Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Babalar, çocuklarının doğumuyla büyür; çocuklarsa babalarının ölümüyle... Bu genellemeyi bozacak her şey kural dışıdır.
En çok da evladını toprağa veren babalar...
* * *
Geçen hafta şehir dışındaydım.
Sabah 8’e doğru başucumdaki telefonun sesiyle uyandım.
Uyku sersemliğimi dağıtan tokatlar gibi döküldü sözcükler:
“Bir kaza olmuş... Oğlunuz hastanede... Korkmayın...”
Panik halinde eşimi arıyorum.
Ağlıyor telefonda:
“Hastanedeyiz” diyor; “Başını yere çarptı. Kafası kanıyordu. Hatırlamıyor. Cümleleri toparlamakta zorlanıyor.”
Her günkü saatinde servise binmek üzere çıkmış evden...
Sonra cüzdanını evde unuttuğunu fark edip aniden dönmüş; döndüğü anda sokaktan aşağı inmekte olan belediye otobüsü ona çarpmış.
Yere savrulmuş.
“Ambulans” diye bağıranların sesine koşmuş annesi...
Onu yerde yatarken görmüş.
* * *
Onlar hastanede... Ben uzak bir şehirdeyim.
Uçağı bekleyecek sabrım yok. Üzerime bir pantolon geçirip arabaya biniyorum.
Ve hayatımın en hızlı şehirlerarası yolculuğunu yapıyorum.
3 saatlik yol, 3 bin yıl gibi geliyor. Asfalt sünüyor adeta; ama yürekteki ateş sönmüyor.
Beynimin içinde bin bir düşünce... Ama tuhaf; hiç kötü bir ihtimal düşmüyor aklıma...
“Merak etme yaşar. Bunu da aşar.”
Beynimde çınlayan tek ses bu... En ufak bir kaygı taşımıyorum. Sadece bir an önce varıp yanlarında olma arzusu...
Gittiğimde sargılar içinde; ama en önemli uzuv, beyin dönmüş hayata... En kötü ihtimal bertaraf edilmiş. Cümleleri düzgün; kaza anını hatırlamasa da rahat konuşuyor.
Anlattıklarından anladığım şu:
Bir mucize eseri kurtulmuş.
Her ziyaretçinin dillendirdiği o güzelim tabirle:
“Verilmiş sadakamız varmış.”
* * *
Hastalığa varan bir merakla sokağın güvenlik kameralarından kaza anını araştırıyoruz.
Ve akıl almaz bir soğukkanlılıkla “çarpma anı”nı izliyoruz.
Sonuç şu:
Görüntüde belediye otobüsünün acul ergene çarpıp kenara savurduğu görülüyor.
İki saniye sonra çarpışsalar altına alıp sürükleyecek.
O iki saniyelik gecikme, bir hayatı (hepimizin hayatını) kurtarıyor.
Birbirimize sarılıyoruz.
* * *
Belki de hayatı kıymetlendirenlerin kıymetini bilmenin ağır test sınavları bunlar...
O rabıtaları birazcık gevşettiğimizde, sevdiklerimizin her zaman yanımızda olacağı rehavetine düştüğümüzde hayat, acı bir tokatla hatırlatıyor öncelikleri; her şeyi yeniden “önem sırası”na sokuyor.
“Unutma! Senin önceliğin bu” diye haykırıyor.
Acıyla kendine getiriyor.
* * *
Babalar, çocuklarının doğumuyla büyür.
Ve babalarının ölümüyle büyür çocuklar...
Dün sabah da Hakkâri’den gelen çatışma haberleriyle uyanınca, daha bir yakından hissettim, evladını toprağa verecek, onun yokluğuyla ömür sürecek babaların acısını...
Oysa kural belli:
Evlat, babayı toprağa verir.
Tersi, ebedi bir işkencedir.
Bugün önem sıralamasını yeniden gözden geçirme günü biraz da...
Hayatı, öncelikleri sorgulamaya bahane...
Hepinizin babalar günü kutlu olsun.