Merhaba özlemle, hasretle beklediğimiz mevsimlerin sultanı sonbahar! Başta Divan edebiyatımız olmak üzere edebiyatçılar, genellikle ilkbaharın güzelliklerini anlatılırken, sonbaharı ilkbahara olan zıtlığı üzerinden şiirlerine konu etmişlerdir. Kimi düşünürler, şairler ise ilkbaharla birlikte her şeye karşı bir doğuş olgusu yerine yeniden doğuşa hazırlanmanın başlangıcı olarak sonbaharı hasretle beklemişlerdir.
İnsanların tabiat ve kozmostaki hareketler üzerinden kendilerine sordukları bilimsel sorulara karşın yine kendilerine vermiş oldukları bilim dışı cevaplar (mitoloji) evresinde sonbahar mevsimi tanrı Attis kültü üzerinden ölüm (ilkbahar tanrısı) ama aynı zamanda sonbahar tanrısı Dionisos’un tüm coşkusu ile yeni bir zamansal dönemin başlangıcını gösterir. Sonbahar neticede ilkbaharın getirmiş olduğu tüm bolluk ve bereketin sonlandığı ve bu yüzden de neşenin yerini hüzne, bolluğun yerini durağanlığa terk ettiği zaman değildir; sonbahar yorgun güneşin yerini ayışığına devrettiği, üretken insanların tüm verimliliğini elinden alan ve ilkbaharı sürekli peşi sıra takip eden tembellik ve şikayetten başka pek bir işe yaramayan yaz aylarından sonra yeniden doğuşun zamanıdır.
Mitoloji ve mevsimler
Bir Divan şiirinde (“Ne lale zamanı ne de devri gül / Bir tatlı hayalin sonudur eylül / Gül solar da diner nağme-i bülbül / Bir tatlı hayalin sonudur eylül”) görüldüğü gibi eylül dolayısıyla hazan, sonbahar mevsimi ilkbaharın ölümü üzerinden konu edinilmiştir. Oysa bir ölümle birlikte başka bir doğumun başladığı bir mevsimdir sonbahar. Yahya Kemal Beyatlı tabiattaki ve buna bağlı duygu dünyasında olan insanlar için sonbaharın yeniden doğuş hüvviyetini şu şiiriyle dile getirmiştir: “Hazan ki durmadan evrakı su-be-su dökülür / Hazinesinden eteklere reng ü bu dökülür.”
İsmet Zeki Eyüboğlu “Tanrı ve tanrıçalar yaratan toprak Anadolu” der. İlkbahar mevsimini Anadolu’da Attis, sonbahar mevsimini ise Dionisos karşılar. Attis, mitolojiye göre, Sargaros (Sakarya Nehri) su perisi Nani’nin babasız bir şekilde kendi kendine doğurduğu oğludur. Afrodit olağanüstü güzelliğe sahip bu çocuğu görür görmez âşık olur ve onu büyütmesi için yeraltı tanrıçası (Hades’in karısı) Persefone’nin yanına gönderir. Ancak Persefone de çocuğa âşık olunca onu yeniden yeryüzüne göndermeyerek Afrodit ile kavgaya tutuşur.
Gül nasıl aşkın sembolü oldu?
Bu kavganın ortasında kendisini bulan Zeus iki tanrıça arasındaki kavgaya şu çözümü getirir: Attis her yılın ilk dört ayını yeryüzünde Afrodit ile birlikte geçirecek (ilkbahar), yılın diğer dört ayını yeraltına dönerek Persefone ile birlikte geçirecektir (kış), son dört ay ise Attis’in seçimine bırakılır. Attis, Afrodit ile birlikte olmayı tercih edince Afrodit’in kaçamağı Ares bu durumu kıskanır ve bir yaban domuzu göndererek Attis’i öldürür. Afrodit beyaz gül bahçeleri içerisinden, kanlar içinde kalan âşığına koşarken ayağına batan gül dikenleri neticesinde akan kanlarından o ana kadar beyaz olan güller kırmızıya boyanır. Ve o günden beri kırmızı gül âşıkların sembolü olur.
Söylence tanrıların yeniden devreye girmesiyle devam eder. Ve Olimpos tanrıları Attis’e, Afrodit ile birlikte olması için her yıl yeryüzüne çıkabilmesi amacıyla hayat bağışlarlar. Bu ilkbahar mevsiminin bilim dışı söylencesidir. İlkbaharı takip eden yaz aylarının söylencelerde bile yeri yoktur, tıpkı soğuk ve karanlık kış ayları gibi. Ancak sonbahar, ilkbahar tanrısının yeniden yeraltına dönüşü yani ölümü olarak gösterilse de şarap ve eğlence tanrısı Dionisos şenlikleri ile hayat bir başka neşeyle tüm coşkusuyla devam eder.
Dionysos rahiplerinin bu bayramlarındaki danslarının izleği Ege bölgesinde efe halk dansları olarak karşımıza çıkar. Sahne sanatlarının ortaya çıkmasını sağlayan tanrı olmakla birlikte her yıl sonbahar aylarında yapılan bayramlarında Dionisos rahipleri satir kılığına girip müzik eşliğinde keçi kurban ederlerdi; akabinde de tiyatroya gidip kendilerini kötü yöneten yöneticileri eleştiren oyunları sahneye koyarlardır. “Tragedya”nın “keçi türküsü” anlamına gelmesi bu anlamda ilginçtir.
Ayak takımının tanrısı
Sonbahar tanrısıDionisos ise babası Zeus’un baldırından annesiz bir
şekilde doğmuştur. Dolayısıyla ilkel düşünce dünyası Dionisos’u “ayak takımı” halkın tanrısı olarak kişileştirir. Ve halk kendilerine kötü davranan yöneticilerin arkalarından onlara protokol diye bağırarak kızgınlığını dile getirirdi. “Protokol”ün etimolojisi son derece ilginçtir. Proto ön; kolon ise popo anlamına gelir. Yani protokol “önde giden popolar” anlamını taşır.
Mitolojide ve akabinde edebiyat dünyasında ilkbahar dişil; sonbahar ise eril kaynaklıdır. İlkbahar romantik, sonbahar trajiktir.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024