Sevgili Melih Güneş’ten bir mesaj aldım geçenlerde: “Gündemin yoğunluğundan gözden kaçırmış olabilirsin” diyor ve haberi veriyordu:
“Andrey Voznesenski ölmüş.”
Onunla 2001‘de Peredelkino’daki daçasında tanışmıştım.
“Nâzım” belgeseli için görüşmeye gitmiştik.
Çantamda Dilek’in imzalatmam için verdiği “Oza” kitabı vardı.
Onun sevgili şairiydi Voznesenski...
İmzalatamadan geri getirdiğim kitabın önsözüne göre, Sovyetler’de yeni çıkan şiir kitabını almak için yarım milyon okur kuyruğa girer, şiirlerini kendisinden dinlemek için binlerce hayranı stadyumda toplanırdı.
Ve Voznesenski, “kopan alkışın ağır yükünü taşımak ister gibi bacaklarını yana açarak durur, hiç durmadan iki saat ezberden şiir okurdu.”
* * *
Deneysel şiirler yazıyordu Voznesenski...
Partinin istediği toplumsal gerçekçi şiirlere uzak duruyordu.
O yüzden, resmi bir karalama kampanyasının hedefi olmuş, 1963’te şiir günlerine son verilmişti.
O da 1964’te Oza’da, “Türküler söylemeyin Stalin üzre” diye yazmıştı.
“Kim bilir kaç kişi itildi zorla/
dikenleri olmaya o kırçıl bıyığın/
Titredi, bulandı kan kırmızı şaraba/
her çalınışında ulusal marşın”
Nâzım Hikmet, ondan önce yazmıştı Stalin’in bıyıklarını:
“Yok oldu bir sabah/
çorbalarımızdan bıyığı/
odalarımızdan gözleri” demişti daha 1961’de...
İkisi de sevilerek okunan ve devletçe gözaltında tutulan şairlerdi.
* * *
Voznesenski’ye dostu Nâzım’ı sorduğumda “Onunla ilgili çok hoş bir anım var” demişti.
1958 yılıydı.
Nâzım 55 yaşındaydı.
23’lük bir kıza sevdalanmıştı.
Kalbi hem hasta hem cıvıl cıvıldı.
Aşka düştü düşeli şık giyinen, sportif, bambaşka bir adam olmuş, adeta gençleşmişti.
Kalp doktoru, “Düzgün yaşarsan 10 yılın daha var. Ama böyle aşka kalbin dayanmaz. 3 yıla kalmaz ölürsün” demişti.
İşte o günlerde Voznesenski’yle buluşmuştu Nâzım:
“Doktorlar böyle diyor; sence ne yapmalıyım” diye sormuştu:
“Aşksız 10 yıl mı, aşkla 3 yıl mı yaşayayım?”
Aslında cevabı biliyor, sadece dostundan da duymak istiyordu.
Duydu da:
“Aşkla 3 yıl yaşa” dedi Voznesenski...
Nâzım, birlikte yaşadığı kadını terk edip Vera’ya kaçtı.
Ve onunla kalbi durana dek tamı tamına 3 yıl yaşadı.
* * *
Voznesenski’ye gelince...
Yıllar önce şiirinde alaşağı ettiği Stalin’in heykellerinin meydanlardan da devrildiğini, kendisi hakkında karalama kampanyaları açan partinin tarihe karıştığını görebilecek kadar çok yaşadı.
1 Haziran’da öldüğünde 77 yaşındaydı.
Onu, Ural dağlarında kuşatma altında yaşadığı savaş günlerini anlatan “Goya” şiiriyle uğurlayalım:
Ülkü Tamer çevirisiyle...
* * *
“Ben Goya’yım! bir tarlaya kuzgunlar gibi süzülen düşman
yuvalarından oydu gözlerimi...
Ben acıyım!
Ben iniltisiyim savaşın...
41 karlarında yanmış şehirlerim ben...
Ben açlığım!
Ben kırılmış boynuyum, alana çanlar gibi sallanarak asılmış bir ihtiyar
kadının...
Ben Goya’yım!
Ey gazap üzümleri!
Top sesleriyle yürüdüm Batı’ya, konuğun külleriyim ben!
O unutulmaz göğe tabut çivileri gibi sert yıldızlar
çaktım!
Ben Goya’yım!”