Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tatil boyunca iki spor etkinliği izledim. İkisinin finalinde de İspanyol bayrağı çekildi göndere:
Wimbledon’da tenisin 1 numarası Rafael Nadal kaldırdı kupayı...
Dünya futbol kupası da İspanyolların oldu.
İkisinde de onları destekledim.
İkisinde de İspanyol taraftarın coşkusuna katıldım.
Biraz sevinç, biraz kıskançlıkla...
* * *
Bu sempatinin nedeni empati:
İspanyollarla hep kader ortağıymışız gibi gelir bana...
Kanlı bir iç savaş yaşadılar.
Ardından tek parti baskısı...
Sonra demokrasiye geçiş sancısı...
Dinin etkisini sınırlama derdi...
Etnik çatışma ve bölünme tehlikesi...
Kanlı terör...
Darbe tehdidi...
* * *
O görüntü, dün gibi gözümün önünde:
Şubat 1981...
TRT’nin siyah beyaz ekranında İspanyol Meclisi...
Kürsüde Albay Tejero...
Demokratik reformlara tepkili... Cuntasıyla yönetime el koyacak. Silahını çekmiş, “Yere yatın” diye bağırıyor.
Milletvekilleri sıraların altında...
Biz de süngü altındayız o yıllarda...
“Zavallı İspanya da gitti” diye düşünüyorum.
* * *
O zaman İspanya; bizden beter durumda...
Yüzde 1 civarında büyüyorlar; biz yüzde 4’lerdeyiz.
AB’ye girmek istiyorlar; ama kriterleri uygun değil.
Demokraside geriler.
Nüfus kalabalık, işsiz çok...
Komşuları Fransa, tam üyeliklerine tarımdan dolayı taş koyuyor. Üstelik ayrılıkçı örgütü topraklarında barındırıyor.
Orduda darbe için cuntalar kuruluyor.
Manzara bu...
Tanıdık değil mi?
* * *
Peki ne oldu da, “Avrupa’nın yoksul çocuğu” İspanya, Türkiye’yi sollayıp 30 yılda dünyanın 10. büyük ekonomisi ve yıldızı parlayan ülkesi oldu?
“Bizde terör engeli var” demeyin; onlarda da vardı.
Turizm gelirleri? Onlar yılda 60 milyon turist ağırlıyor ama biz de 30 milyona yaklaştık.
“AB üyesi oldu, yırttı” diyenler de kısmen haklı... Çünkü İspanya, AB girince toparlanmadı; toparlanınca AB’ye girdi.
Türkiye’yle makasın açılması önceden başlamıştı:
Albay Tejero’dan...
Ben “Gitti zavallı İspanya” dedikten hemen sonra Kral Carlos TV’de konuştu:
“Demokrasi yaşayacak. Darbeciler yargılanacak” dedi.
Ordu, Kral’a ve demokrasiye bağlılığını açıkladı.
Tejero, cuntasıyla birlikte yargılandı, 30 yıl yedi.
Sonra yeni darbe planları çıktı ortaya:
Sabotajlar yapıp ETA’nın üzerine yıkacaklar, ”terör azdı” diye hükümeti devireceklerdi. Onlar da yargılandı.
Demokratik bir anayasa referandumla kabul edildi.
Ve 11 yıllık bekleyişten sonra 1986’da AB’ye üye oldular. O günden itibaren reformlar hızlandı. Fonları iyi kullanan İspanya, tırmanışa geçti.
* * *
Sorunlar bitmedi tabii...
BASK derdi de ETA terörü de, cunta geleneği de hâlâ var.
Ama iki şeyi başardı İspanya:
1) Orduyu siyasetin dışına taşıdı.
2) Merkezde demokrasiden yana, teröre karşı bir ittifak oluşturdu. Sorunları daha fazla baskı yerine daha fazla özgürlükle çözmeyi öğrendi.
İşte o yüzden, kortta Nadal yenince, kupayı boğalar kaldırınca, Penelope Cruz ya da Almodovar ödül alınca, bir yerlerde flamenko çalınca “Viva İspanya!” diye bağırıyorum.
Ve “Darısı başımıza” diyorum.