kapalı, otarşik bir ekonomi politikası yoluna girdiği ima ediliyordu. Ama olan biten; özellikle Erdoğan’ın savunduğu bunun tam tersiydi.
Buradaki itirazın özü şuydu:
Türkiye, Japonya, 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD öncülüğünde çizilen ekonomi politik çerçevenin dışına radikal olarak çıkamazlar. Bundan dolayı, hem Abe hem de Erdoğan için Batı basını kaynaklı dezenformasyon uzun bir süredir devam ediyor.
Japonya’nın, teknolojisini, Batı’dan-özellikle ABD’den- bağımsız ihraç etmeye başlaması ve teknoloji ağırlıklı sermaye işbirlikleri yapması çok önemli ve dünyanın “eski” ekonomik paradigmasını değiştirecek bir adımdır.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya, inanılmaz bir tasarruf seferberliğine girdi. Bu, ‘Kamikaze Kapitalizmi’ olarak adlandırıldı. Japon şirketleri hemen hemen hiç kâr payı dağıtmadılar, Japon işçisi düşük ücretle çalışıp, ürettiği malı pahalı satın aldı. Japon mamul malları her zaman Tokyo’da New York’tan daha pahalıydı.
Japonya ticaret fazlası veriyor ve bunu ABD hazine kâğıtlarına gömüyordu. ABD arz yanlı ekonomi gereği daha düşük vergi alabilir, bütçe açığı verebilirdi, nasılsa Japonlar finanse ediyordu.
Ancak Japonya, tam bu günlerde buradan çıkıyor. Başbakan Abe ile elindeki sermaye ve teknoloji birikimini ABD’ye değil, kendi çıkarları için de Doğu’ya kullandırmak istiyor.
Savunma sanayii gerçeği
Şinzo Abe, 2013 yılının ekim ayında Marmaray açılışına geldiğinde ileri teknoloji yoğun alanlarda Türkiye’ye sermaye ihracı yapacaklarını açıklamıştı. Bu açıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Japonya ziyareti stratejik önemdedir.
Tam buradan devam edersek, ABD Defense News dergisinin, tam 2014 yılının başında yaptığı tespit, Türkiye’de, tam şimdilerde, olan biteni belki önemli oranda açıklar. Tekrar edelim o tespiti:
Türkiye kendi savunma sanayiini ortaya çıkarıyor, bu güncel teknolojiyi yakalamak anlamına gelir; ayrıca başta Japonya olmak üzere, yüksek teknolojiye sahip ülkelerin Türkiye ile yaptıkları anlaşmalara dikkat!
Derginin bu tespiti, özellikle Türkiye’nin savunma sanayiinde yaptıkları şimdi daha da belirgin. 2014 yılında Türkiye, savunma sanayii alanında 1 milyar 648 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Ayrıca bu yapılan ihracatın yüksek teknoloji içeren ürünler olması çok önemli; burada Türkiye’nin kilogram başına ihracat değeri ortalaması 30 dolar seviyesini buluyor. Örneğin Atak helikopteri için bu değer 10 bin dolar.
Şu tarihlerde Katar Doha’da gerçekleşen ve MÜSİAD’ın öncülük ettiği High Tech Port Savunma Sanayii Fuarı’nda Türkiye’nin bu gücü ortaya çıkıyor.
Sanıyorum bu ayrıntıları görmeden şu an içinde bulunduğumuz politik durumu -kuşatılmışlığı- anlayamayız.