Plütonun temel motivasyonunun, dönüşüm olduğu, doğrudur. Ancak Plüto salt dönüşümden, dönüşüm de yıkımdan ibaret değildir. Bazen yeniyi ve güzeli inşa için eskiden vazgeçmek gerekir. Bu arada işlevsiz, zararlı, amaçsız yapıların, sistemlerin dönüşümü, insanlığın gelişim sürecinin en önemli parçasıdır.
Plüto bir jenerasyon gezegenidir ve jenerasyon gezegenleri, bir neslin kolektif bilinçaltını şekillendirmeye odaklanır. Kuşaklardan kuşaklara bırakılan maddi-manevi miraslar konusu, Plütoyla alakalıdır. Şimdiye kadar Plüto Kova dönemlerinde ne olduysa benzerini yaşayacağız. Benzersiz, eşsiz olan tek şey; Tanrıyla iş birliği içinde bu sürece yön verenlerden olma şansına sahip olmamız.
Bence de dönüşüm esnasında Plüto orantısız bir güç kullanıyor. Yöntemleri de çoğu zaman fazla sert, sarsıcı, yıkıcı sayılabilir. Ama bir dönemi kapamak, yeni bir devre başlatmak, nesiller boyu sürecek yeni bir hikâyenin temelini atmak kolay iş değil.
Heyecanlı, neşeli bir yeniay fikri çoğumuza çok uzak, biliyorum. Ama yapabiliriz. Olduğun yerde sayar; başarının, neşenin, sağlığın, mutluluğun, aşkın, paranın seni bulmasını beklersen olmaz. Neler olacak diye bekleme zamanı değil. Daha özgür, keyifli, sağlıklı, zengin olmak için harekete geçme zamanı.
Daha özgür bir yarın için önce toplumu mutlu etme gayretinden vaz geç.
Fırsat arayışında olman yetmez fırsat yaratmak konusunda kararlı ol.
Seni yansıtan, tatmin eden bir hayat kurmak için gereken her şeye sahipsin. Sen yeterli ve yeteneklisin.
Yaşadığın her an kıymetli, tadını çıkar.Bolluğunu, bereketini böyle artırabilirsin..
Bu yazıyı okuduğuna göre yeniay hatta Yay Yeniayı hakkında bir fikrin var. Önce yeniayda neler olacak, benim burcumu nasıl etkileyecek kısır döngüsünden uzaklaşmalısın. Yay; özgür zihinleri sever, biliyorsun. Şartlanmış zihinler yeni yollar, şanslar, başarılar yaratamaz.
Bu yeniay, özgürlüğü tanımlamak konusunda ilham verici. Özgür
Dolunayın ışığı altında, görünenin ötesine geçip yaşamın kendisini derinlemesine kavramak için bir fırsat yakalayacağız.
Belki de tek büyük gerçek, yaşamın kendisidir. Her an, her nefes, her karşılaştığımız insan ve yaşadığımız duygu, ölümsüz bir değere sahip. Ne kadar zamanımız kaldığını bilmeden koşuyoruz. En değerli şeyin, yaşamın kendisi olduğunu çoktan unuttuk. Detaylarda kaybolup, gelip-geçici durumların içinde debelenip duruyoruz. Kim nerede takılıp kaldıysa onu gerçek sanıyor. Sahip oldukların kadar olamadıklarında önemsiz.
Sadece yaşadığımız için şükür içinde olma hazzına keşke varabilsek…
"Hayata tutunmak, zorluklarla savaşmak ve her anı tutkuyla yaşamak; gerçek macera işte tam olarak budur!"
Derin sular bilge ruhlar…
Hayat yeni sanatçılar yetiştirmek istiyor. Yaşam, doğa, insan, sen, teknoloji, sanat tüm bildiklerimiz, gördüğümüzden çok daha fazlasıdır. Her bir an, her duygu ve düşünce, bir sanatçının elinden çıkmış gibi,
Yeniay, kalpler arasında derin bağlar kurmakla ilgilidir…
Karşı konulamaz bir değişim rüzgârı esecek. Akrep’in yoğun enerjisinin içinde lütfen kaybolma! Derin duygularını fark etmek istiyorsan, içine dön. İçe dönüş, senin şifandır. Kendi sesini duy, dinle, anla. Kalbinle çıktığın bu yolda, niyetine güven, güzelliklere inancını kaybetme, kaybettirme…
Kudretli bir yeniay yaşanacağı kesin. Yeniden doğma çabası içindeyiz. Şifanın kendinde olduğunu öğreneceksin. Önce ben, hep ben hatta sadece ben diyenler yani sürüp giden, döngüdeki yerini ve sorumluluklarını, bilmeyenlerin gelişimi için yeni ruhsal keşiflerden bahsedilebilir. Gök hiyerarşi, bu dostların uyanışına Akrep yeniayı ile katkı sağlamak isteyebilir. Sadece kendimiz için yaşamadığımızı, yaşayamayacağımızı anlamak çok zor olmamalı.
Bu yeniay, hepimizin ruhsal büyümesinde bir dönüm noktası olacaktır. Yenilikler, değişimler içte başlayıp, hayatımıza yansır. Derin duygularımızı, ihtiyaçlarımızı ve ilişkilerimizi
Kardeşlik ve Kabul imtihanında olduğumuzu birbirimize hatırlatalım.
