Önemli olan insan olarak doğmak değil, insan olarak yaşamak ve insan olarak Yaradan’a dönmektir. İnsanlığını tarihsel, toplumsal ve elbette işlevsel olarak anlamdırmaktan yoksun olanlara insanoğlu demeliyiz. İnsan Yaradan’ın halifesidir, saf ve tertemizliğinin işaretidir, doğruluk ve adaletinin göstergesidir, cömertliğinin ve tevazusunun terazisidir. İnsanoğlu ise kaynağını Yaradan’dan aldığını unutan ve akabinde de soyunu tarihsel takvimde arayandır.
İnsan; yaratılmış tüm mahlukatın toplamı olduğundan dolayı “Her şey O’ndandır” diyebilendir; insanoğlu ise asıl kaynağa inemediğinden dolayı “Her şey O’dur” diyendir. İnsan hem mürit (öğrenci) hem de mürşittir (öğretmen). İnsan öğrenme yolunda yol alırken her yeni gün yeni bir şey söyleme çabasındadır; kendisinden önceki insanların söylediklerinden faydalanır ancak onları papağan gibi tekrar etmemek için çırpınıp durur. İnsanoğlu ise sürekli geçmişte yaşamış insanların sözlerini tekrar eder. O sözleri yaşamaya, uygulamaya gücü yetmediği için de meşrebine yakışır bir şekilde riyakarca davranışlar sergiler.
Hem öğrenci hem öğretmen
İnsan için kibir, gurur ayaklar altındadır, karşısında kim olursa olsun küçülür. Lakin ne kadar küçülürse o denli kendi gözünde büyüdüğünü görür çünkü insan kendi kendisinin müridi ve mürşididir. Tevazu gösterdiği zaman öğrenci halindedir, karşılık beklemediği zamanda da öğretmen sınıfındadır. İnsanın derdi küçülerek Yaradan’a yaklaşabilmektir. İnsanoğlunun derdi ise hırka, cübbe, post, makam elde ederek büyümektir. Bu şekilde büyüdüğünü zannedenler kendilerine mürşit, etrafına topladıkları insanoğullarına da mürit adını verirler, hiyerarşiyi belirlerler.
İnsanoğlu tebası olan mürşit, bu müritlere yük yükler; hatta kendi kişisel yüklerini de yükler. Müritler ise bu yükleri sevap sayarak seve seve çekerler. Bu molla mürşitler Yaradan’ın sözlerini, Hz. Muhammed’in davranışlarını öğüt ve örnek olarak sürekli müritlerine anlatırlar. Yaradan’ın “Benimle kulum arasına kimse giremez” anlayışına uymayan bu insanoğlu mürşitler aynı zamanda Hz. Muhammed’in ve ilk dört halifenin sade yaşam tarzlarından dem vururlar ama kendileri son derece gösterişli ev, araba, taht, elbise ile hayatlarını bezerler. Mübarek iftar sofralarında bile maddesel çeşitlilik manada olması gerekenleri gölgede bırakır.
Makam geçici bir yer
İnsan çağdaştır; insanoğlu ise geçmişe öykünendir. Yaradan’ın ezeli ve edebi olduğunu bildiğinden dolayı O’nun her zaman yaratma eyleminde olduğunu bilir ve yaratılma eyleminin içinde olmaya çaba sarf eder. İnsan için makam, aşk ateşini yakmak için geçici bir yerdir. İnsanın dilinden Yaradan’a ait sözler dökülürse bu sözlerin güzelliğini insan kendisinden bilmez, Yaradan’dan bilir; dinleyen kulakların da aracı olduğunu dile getirir.
İnsan karşısında son derece bilgili kitle arar çünkü öğretirken öğrenme çabasındadır. İnsanoğlu ise karşısında cahil kitle toplar; bilgisi kadar cahil olduğunu anlayamasınlar diye.
İnsan tertemiz bir nehir gibidir; maksadı birliğin işareti olan denize asıl kaynağından çıktığı gibi ulaşabilmektir. İnsanoğlu ise tabakhane suyu gibidir.
İnsan adlı mürşit dağlarda, derelerde, ovalarda hareket halindedir ve her şeyin, herkesin yükünü çeker. İnsanoğlu kılıklı mürşit ise makamında oturup ahkam
keser ve herkese başta kendisininki olmak üzere yük yükler.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024