Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ortamın rengine uyum sağlamakta bukalemundan daha mahir bir sürüngen olmadığı söylenir.
Türkiye’de sokak tabelalarındaki değişim hızı, bu tezin doğru olmadığını düşündürüyor insana...
Her darbeden, her seçimden, her iktidar değişikliğinden sonra indirilen fotoğraflarla birlikte kaldırılıyor tabelalar da, sokakların, binaların duvarlarından...
Devrilenlerin adları silinip, devirenlerinki yazılıyor çabucak... Ta ki devirenler, bir sonraki seçimde ya da darbede devrilip gidene kadar...
Sokak tabelaları, bizim yeni şartlara göre deri değiştirme maharetimizin aynaları...
* * *
Ankara’nın 30 yıllık “Evren” ilçesi, referandumun ertesi günü “ismimizi değiştirmek istiyoruz” diye ayaklandı.
Aynı gün Erzurum’da “Cemal Gürsel” stadının inşaatına, “Universiade Arena Stadyumu” pankartı asıldı.
27 Mayıs darbesiyle, Gürsel’in devlet başkanlığı döneminde asılan Başbakan Menderes’in adı, İzmir Havaalanı’nın girişinde asılı...
Ama o İzmir de “Sezen Aksu Sokağı”nın adına taktı.
Tabelaya talip olan çok şehir var; ama onlar da kim bilir kimin ismini silip bunu yazacaklar.
Bu “kıvraklık”, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’i bile yıldırmış olmalı ki, Antalya’da bir sokağa adının verilmesi önerisine “İstemem. İlerde Sezen Aksu gibi yaparlar” diye karşı çıktı.
* * *
İnsan merak ediyor:
Acaba bugün darbecilerin adını taşıyan tabelaları indirenlerle, dün “Yaşa Paşam” diye onları alkışlayıp yere göğe sığdıramayanlar aynı kişiler olabilir mi?
Tıpkı 12 Eylül’de kahir çoğunlukla “Evet” dedikleri anayasaya bir kuşak sonra çoğunlukla “Hayır” diyenler gibi, “O devir öyleydi, bu devir böyle” diyerek mi savunuyorlar kendilerini...
Öyle ise hangi isim, bu riyakâr “yap-boz oyunu”ndan kurtarabilir ki kendini?
Yeni doğmuş çocuklara ad takarken “İsmiyle yaşasın” derler; böyle bir toplumla kaç sokak, ismiyle yaşayabilir ki?
Üzerinde ilelebet mutabık kalabileceğimiz, adını taşıyan sokakta gururla oturabileceğimiz kaç kişi kaldı?
Her şey gibi isimler de yaftalayıp bölüyor işte bizi...
Birinin “kahraman”ı, öbürünün “hain”i...
Hadi bu normal diyelim: Ama “kahramanlar”la “hainler” öyle süratle yer değiştiriyor ki...

* * *

Evren “Devlet Başkanı” iken, Demirel ve Ecevit “tencereyi pisletenler”di.
Halka sordular:
“Bunlar politikadan elini çeksin mi?” diye...
Toplumun yarısı “Evet çeksin” dedi.
Sonra “çekilsinler” diyenlerin oylarıyla biri Cumhurbaşkanı, diğeri Başbakan oldu.
Şimdi halk fikir değiştirdi:
“Tencereyi pisleten Evren’miş” dedi.
30 yıl içinde bu kadar hızla fikir değiştiren bir topluma tabela mı dayanır?
En iyisi silelim bütün sokaklardan, caddelerden insan isimlerini...
Artık ne kaldıysa didişmeden, kutuplaşmadan üzerinde uzlaşabileceğimiz; rakam mı olur, çiçek ismi mi; onları yazalım sokak tabelalarına, stadyum kapılarına...
Bitsin bu “koydum-caydım-kaldırdım-yenisini astım” oyunu...
Çünkü bu oyun, hem ismi silinen insanları kırıyor; hem de -daha kötüsü- bizim dönekliğimizi belgeliyor.