Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Ölü Ozanlar Derneği” filminin final sahnesi gibiydi.
Orada kahraman, sisteme kafa tuttuğu için okuldan atılan “yenilikçi hoca”ydı. Öğrencileri onu sıraların üstünde ayağa kalkarak alkışlarla selamlıyordu.
Dünkü kurultayda ise “yenilikçi” rolünde Kılıçdaroğlu vardı. O da konuşmasının finalinde, korkmuş, yılmış kesimleri ve partisini ayağa kalkmaya çağırdı.
“Ben ayaktayım! Sizler de ayakta mısınız” diye sordu.
Uzun bir konuşmanın etkisiyle mahmurlaşmış salon bir anda silkindi. Birer ikişer doğruldular.
“Korku imparatorluğuna ‘Yeter artık’ demek için ayağa kalkmaya hazır mısınız” sorusuyla (Baykal ve çevresi dışında) tüm salon “Hazırız” diye ayaklandı.
Kılıçdaroğlu “Ben de hazırım” dedi.
Fazlaca oturmaktan hantallaşmış bir partinin tabanı böyle ateşlendi.

Nasıl başardı?
Kılıçdaroğlu’nun en büyük başarısı, yıllardır iktidar yüzü görmemiş, lideri kirli bir oyunda devrilmiş, iç savaşa düşmüş bir enkazdan 6 ay içinde iktidar adayı bir parti yaratmasıdır.
Nasıl başardı bunu?
Büyük bir şansı vardı:
Kendisi alternatifsiz tek isimdi, partisi de kendi tabiriyle “AKP’ye karşı teslim alınmamış, ayakta kalan tek güç...”
Bu tespit, muhalif kitleleri CHP’ye ve yeni liderine yöneltti.
Kılıçdaroğlu da bu temel üzerine üç kat çıktı:
Partiyi yeniledi, söylemi değiştirdi, küsleri barıştırdı.

Devletçi değil halkçı
Yenilenmenin en önemli ipucu dünkü konuşmasındaydı:
“CHP, bürokratik devlet solcusu değil, halkın partisidir” cümlesi, hem mazi eleştirisi hem bir yeni tarifti.
Mayıstaki kurultayda bir devrim havası vardı. Devrimin lideri, balıkçı yaka kazağıyla sol yumruğunu kaldırıp “Faşizme geçit yok” diye haykırmıştı.
Bu kurultayda ise devrimin ateşi yatışmış, kadro biraz ortaya çıkmış ve lider, Genel Başkan kravatını takmıştı.
Konuşmasında “3. yol” ve “özgürlükçü sol” söylemi ağır bastı.
“Recep Bey” yerine hükümet eleştirisi öne çıktı.
“Laiklik”ten çok “özgürlük”, “Cumhuriyet”ten çok “yolsuzluk” vurgulandı.
Partide bugüne dek “kolları” bile olmayan gençler ve kadınlar, hem salonda hem liderin konuşmasında ağırlıktaydı.
Ve çiftçilere yapılan çağrı, tüm CHP küskünlerine söylenmiş gibiydi:
“Gelin barışalım artık!”

Konuşmanın eksikleri
Salonda bu çağrının yankı bulduğunu gözledik.
Üç eski genel başkan, Hikmet Çetin, Altan Öymen, Deniz Baykal oradaydı. Karayalçın oradaydı. Bülent Ecevit, Erdal İnönü ve Aydın Güven Gürkan’ın eşleri, İsmet İnönü’nün torunu oradaydı. Mirası teslime gelmişlerdi.
Sadece salonda değil, listede de eski ile yeni, genç ile yaşlı, kadın ile erkek, batı ile doğu buluşturulmaya çalışılmıştı.
Konuşma uzun ama eksikti:
Kılıçdaroğlu, “Kürt sorunu”nu dillendirmemekte ısrar etti.
Laiklik tartışmasına, askerin rolü, sivilleşme konularına girmedi.
Dış politikaya neredeyse hiç değinmedi. AB’ye mesafeliydi.
Buna karşın, yeni politikaların ipuçlarını verdi.
Aile sigortası, unutturulan sosyal devletin işaret fişeğiydi. Hem konuşmada, hem listede katkısı hissedilen Prof. Sencer Ayata, bunun ardından gençlik, bölgesel kalkınma ve sivil toplum kuruluşları çalışmalarının geleceğini açıkladı.
Kıyamet alameti
Erdoğan 2 sene önce 1 Mayıs’ta “Ayaklar baş olursa kıyamet kopar” demişti.
Dün o ayaklar, baş olmak için ayağa kalktı.
“Kıyamet” yakın demektir.