Ali Canip Olgunlu

Ali Canip Olgunlu

alicanipolgunlu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mitoloji sözlü anlatılarla canlılığını korur ve yayılır. Her gittiği yerde anlatıcının eklemeleri çıkarımlarıyla yeniden doğar veya ölür

M.Ö. 4000 ile M.Ö. 2000 yılları aralığında Güney Irak’ta (Mezopotamya’nın bir bölümü) yerleşik kavim olan Sümerler, uygarlık tarihine yazıyı ve ilk astronomi bilgilerini kazandırmışlardır.

Sümerler kendilerine “Kiengi” yerin oğlu diyorlardı. Onlar yazı ve astronomiden başka tıp, matematik ve dini alanlarda öne çıkan topluluktur. Kiengiler (Sümer) yazılı kültürün ilk örneklerini vererek, mitosların da yazılı hale gelmesini sağladılar. Aslında mitosların yazılı hale getirilmesiyle birlikte onu öldürdüler. Çünkü mitoloji canlı bir organizma gibidir. Dumuzi ilkbahar tanrısı “Tammuz”un Sümer’deki biçimidir. İnanna ise Yunan’daki İştar’ı karşılar. Dumuzi İnanna mitine göre bilinmeyen nedenlerle göklerin kraliçesi İnanna (İnanna’ya ‘göklerin kraliçesi’ denmesi anaerkil düzene işarettir) ölüler ülkesine inmeye karar verir (Ölüler ülkesine kız kardeşi Ereşkigal hükmeder). Ölüler ülkesinin de hâkimiyetinin kadında olması, devam etmekte olan anaerkil yapının güçlülüğünün belirgin kanıtıdır. İnanna’nın böyle bir karar almasının nedeni “Ölüler dünyasını da egemenliği altına alma isteğidir.” Çünkü tanrıçalarda bile olsa sahip olma, hâkimiyet kurma isteği içten içe başlamıştır. İnanna niyetinin kardeşi tarafından anlaşılacağından veya kardeşinin ketumluğundan korktuğu için, yolculuk öncesi veziri Nişibur’a “Üç gün içinde dönemez ise, üç büyük tanrı olan Enlil, Nannu ve Enki’ye gitmesini ve onlardan yardım istemesini” söyler.
İnanna kraliçe giysilerini giyer, değerli takılarını takar ve ölüm dünyasının kapısına varır. Burada İnanna’nın göklerin kraliçesi, yani tanrı ve tanrıçaların en kıdemlisi olmasına rağmen, ölüler ülkesine giderken korkması ilginçtir. Belki de tanrı ve tanrıçaları yaratan insanoğlu, bilincindeki ölüm korkusunu tanrıçaya da aktarmış, kendi insani endişeleriyle tanrı ve tanrıçalarını donatmaya başlamıştır.

İnanna, ölüler ülkesine girdiği anda, Ereşkigal’in gözleriyle ilk temasında ölür. Ve üç gün içinde geri dönmeyince, veziri tanrılardan yardım istemeye gider. Sadece bilgelik tanrısı Enki, bazı sihirsel işlemlerle İnanna’yı diriltir (Hz. İsa’nın Lazar adlı ölüyü diriltmesinin ilk örneğidir). Enki, İnanna’yı diriltmeye çalışırken önce Kugarru ve Kalaturru adı verilen ekmek ve suya ihtiyaç duyar. Bu ekmek ve suyu altmış kez cesedin üzerine serpiştirir ve böylece İnanna canlanır (Hz. İsa son akşam yemeğinde havarilerine: “Ekmek benim bedenim; şarap benim kanım” diye seslenir. Ekmek - su, ekmek şarap ilişkisinin Sümer ve Hıristiyanlardaki benzerliği, mitin bir detayının yüzyıllar sonra da kendine bir yer bulduğunun işaretidir).

Birçok yönüyle önemli sembol

İnanna dirilir ancak yeraltı ülkesindeki yerine birini koyamadıkça çıkamaz. Tanrıçaları bile olsa İnanna’nın yerine kimse ölümü göze alamaz. İnsanoğlu için ölüm karşısında tanrıçanın kudretinin hiçbir önemi ve yaptırımı yoktur. Neticede kimse kabul etmeyince, İnanna kocası Dumuzi’yi zorla getirtir ve kendisi yeraltından çıkar. (Anaerkil düzenin bir yaptırımıdır). Mitosun bu bölümünü kendi içinde irdelerken; mitin yüzyıllar sonrasına dair aktarımlarına işaret edilmiştir. Mitin içerisinden seçtiğimiz bir diğer bölümünde de aynı üslubu kullanarak, mitlerin yayılmacılığı bir anlamda örneklendirilmiş olacaktır. Habil benzerliği ile birlikte Havva’yı Sümer yaratılış mitolojisinde “Ninti” olarak görebiliriz. Şöyle ki, Sümer yaratılış mitinde yeryüzü tanrıçası Ninbur’un sekiz bitkinin yenmemesi yasağına rağmen yiyen Enki cezalandırılır. Organlarının sekizi hastalanır, biri de kaburgasıdır. Kaburgayı iyileştirmek için yine kaburgadan bir tanrı yaratılır. Bu kaburganın hanımı, yani Havva’nın Sümer’deki karşılığı olan Ninti’dir. Nin: Hanım; Ti: Kaburga. Mitin bir detayında Enki’ye yasak bitkilerden birini iki suratlı vezir verir. Âdem ve Havva anlatısında yasak meyveyi Havva’ya yılan kılığında veren şeytan, tıpkı ikiyüzlü vezir gibi yaşam ölüm bağlamında iki kıvrımlıdır. Yılan birçok yönüyle doğadaki negatif pozitif bir arada oluşun, dengenin ilksel ve en önemli sembolüdür.