Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yeni Zelanda’da karısını tekme tokat döverken şikâyet üzerine yakalanan dönerci savunmasında ne demiş:
“Ben karımı dövmüyordum, ailece kolbastı oynuyorduk.”
Biz, “Kurumlar arasında çatışma var” dedikçe Gül ve Erdoğan’ın ısrarla “Yok öyle bir şey” demesine benzemiyor mu?
Biz mi yanlış görüyoruz?
YAŞ’ta “ailece” kolbastı mı oynanıyor?
* * *
Günlerdir “kız tarafı ile oğlan tarafı” olarak yine iki kampa ayrıldık; bu alicengiz oyununu el çırparak izliyoruz.
Çoğunluk ortada bir dayak olduğunu biliyor.
Bazıları ya safiyane gerçekten dans ettiklerini sanıyor ya da bizi saf sanıp kolbastı oynandığına inanmamızı bekliyor.
Taraflar öyle keskin ki, çıkıp konuşanın ilk cümlesinden kız tarafına mı, erkek tarafına mı dâhil olduğunu, cümlesinin devamında neler söyleyip lafını nasıl bağlayacağını tahmin edebiliyoruz artık...
“Bana konuşanın adını söyle, sana ne diyeceğini söyleyeyim” durumu...
Gerçeğin sadece bir kısmını görmemizi isteyenlerin bantladığı gözlerle oynanan bir körebe oyunu...
Ne kız, ne oğlan tarafına dâhil olduğu halde kavurucu yaz sıcağında bu sıkıcı düğüne mecburen konuk olan bizler, tutmadığımız iki takımdan biri için tezahürata zorlanıyoruz.
* * *
Oysa faulleri, bel altı vuruşları, dayağı apaçık görüyoruz.
Kız tarafı, “Bir paşa nasıl ifadeye çağrılır” diye soruyor; “Bir akademisyen, bir yazar, bir sanatçı çağrılabiliyorsa niye olmasın” diyorsunuz.
Oğlan tarafı, “Biz dövmedik, hukuk dövdü” diyor.
Hukukun aylarca bekleyip tam da YAŞ’ın toplandığı gün devreye girdiğine, yani hükümetten bağımsız hareket ettiğine inandırmaya çalışıyor.
Kız tarafı “Teamüllere aykırı” diyor; bir başbakanın, kendisini devirecek darbe teşebbüsüne adı karışmış bir komutanın tayinine, teamüller adına ve eski uysallıkla imza atmasını bekliyor.
Oğlan tarafı, “Biz beyaz gömlek giyerek yola çıktık,” diyor. O halde damadın beyaz gömleğinin üzerinde o dokunulmazlık zırhının ne aradığını söylemiyor.
Kız tarafı “Terfi davası değil, orduyu dizayn çabası” diyor; “iyi de, keşke siz zamanında darbecilere karşı gereğini yapsaydınız da iş bu noktaya taşınmasaydı,” diyesiniz geliyor.
Herkesin sözünde yarım doğrular...
Hepsi, devamına bir “...ama” eklenip tersine çevrilebilecek iddialar...
* * *
Gerçek paramparça...
Kolbastı değil bu... tam bir dayak da değil...
Söylenenlerdeki yalanları ayıklayıp kalan doğrulardan kendimize tutarlı bir mantık kurmamız lazım.
Bu da ciddi çaba harcamayı ve her iki taraftan dışlanmayı göze almayı gerektiriyor. Oysa taraf olmak hayatı kolaylaştırıyor.
Uzun süredir “siyasi haymatlos”um.
Bu saçma düğünde gerçeğin sadece bir kısmını gören, kalanında susan taraflara dâhil olmak istemiyorum.
“Tek gözlü takımlar”ın ikisiyle de aidiyet bağı kuramıyorum.
“Bitaraf olan bertaraf olur”muş; olsun aldırmıyorum.
Dayak sevmiyorum; kolbastı bilmiyorum.
Keskinleşen yargılar, “hain, satılmış” vs. suçlamalar ortamında, aklı, sağduyuyu, kuşkuculuğu elden bırakmamak, hemen akıntıya kapılmamak gerektiğine inanıyorum.
Hızla kopmaya doğru giden ipin bir ucuna yapışıp çekiştirmenin bir yararını görmüyorum.
Siz buyurun, ben oynamıyorum.