“Biz onlarla etle tırnak gibiydik” diyor bir İnegöllü ve soruyor:
“Ne oldu bize?”
Kopmazlığı anlatmak için “et ve tırnak gibi” deriz.
Oysa etle tırnak ayrılır.
Kerpetenle “tırnak çekmek”, bir dönem yaygın işkence yöntemiydi. Kanlıydı. Dayanılmaz acı verirdi.
“Etle tırnak gibi olan” Türklerle Kürtler de ayrılabilir.
Ama o da çok kanlı olur ve katlanılmaz acılar verir.
Lübnan ve Yugoslavya buna delildir.
* * *
İnegöl’de Kürtlere yönelik infial, yeni bir işaret fişeği...
İçişleri Bakanı bunun “Başlangıç itibarıyla Türkiye’nin her tarafında olabilecek bir asayiş olayı” olduğunu söyledi.
Başlangıcı öyle olabilir. Ya sonrası?
Etnik husumeti “bir asayiş olayı” diye geçiştirebilir miyiz?
Doğu’da işe yaramayan “askeri çözüm”ü Batı’da “polisiye çözüm”e uyarlarsak sonuç alabilir miyiz?
Bölgeye polis takviyesi yapmakla, bunca insanın nasıl ve neden aniden tahrike kapılıp böyle saldırganlaşabildiğini açıklayabilir miyiz?
* * *
“Kimlerle komşu olmak istemezsiniz” anketleri, yaklaşan yangını haber veriyordu aslında...
İstenmeyenler listesi, “Dinsizler, Yahudiler, şort giyenler, başka ırktan olanlar” diye uzayıp gidiyor.
Farklıya tepki, radikal biçimde büyüyor.
Korkunun çocuğu hoşgörüsüzlük, biraz büyüyünce “milliyetçi refleks” boyuna geliyor.
“Bana benzemeyen bana uzak olsun” fikri de, giderek “...hatta mümkünse yok olsun”a terfi ediyor.
* * *
Uzmanlara göre köydeki türdeş yapıdan kentin karmaşık gerçekliğine göçenler, önce şaşırıyor, sonra korkuyor, sonra da “dağılmamak için kabuğunu sertleştirip” kendisi gibi farklıdan korkanlarla bir olarak farklılara saldırıyor.
Bu saldırganlığın bahanesi Sivas’taki gibi “Din elden gidiyor” feryadı da olabiliyor, Muğla’daki gibi “kız meselesi” de, İnegöl’deki gibi “otobüs tartışması” da...
Yani “başlangıçtaki asayiş olayı” değil önemli olan; altında yatan kin tohumları...
* * *
İnegöl örneğine gelirsek:
19. yüzyılda ilçeye Balkan ve Kafkas göçmenleri gelmiş.
Yörüklere, Boşnaklar, Gürcüler, Arnavutlar eklenmiş.
70’lerde Lazlar, Karslılar, Çorumlular, Yozgatlılar göçmüş.
90’larda Bulgar muhacirler yerleşmiş.
Sonra da Kürtler gelmiş.
Bursa, en çok Kürt göçü alan kentlerden biri...
Tamam, yerli halkta PKK terörüne tepki var, ama “İnegöl’e gelip işimizi elimizden aldılar” isyanı da var. Çoğu yerde Kürtlere ait işyerlerine saldırılması boşuna değil.
* * *
Husumetin böyle derin sosyo-ekonomik kökenleri varken
Hükümet’in “asayiş sorunu” açıklaması sorunu çözer mi?
Devletin daha akılcı bir hazırlığı olması gerekmez mi?
Mesela Uludağ Üniversitesi, Bursa ve çevresinde göçün yarattığı sorunları ve çözüm yollarını araştırmış mıdır?
Acaba yarın İnegöl camilerinde kardeşliğe dair bir vaaz hazırlanma kıvraklığı gösterilebilecek midir?
İlçenin bilge adamları, yerel medyası, parti başkanları buluşup yerel çözümler üretebilecek midir?
Dışlanmış göçmenlerin entegrasyonunu sağlayacak, bir arada yaşama iradesini güçlendirecek “güven artırıcı önlemler” planlanmakta mıdır?
Bunlar yokken polis takviyesiyle çözüm aramak, tırnağı etten daha kanlı, daha hızlı ve daha sancılı koparmaktan başka işe yaramaz.