Merhaba dostlar; yarın Kurban Bayramı ve şimdiden iyi bayramlar... İnsanoğlu yerleşik düzene geçmeye başladığında tarım ve hayvancılığa dayalı yaşam koşullarında inançsal dairelerine göre kanlı ve kansız kurbanlarını tanrı veya tanrılarına olan arzu, istek, beklenti ve korkularına göre sunmuştur. Çok tanrılı ve akabinde semavi dinler tarihinde birçok şekilde yerine getirilen kurban etme eyleminin kökeni her birinin kendi inanç dairesine göre biçimlenmiştir.
Koruyucu ağaç
Başta eski Yunan, İnka ve Aztekler olmak üzere birçok toplumda insanlar da tanrılara kurban edilmiştir. Özellikle savaş esirleri bu törenler için seçilen kurbanlıklardı. Troya Savaşı’nda Agamemnon, kızı İfigenya’yı, yeterli rüzgar olmadığından bir türlü Troya’ya hareket edemediğinden dolayı tanrıça Artemis için “eskara” üzerinde (ızgaranın kökeni buradan gelir) kurban etmiştir.
Müslümanlık öncesi Türklerde ise Şaman inanç ritüellerinin en önemli sunusu kanlı ve kansız kurbanlar olarak sık aralıklarla gerçekleştirilirdi. Kımız başta olmak üzere çeşitli bitkiler, kamın (Şaman din adamı) törensel objeleri tanrı Ülgen’e sunulurdu. Kanlı kurban olarak ise “Dede Korkut Destanı” önemli bir detay verir: “Attan aygır, deveden buğra, koyundan koç” kesilmelidir. Kurban edilen hayvanın kemikleri kırılmaz, köpeklere verilemez. Kemikler bir torbaya konarak kurbanın kesildiği yerin hemen yanı başında bulunan kayın (kağın) ağacına asılırdı. Kurbanın kanı da orada bulunanların alınlarına sürülürdü.
Bu ritüel halen Anadolu’da uygulanmaktadır. Öte yandan kayın ağacı başta “Manas” olmak üzere birçok Türk destanında önemli bir yere sahiptir. Kayın, Türklerde çekirdek ailenin koruyucu ağacıdır. Aile içinde bir çocuğun birinci koruyucusu babası; ikinci koruyucusu annesi ve üçüncü koruyucusu en büyük erkek kardeşi yani abisidir. Bu ailenin tüm dini ritüelleri bahçelerindeki kayın etrafında gerçekleşir. Her Türk ailesinin evinde koruyucu ağaç kayın olduğundan aileler arası evlilikler gerçekleştiğinde eşinin evine gelin giden bir kız bu yeni evindeki birinci koruyucusuna kayın ağacı kültünden dolayı “kağınbaba”, ikinci yeni koruyucusuna “kağınannne-kaynana”, üçüncü koruyucusu olan eşinin kardeşine “kağınbirader” diyecektir.
Museviler ikinci mabetlerinin yıkılışına kadar İbrani dininin ve Yahve’ye ibadetin en önemli unsuru olarak kanlı kurbanlar sunmuşlardır. Titus tarafından Süleyman Mabedi yıkıldıktan sonra Museviler kanlı kurban kesmeye ara vermişlerdir. “Mezbah” kutsal kurban kesme yeri olarak kulllanılıyordu ve dilimize geçen “mezbahane” isminin kökeni buraya dayanır. Musevilerde kurban Hz. Musa’nın kavmini Mısır esaretinden kurtarmasıyla, “pesah” ile başlar. Ve pesah kuzusu kurban edilirdi.
Hıristiyanlarda İsa’nın çarmıhta bütün insanlığın günahları için kendisini kurban ettiğine inanılır. Ekmek-şarap ayini de bu kurban olayını temsil ettiğinden kanlı kurban Hıristiyanlıkta görülmez. Yuhannna İncili 1/29 da Vaftizci Yahya, “İşte dünyanın günahını ortadan kaldıran tanrı kuzusu” der.
Habil ve Kabil
İslam dininde kurban Adem’in oğulları veya Hz. İbrahim’le başlatılır. Ana hatlarıyla kurban; İslam dininde adanmışlığın ve teslimiyetin göstergesi olarak Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban etmesi anlatısına daha çok yakındır. Kurban bir bayram olgusu içeriğinde olmamasına rağmen her yıl zilhicce ayının onuncu gününden itibaren dört gün boyunca kutlanan dini bir bayram olarak zaman içerisinde değerlendirilmiştir.
Hanefiliğe göre vacip, diğer mezheplere göre sünnet olarak değerlendirilen kurban Kuran’da Maide suresi 22. ayetinde şöyle geçer: “Onlara Adem’in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyla oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı. Birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen ötekine ‘Seni öldüreceğim’, diğeri ise ‘Allah yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder’ demişti.”
Hadisler Habil’in koyun (kanlı), Kabil’in ise buğday (kansız) olarak kurbanlarını netleştirir. Allah Habil’in kurbanı koyunun yanına gökten bir koç indirerek Kabil’in kurbanına karşı Habil’in kurbanını tercih ettiğini gösterince Kabil, Habil’i öldürecektir. Sonra Habil’in kurbanı koyunla birlikte göğe alınan bu koç, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail yerine kurban etmesi için Yaradan’ın indirdiği koç olarak yeniden karşımıza çıkar. Bu koç figürünün gerek “koç taşıyan Hermes” gerekse çocuklarını ölümden kurtarması için Nefele’nin gökten indirdiği “altın postlu koç”la benzerliği dikkat çekicidir.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024