Kadın cinayetlerinde suçlular artık işledikleri suça gerekçe üretmiyor, suçu örtbas etmenin yollarını arıyorlar. Gazeteciler kuşku içeren her olayı araştırarak, takipçisi olarak haber yapmak durumunda. Aksi halde kadın cinayetleri giderek öfkeli bir kocanın ya da babanın cinayeti olmaktan çıkıyor, faili meçhul cinayetler ya da intihar olarak kayıtlara geçiyor.
Ardahan’da iki çocuk annesi bir kadın, aldığı bıçak darbesi ya da darbeleri sonucu öldü. Önce intihar olduğu söylendi, sonra cinayet. Genç kadının ölümünden bir ay sonra kızları annelerini babalarının öldürdüğünü ama yengelerinin kolluk kuvvetlerine haber verilmeden önce eve gelerek, kendilerine yalan ifade vermeleri gerektiği yönünde baskı yaptığını belirtiyor. Ve şöyle diyorlar: “Adalete bak, babamı serbest bıraktılar. Babamın parmak izi bıçakta çıktı, niye serbest bıraktılar?”
Baba dışarıda! Haber, ajanslardan sessiz sedasız geldi geçti. Medya yayımladı, sosyal medya paylaştı ama söz konusu haber geride yığınla soru bıraktı.
Elina Chauvet’in Meksika’da kadın cinayetlerine dikkat çekmek üzere hazırladığı Zapatos Rojos (Kırmızı Pabuçlar) yerleştirmesi, kadın cinayetlerinin sembollerinden biri oldu.
***
Yargı haberleri asla kişilerin beyanı üzerinden kurulmaz. Haber sadece kızların ve dayının anlatımı üzerine kurulmuş. Olayla ilgili detay yok, soru sorulmamış, araştırılmamış; iki görgü tanığının ifadesiyle haber yapılmış. Medyada ve sosyal medyada yayımlanan haberlerin başlığı şöyle: “İntihar ettiği öne sürülen kadının kızı: Annemi babam öldürdü.”
Hastane raporu ne diyor: Cinayet mi? İntihar mı? Bilmiyoruz. Kaç bıçak darbesi aldığını bilmiyoruz. Sosyal medyada yayınlanan bir videoda kızlardan biri, “birkaç bıçak darbesi” diye tarif ediyor. O halde hastane bu bıçak darbelerinden hiç mi şüphe duymadı? Hastane kayıtlara intihar olarak geçtiyse insanın kendisini birkaç yerinden bıçaklayarak öldürmesi mümkün mü? Peki, savcılık bunun bir intihar olduğuna ikna oldu mu? Onu da bilmiyoruz. Olaydan kaç saat sonra kolluk kuvvetlerine haber verildi? Evde mi hayatını kaybetti hastane de mi? Ölüm bıçak darbelerinden mi yoksa kan kaybından mı? Kızların annelerini öldürmekle suçladığı baba nasıl bir ifade verdi? Babanın niçin gözaltına alınmadığını ya da niçin serbest bırakıldığını da bilmiyoruz.
***
Ama şunu biliyoruz. Suçlular artık işledikleri suçlara gerekçe üretmiyor. Aksine suçu örtbas etmenin yollarını arıyorlar. Buradaki sorun tam da bu. Bu nedenle bir hukuk devletinde başkalarının yaşam hakkını elinden almanın daima yasal bir karşılığı olduğunu bilerek haber yapmak durumundayız.
Ortada bir cinayet varsa, cinayetin nasıl işlendiğine dair (bıçak) delillerin nasıl değerlendirildiği konusunda kamuoyunun sağlıklı bir biçimde bilgilendirilmesi gerekir. İntihara teşvik etmenin, göz yummanın, engel olmamanın bile yasalarda yeri var. Ama nedense suçlular bedel ödemek istemiyor.
Aksine o bedel mahkeme yoluyla, medya yoluyla, kamuoyunda yaratılan algılarla yine mağdur olanı vuruyor. Görgü şahidi olan kızlar ilk ifadelerini ailenin baskısıyla verdiyse bu ifadelerini geri çekip “annemizi babamız öldürdü” diye yeni bir ifade verdiler mi?
Bakmayın, sorular uzun olabilir ama bunların hepsinin yanıtı bir paragrafta da verilebilir. Cinayetin görgü tanığı olduğunu söyleyen kızların anlatımı dışında mahkeme dosyalarına girecek hiçbir resmî evrak, bilgi, kayıt; haberde yanıtı yok. Dolayısıyla medyada birebir aynı ifadelerle çıkan haberlerden hem soruşturma hem de hastane sürecini anlamak mümkün değil!
***
Hatırlarsanız bundan birkaç yıl önce de yine Ardahan’da bir kadının intihar ettiği ama ölümündeki şüphe üzerine eşinin gözaltına alındığına ilişkin haberler çıktı... Bu haberin de takibi yapılmadı. Gözaltına alınan kocaya ne oldu? Kadının intihar ettiğine ilişkin bilgi kesinlik kazandı mı? Hastane raporlarında ne diyor? Bu haber sonrası da yargı sürecini, davayla ilgili gelişmeleri öğrenemedik.
Kadın cinayetleri giderek öfkeli bir kocanın ya da babanın cinayeti olmaktan çıkıyor, faili meçhul cinayetler olarak kayıtlara geçiyor. Kadın cinayetlerini ya da intiharlarını haber yaparken, medya dosyaların da takipçisi olmalı ve soru sormalı.
Gazetecilik; olayları, ifadeleri olduğu gibi aktarmaktan ibaret olmamalıdır. Bir kadının, bir çocuğun ya da bir erkeğin, insanın yok edilişinin hikâyesinin kendi içinde bir kurgusu vardır.
Zamana yayılsa da soru sorarak, takipçisi olarak, ifadelerin doğruluğunu araştırarak, belgeleri inceleyerek olaylara katkı sağlamak, kamuoyunu doğru bilgilendirmek daima mümkün.