Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç son iki konuşmasında kimlik meselesine değinerek, yeni bir sürecin işaretini veriyor.
Bütçe konuşmasında, bu topraklarda her kim varsa etnik kimliğinin kabul edileceğini, saygı duyulacağını, kültürel haklarının anayasal güvenceye alınacağını söyledi.
Bahçeli bu konuşmayı eleştirince de Kürtleri “Dağ Türkleri“ olarak tanımlayan ırkçı söylemi hatırlattı.
“O günler geçti” demek istedi.
Seçim öncesi, “‘Tek millet’i tanımayan çeksin gitsin“ diyen Başbakan da hemen arkasında dinliyordu.
* * *
Gerçekten de Türkiye, kimlik zenginliğini inkâr politikasıyla çok can yaktı, vakit ve itibar kaybetti.
Şimdi yeni bir toplumsal sözleşmeyle, özgürlükçü bir kimlik siyaseti belirlenebilir mi, bilmiyorum.
Ancak kaygı veren başka bir gelişme var.
Uzun yıllar devletin etnik politikasının özü iki kelimeydi:
“Kimliğini gizle!”
Yerine gelen resmi etnik politika yine iki kelime:
“Kimliğini açıkla!”
Kabul etmeliyiz ki, en az ilki kadar dayatmacı bir mahalle baskısı bu da...
* * *
Şu son birkaç yılda siyasetin neredeyse tüm aktörleri bu “Kimlikler lütfen!” sorgusunda saf tuttular.
CHP’li Canan Arıtman,”Abdullah Gül’ün anne tarafından etnik kökenini araştırın da görün” diyerek perdeyi açtı.
Bu ayrımcı kinayeye Cumhurbaşkanlığı, adeta yaklaşımı perçinleyen bir dava dilekçesi ile cevap verdi:
“Gül’ün annesinin Ermeni kökenli olduğu iddiası, onun aile değerlerine, haysiyet ve şerefine ağır saldırıdır” dedi.
Sonra geçen yaz Başbakan Erdoğan,CHP liderinin etnik, dini kökenini sorgulamaya girişti:
“Niye gizliyorsun nereden geldiğini? Kimliğin neyse onu söyle” diye baskıya başladı.
Kılıçdaroğlu bir süre direndi; sonunda “Kürt olmadığını“ “Horasan’dan gelmiş bir Türkmen boyuna mensup olduklarını“ açıklamak zorunda kaldı.
AK Parti sözcüsü Hüseyin Çelik “Aslında Kürt-Alevi aileden geliyor da ulusalcılardan korkusundan açıklayamıyor“ diye üsteleyince de dedesinin Akşehir’deki türbesini adres gösterdi.
* * *
Kimlikler konusunda demokratik bir süreç başlayacaksa, eski baskıların yerine yeni dayatmaları koymamalıyız.
Lütfen kimliklerimizi özgür ve rahat bırakın!

Haberin Devamı

Kimlikler sorununa sinemadan iki cevap
Üst üste izlediğim iki film, kimlikler sorununa sağlıklı da yaklaşılabileceğine dair umut verdi bana...
Yıllar yılı bizi “iyiler-kötüler“ şablonuna alıştırarak hasım üretimine katkı yapan Türk sineması nihayet en zor konularda “öteki”ni kale alan, anlamaya çalışan bir yaklaşıma yöneliyor.
“Oğul“, bunun iyi örneklerinden biri...
Atilla Cengiz,insancıl bir duruşla Güneydoğu meselesinin “iki taraf”ını aynı dramda buluşturuyor. “Bu toprakların ve üzerinde yetişen çocukların hepimize ait olduğunu“ hatırlatıyor.
Derviş Zaim ise “Gölgeler ve Suretler“de Kıbrıs’taki Türk ve Rum oyuncuları buluştururken iki halkın çatışmasına yine etnik kökenden değil, insandan yana saf tutarak bakıyor.
Bu yaklaşım, barışa da önemli katkı sunuyor.
“Kimlik avcıları”na hararetle tavsiye olunur.