Hafta sonu CHP liderinin Karadeniz gezisini izledim ve demeçlerini aktardım. Bugün de gözlemlerimi paylaşayım.
* * *
Kılıçdaroğlu, vaktiyle Ecevit’te rastladığımız, şimdilerde Erdoğan’a yakıştırılan “Bizden biri” profiline uygun bir lider...
Hali tavrı, giyimi kuşamı, sadeliği tevazuu, aile yapısı, dürüst memur imajı, şaibeli olmaması, içten konuşması, sıcak yaklaşımı ile “sokaktaki adam” (ve kadın) tarafından seviliyor.
Lider olduğu kurultaydan başlayarak bilinçli bir tercihle CHP’nin önceliğini “laiklik elden gidiyor” alarmından, “yoksulluk halkı eziyor” feryadına çevirdi. Bu söylem değişikliği de sokakta yankı buluyor. Mitingde, mesela “yargıyı ele geçiriyorlar” faslını sessizce dinleyen kitle, konu acından ölen çocuklara, işsizliğe vs. geldi mi, tepki vermeye başlıyor.
Alanlarda CHP’liler coşkulu... Ama önemli olan, arkalarda merakla izleyen, kararsız, geniş kitle... Kılıçdaroğlu aslında onlara konuşuyor.
* * *
Madalyonun öbür yanında ise dağınık bir görüntü var.
Birkaç örnek vereyim:
Kılıçdaroğlu’nun zaten hükümetin kabullendiği Hizbullah-AKP bağlantısını kanıtlamak için “yasadışı kaydedilmiş bir telefon kaydı”ndan söz etmesi hataydı. Çünkü kendisi usulsüz dinlemelerden şikâyetçiydi. “Cemaat”, bu tür durumlarda kaydı internete koyuyor. Meşru siyasette ise, kayıt yöntemi illegalse, ona dayalı politika da illegal sayılıyor. Üstelik “Henüz dinlemedim, dinlesem de açıklayamam” deyince bu, siyaseten de sakat ve fuzuli bir hamle olarak kaldı.
Bunu söylediğimde Kılıçdaroğlu, “Zaten kaseti ben gündeme getirmedim. Arkadaşlar bulmuşlar” dedi.
“Arkadaşlar”ın bir başka hatası, komisyondan çekilirken “direniş” bildirisi yayınlamak oldu. Çağrının içeriği muğlaktı. İzahat, Kılıçdaroğlu’na kaldı. O da “Sadece uyarmak istedik” diye yorumladı. Ama orada fazlası vardı. Kaldı ki istifanın ne getirip ne götüreceğinin de tam bilinmediği sonradan anlaşıldı.
Bir başka “arkadaş” hatası:
Silivri tutuklularına adaylık konusunda parti yönetiminde uzlaşma olmadan yapılan açıklama, hem Kılıçdaroğlu’nu zora soktu, hem Balbay ve Özkan’ı gereksiz bir polemiğe çekti. Bunu hatırlattığımda da Kılıçdaroğlu “Biz itaat partisi değiliz, çok sesliyiz”i savundu, ama en azından parti yönetiminin tek ağızdan konuşması gerektiği açık... Yoksa sürekli birbirini tekzip eden açıklamalar, hem CHP’ye hem liderine eksi puan yazıyor.
* * *
Ayrıca Kılıçdaroğlu’nu, izlediğim diğer liderlere göre daha yalnız gördüm.
Her gittiği yere kabinesi ile çıkarma yapan Başbakan’a ya da parti örgütünü ayağa kaldıran Bahçeli’ye göre Kılıçdaroğlu, işi daha çok kişisel gayretle götürüyor. Yanında bölge milletvekilleri ve yeni vitrin yüzleri yoktu. Gittiği yerlerde örgütün ön hazırlığı zayıftı. Bayrak, afiş, duyuru azdı. Medyayla iletişiminde sorunlar vardı. Her durakta konuştuğu halde en yakınlarının otobüste sigara içmesi, Genel Başkan’ın yemeğine, uykusuna dikkat etmemesi garipti.
CHP lideri, kampanyayı şimdilik bir avuç insanın desteğiyle tek tabanca götürüyor; ama seçim için fazlası lazım.
“Arkadaşlar”ın hatalarını düzeltmeye harcanan enerjiyi, yeni politika üretmeye kullanmak, iyi bir başlangıç olabilir.