Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eski film, 10 yıl sonra yeniden vizyona girdi. Sıkılarak seyrediyoruz.
2001’de Fransa’da seçime 3 ay kala, Ermeni soykırımını tanıyan yasa, Türkiye’nin tehditlerine rağmen kabul edilmiş, Ankara da büyükelçisini çekmişti.
“Fransız firmalarını ihalelere sokmayız” resti çekilmiş, ama sonuçta ticaret zerrece etkilenmemişti.
Çünkü kriz dönemiydi ve piyasanın tarihle uğraşacak hali yoktu.
* * *
10 yıl sonra, aynısını yaşıyoruz.
Fransa, yine bir seçim arifesinde, bu kez de “Soykırım yoktur” demeyi suç kapsamına alıyor.
500 bin Ermeni seçmene göz diken Sarkozy, daha 7 ay önce engel olduğu yasa için bastırıyor.
Türkiye yine “Elçimi çekerim, ihaleye sokmam” kozunu oynuyor.
Paris’te Türkler yürüyüşe hazırlanıyor.
Son 4 gündür Fransa’da görüştüğüm Türk diplomatlar, yasanın geçmesinin sürpriz olmayacağı kanısında...
Bir teslimiyet hali seziliyor.
* * *
Nasıl olmasın ki?
Bütün öfkeli tehditlere, o başkentten bu başkente koşturan parlamenterlere, lobi şirketlerine, sivil toplum örgütlerine, gösteri yürüyüşlerine rağmen son 10 yılda birçok ülke, birbiri peşisıra Ermeni soykırımını tanıdı.
Yunanistan’dan Rusya’ya, Lübnan’dan Şili’ye, İsviçre’den Kanada’ya uzanan, uzun bir liste var elimizde...
Hangi biriyle ilişki keseceksiniz?
Artık diplomatlar bizim restlerden değil, Türkiye’de iş kapacak Fransız nükleer enerji şirketlerinin Paris’e yapacağı baskıdan medet umuyor. Utanç verici!
* * *
Ankara’nın “Arşivleri açayım” daveti ilgi görmedi.
“Siz de Cezayir’den özür dileyin” tezi, “Sen de orada aynısını yaptın” imasıyla soykırımı kabullenme anlamına geldi.
“Batı sömürgeciliğini konuşmaya başlarız” yaklaşımı ise “Niye bunca zaman konuşmadık” sorusunu akla getirdi.
Biraz daha uzun vadeli düşünüp mesela Fransa’da yaşayıp sandık başına gitmeyen 500 bine yakın Türk’e oy kullandırmak ve onları da denkleme katmak yolu zorlanmadı.
Ermeni soykırımını kabul eden ülkelerin 2000’lerdeki patlaması, bugüne kadarki stratejinin fiyaskoyla sonuçlandığını kanıtlıyor.
Demek ki artık başka bir yol denemek lazım.
* * *
Bu tartışmada eksik olan şey, vicdan...
Yüz binlerce insanın öldüğü kanlı bir kıyımdan söz ediyoruz.
“Sen kendine bak”, “Kabul edersem toprak isterler” vs. lafları, en azından 1915’te ölenlerin anısına saygısızlık...
Çareyi dışarıda değil, içeride aramalıyız.
Türkiye, artık tarihin aynasına bakıp mazisindeki bu kara sayfayı açmak, gerçeği vicdanıyla bulmak zorunda...
Bunu ne “Soykırım vardır” diyeni taşlayanlar yapabilir, ne de “Soykırım yoktur” diyeni cezalandıranlar...
Hele elinde 20. yüzyıldaki günahlarının kanı bulunan Fransa ve Libya’daki ikiyüzlülüğü tescilli Sarkozy hiç yapamaz.
Kimse de “vardır-yoktur” deme hakkımızı elimizden alamaz.
Sorun, bizim sorunumuz.
1915’te ne yaşandığını gerçekten biliyor muyuz?
Bunu okullarda okutup özgürce tartışabiliyor muyuz?
Yaşananlardan dolayı samimiyetle üzüntü duyuyor muyuz?
Ölenlerin acısını, kalanların yasını paylaşıyor muyuz?
Onlar anısına bir anıt dikebiliyor muyuz?
Önemli olan budur.
Asırlık bir kini, ancak böyle bir kardeşlik dili söndürebilir.
Hükümetlerin ruhsuz dili çok konuştu; sonuç daha kötü...
Şimdi vicdanların konuşma zamanı...