Dolunayda iç sesimiz bize sürekli fısıldayacak; “kendini anlamaya çalış, diğer insanları da anlayışla karşıla…”
Bu dolunay tüm dengeleri altüst etmek üzere geliyor... Biz ise etik, ahlak dairesinde, yeni dengeler kurmaya mecburuz. Bu dolunayda, hemen herkes “harekete geçmem lazım ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum” diyerek başlayacak yeni güne.
Çünkü hayata dair ne biliyorsan anlamını yitirdi. Yaşamak istediğin, olmasını istediğin şeyleri hayal edip duruyorsun ama bir türlü gerçekleşmiyor. Belki de “beklentilerimi dolayısıyla hayallerimi değiştirmem gerekiyor” şeklinde düşünenler de var.
Denemediğin ritüel kalmadığına eminim. Bilmem kaç kez filanca mantrayı tekrarladığına, dileklerini onlarca farklı şekilde ifade ettiğine yemin edebilirim. Ritüelini değil, dileğini değiştir diyeceğim. Dileğini ifade biçimini değiştirmenden farklı cümle kalıpları kullanmandan bahsetmiyorum. Aslında gerçek dileğini, öz arzunu keşfet, fark
Terazi burcu; adalet ve dengeyi temsil eder. Güneş tutulmaları ise karanlıkları yıkmak, aydınlığa ulaşmakla alakalıdır. Güneş Terazi burcunda tutuluyorsa; dengeden, adaletten yoksun her ilişki, ortam, aile, sistem, inanç deşifre olur hatta yıkılır. Dünyada daha adil, hatta ilahi adalete yakışır bir düzen kurulmalıdır. İş hayatında, ailende, ilişkinde, evliliğinde, evinde dengeler, yapılar değişmeye mahkumdur.
Güneş Tutulması, herkesin hayatında farklı temalarda dönüşüm ve denge arayışı başlatacak. Yaşanacak gelişmeleri kabullenmek ve dengeyi sağlamak, bu süreci doğru yönetmeni sağlayacak.
18 Eylül 2024 tarihli Ay tutulması ayrışma süreciyle alakalıydı. Güneş tutulması ile bu ayrışma daha da belirgin hale gelecektir. Potansiyel ayrışmasını kendimizi daha iyi anlamak şeklinde yaşayacağız. Hayatımızı yeniden kurgulamak, ana görevimiz haline gelebilir. Artık geçmişte başlayan döngülerin bugünü nasıl etkileyeceğiyle değil, bugünün geleceğe nasıl var edeceğiyle ilgilenmek durumundayız. Zira sonsuzluk ve belirsizlik zamanlarından geçiyoruz.
Yüzeysel, fiziksel bir ayrışmadan bahsetmiyorum tabii ki. Zira iyiler, kötüler yok efendim şunu sevenler bunu sevmeyenler vb. ayrışmayacak. Potansiyel ayrışması dersem aklımdakini tam olarak ifade etmiş olurum. Örneğin; şunu yapabilme yeteneği olanlar veya olmayanların yolları ayrılır. Bununla başa çıkabilme gücü olanlar olmayanlarla ayrışacaktır. Hatta görev farklılıkları diyebileceğimiz varoluş nedenlerimiz bizi bizden ayırmak durumunda kalır. Ayrışacak ama kutuplaşmayacağız. Herkes kendi varlık amacına hizmet etmek zorundadır.
Bu ayrışmanın sağlıklı ve hızlı ilerleyebilmesine katkı olsun diye kendimize sormamız gereken bazı sorular var. Kendimizi veya sevdiklerimizi neye, kime adadık, adıyoruz, adamayı düşünüyoruz? Adanmaya, adamaya devam etmek eskisi kadar anlamlı mı? Kendim olmayı başardım diyebilir misin? İçten içe hala kendin için yapman gereken şeyler olduğunu hissediyor, biliyor musun? Hayatındaki gerçek eksiklik ne olabilir? Tüm bu sorulara verdiğin cevaplar seni sana tanıtır.
Kendini, ideallerine, inançlarına, ilahi olana, insanlığa adayarak var olabilenler, başka
Başak Yeniayı, hayatını değiştirmek isteyen herkese yeni bir şans tanıyor. Ama bu şansın bir şartı var:K ararlılık!
Bakalım bu değişimi başlatma, sürdürme, tamamlama kararlılığını göstermeyi başaracak mısın? İsteklerine ulaşamıyor, sevdiklerine kavuşamıyor, hayallerini gerçekleştiremiyorsan ; görmemekte ısrar ettiğin bir şeyler olabilir. İyileşmesi, değişmesi, kesip atılması, sil baştan inşa edilmesi gereken bir şeyler mi var? Siz bunları görmeye direnirseniz, beklenmeyen senaryolarla görünür olacaklarına eminim. Her zaman kontrolün bizde olmadığını bilsek bile inisiyatif alabilir, elimizden geleni yaparak süreci yumuşatabiliriz.
Bir başlangıç yapmak istiyorsan, kararlılıktan fazlasına ihtiyacın olduğunu söylemeliyim. Hatalarınla, eksiklerinle yüzleşmeye hazır mısın? Objektif bir bakış açısına, berrak bir zihne sahip değilsen, gerçeği göremez, sorunu çözemezsin. Gerçeğe direnirsen, sen eski sen olarak kalacaksın. Sen aynı, hayat görüşün aynı, gerçeğin aynı, davranışın aynı, tavrın aynı oldukça sorunların da aynı