Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir ülkenin toplumsal kimliğini üçüncü sayfa haberlerinde görmek mümkün...
Mağdur olanla, mağdur edenle...
Hırsızı, katili, intihar edeni, şiddete uğrayanı...
Her biri ‘travmatik’ haberlerdir. Ve benzer her habere her defasında aynı tepkiyi veriyoruz.
Toplumsal cinnet mi geçiriyoruz? Akıl sağlığımızı mı yitiriyoruz?
Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi Derneği’nin (Rusihak) araştırmalarına göre dünyada nüfusun yüzde 25’i yaşamı boyunca en az bir kez ruh sağlığı sorunu yaşamakta. Ülkemizde ise yaklaşık 12 milyon kişi zihin ve ruh sağlığı alanındaki sorunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenmektedir.
RUSİHAK’tan Nalan Erkem Milliyet’te gönderdiği yazıda şöyle diyor:
İlaca dayalı tedavi
“Sayın Akçura, Rusihak’ın iki yılı aşkın süredir İstanbul, Manisa, Samsun, Adana ve Elazığ ruh sağlığı hastanelerinde yürüttüğü sivil izleme çalışmasının raporunu sizinle paylaşmak istiyoruz. Depo hastaneler olarak da adlandırılan psikiyatri hastanelerinde izleme sırasında insan onuruna, özerkliğine, Dünya Sağlık Örgütü ve BM Engellilerin İnsan Hakları sözleşmesine aykırı çok sayıda uygulamanın varlığı tespit edilmiştir. Tespit edilen bulgular özetle:
- Psikiyatri kullanıcısı bireylerin teşhisleri, tedavi seçenekleri ve özellikle de tedaviyi kabul veya reddetme hakları konusunda bilgilendirilmedikleri, tedavinin planlanması ve sunulması süreçlerine katılımlarının sağlanmadığı,
- İstemsiz yatış oranlarının hâlâ çok yüksek olduğu ve istemsiz yatışa itiraz mekanizmalarının bulunmadığı, var olan yargısal denetimin gerçek bir denetim mekanizması olmaktan çok uzak olduğu, kişilere bu süreçlerde hiçbir destek sunulmadığı,
- Kapalı kurumda, ilaca dayalı tedavinin yaygın olarak uygulandığı, rehabilitasyon ve diğer desteklerin sunulmadığı,
Kötü muamele iddiası
- Psikiyatri kullanıcısı kişiyi, aile ve çevresi ile birlikte tedavi süreçlerine dahil etmeyen anlayışın sürdüğü, rehabilitasyon ve iyileşme yönelimli bir yaklaşımın olmadığı, bu nedenle hastanelere geri dönüş oranlarının hala çok yüksek olduğu,
- Toplum ruh sağlığı merkezlerinin bulunduğu yerlerde bu merkezlerden hizmet alan psikiyatri kullanıcıların tekrar yatış oranlarında büyük bir azalma olduğu,
- Psikiyatri hastanelerinde tedavi gören bireylere yönelik kötü muamele iddialarının yaygın olmasına karşın etkin bir şikâyet mekanizmasının bulunmadığı,
- Tecrit ve tespitin yaygın olarak, uzun süreli ve cezalandırma amaçlı kullanıldığı,
- Bazı adli servislerin insan onuruyla ve tedavi ortamıyla bağdaşmayacak kadar kötü koşullarda olduğu, personelinin sayıca yetersizliği,
- Çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında uzman ve uygun tedavi ortamlarına gereksinim olduğu görülmüştür.

Çözüm önerileri
Tespitlerin yanı sıra sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin de yer aldığı rapora yazılı ve görsel basının yeterli ilgi göstermemesi bir ayrımcılık pratiği olarak karşımıza çıkmakta ve zaten toplumdan dışlanan ötekileştirilen, damgalanan bu dezavatajlı grubun insan hakları ihlallerinin karar vericiler tarafından gündeme alınmasını, çözüm yolunda adım atılmasını da güçleştirmektedir.
Ombudsman olarak sizin konuya duyarlı yaklaşacağınızı ve sorunların çözümü doğrultusunda farkındalık yaratmak üzere basının dikkatini çekecek girişimlerde bulunacağınıza inanıyoruz.”
Bu raporun Milliyet’te dâhil olmak üzere medyada yer bulmaması üzüntü vericidir. Bundan yedi yıl önce kurumun konuya ilişkin bir tek raporu yayımlanmış. 2008’deki bu raporda da “Akıl ve Ruh Sağlığı Alanında İnsan Hakları Projesi kapsamında yapılan bir araştırma, iyileştirme merkezlerindeki korkunç tabloyu ortaya koydu” denilmekte. En korkunç olan, gazetecilerin yaptıkları haberlerin takipçisi olmamasında. Buyurun. Nalan Erkem’in sıraladığı her bir sorun ayrı bir haber olacak nitelikte.