Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye kendisine yeni bir “iç düşman” yaratma yolunda.
Artık “huzursuzluk” sebebimiz: Suriyeliler!
Öyle ki; kamplarda 220 bin, kamp dışında 1 milyon 140 bin sığınmacı ve mülteci olarak yaşam savaşı veren Suriyeliler; yaşadıkları şehirden, oturdukları mahallelerden gönderilmeye çalışılıyorlar. Hedef gösteriliyor, tehdit ediliyorlar. Korkutarak, aşağılayarak, linç, taciz ve tecavüze uğruyorlar.
Gerek kamplarda gerekse kamp dışında Suriyeli mülteci ve sığınmacıların yaşadığı sorunlara aylardır dikkat çeken Milliyet geçtiğimiz hafta bir çocuğun dövülmesini gerekçe göstererek Suriyelilerin evlerinin ve işyerlerinin nasıl tahrip edildiğini “Tehlike tırmanıyor” başlığıyla manşetine taşıyınca okurlarımız ikiye bölündü.

SURİYELİLER HUZURSUZLUK SEBEBİ OLURSA

Bazı okurlarımız savaştan kaçan Suriyelilere gösterilen tepkinin insanlık dışı olduğuna inanıyor. Devrim Kınalı “Bir çocuğu bahane ederek bütün Suriyelilere saldırmak insanlık dışıdır. Suriyeli kadınlar satılıyor, fuhuşa zorlanıyor diye yine siz yazdınız. O zaman onlar da bize saldırsın. Bu düşmanlığa karşı devletin daha planlı kontrollü bir politika izlemesi gerekmez mi?” diye soruyor.

Bazı okurlar endişeli
Bazı okurlarımız ise tam aksi görüşte. Suriyelilerin sayılarının giderek artmasından duydukları endişeyi dile getiriyorlar. Ebru Çakar “Tehlike tırmanıyor diyorsunuz da durduk yere tırmanmıyor. Her yerdeler, sanki işgal altındayız. Suriyeliler sadece düzenimizi bozmadı huzurumuzu da bozdular. Toplu olarak geziyorlar. O kadar gergin ve saldırganlar ki o çöpü oradan al demeye bile cesaret edemez olduk. Bu insanlar bir an önce gönderilsin onlarla yaşamaya alışmak zorunda değiliz” düşüncesinde.

Irkçılığa direnmeliyiz
Suriyelilerle ilgili haberlere sosyal medya üzerinden yapılan okur yorumları da ürkütücü
Dolayısıyla ‘ırkçı” yorumlara, ‘tehdit’ içeren görüşlere, “düşmanlığı” tırmandıranlara yer vermemek, medyanın yeri geldiğinde bu tür okurlara direnmesinin de bir gereği olmalıdır. Yabancı düşmanlığının daha vahim sonuçlarıyla karşı karşıya kalınabileceğine dikkat çekmek zorundayız. Basın meslek ilkeleri; savaş, terörizm gibi durumlarda toplumsal gerilim ve fikir ayrılıklarının artacağından hareketle gazetecilere özel görev yükler:
“Böyle zamanlarda medya, demokratik hakları ve insani değerleri koruma görevi üstlenmelidir. Medya problemlerin çözümü için toleranslı ve barışçı yolları savunmalı, şiddete, kültürel, cinsel, dinsel, etnik herhangi bir ayrıma karşı çıkmalıdır.”
Karşılıklı düşmanlık ve nefret duygusu bazı ırkçı politikalarla varlık bulmaya çalışan gruplar için ajitasyon kaynağı oluşturduğu içindir ki evrensel hukuk kendinden olmayanları, kendi kanından, dilinden, soyundan gelmeyenleri dışlama halini, yani ırkçılığı ciddi bir suç olarak görüyor.

Takipçisi olacağız
Hükümet bu sorunu ciddi olarak ele alıp uzun vadeli programlar belirlerken Suriyeliler gelip geçen “misafir” mi sayılacak, yoksa Türkiye’ye “entegre” mi edilecek sorusuna da yanıt bulmak zorunda.
Milliyet başından itibaren Türkiye’ye sığınan Suriyelileri mercek altına alarak onların sorunlarına dikkat çekmeye çalıştı. Hâlâ da çalışıyor. Bu süreçte;
* Suriyeli sığınmacıların karıştığı olayların önlenmesi ve “kamu güvenliğini bozan Suriyelilerle ilgili ne gibi kararlar alınacağı,
* Suriyelilerin karıştığı münferit suçlardan yola çıkarak, “genelleme” yapılmasının önüne nasıl geçileceği,
* Yabancı düşmanlığı ve ayrımcılıkla mücadele konusunda devlet kurumları ve sivil toplum işbirliği,
* Haksız rekabete sebep olan her türlü ekonomik faaliyet ucuz işgücü ve kayıt dışı çalışmaya karşı gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı,
* Suriyeli çocukların okullaştırılması, sokakta yaşayanların, dilencilik yapanların tespit edilerek mülki idare ve yerel yönetimlerce geçici barınma merkezlerine yönlendirilip yönlendirilmediği,
* Mülteciler ve sığınmacılar konusunda gerçekçi ve kontrollü bir politikaya yönelip yönelinmeyeceğinin olası sonuçlarının hep beraber takipçisi olacağız.