Merhaba dostlar; bu defa sevgi, şefkat, tevazu ve cömertliğe dair Anadolu’nun bir sözüne kulak verelim. Duygu ve düşünceleri tanı ve tanımlamalarıyla bilmek ayrı bir şeydir, onların mahiyetlerini yaşayarak anlamak ise bambaşka bir şeydir. Varlıklarını bildiğimiz duyguları anlamlarıyla anlamlandırabilmek için o duyguları içerikleriyle yaşama geçirerek ancak biçimlendirebiliriz. Varlıkların mahiyetleri normal ve anormal koşullar zemininde anlaşılamaz ise pek bir anlam ifade edemedikleri gibi soluk, işlevsiz birer kuru kelimeden öteye geçemezler.
Bir şeyi -ki o şey ne olursa olsun, ister madde isterse manaya ait- duygu ve düşünce bazında önce onu var eden ortamda aramalıyız, akabinde aynı ortamda anlamlandırmalıyız, sonrasında ise içinde bulunduğumuz zaman diliminde yaşama geçirmeliyiz. Keza duyarsak unuturuz, görürsek hatırlarız, yalnızca yaşarsak biliriz. Yaşayarak bilme yolunda yol almaya çalışanlara merhabaların en derin söylendiği Anadolu’dan merhaba.
En büyük delil
Beşer olan insanoğlu kendi kendisine çoğunlukla yabancıdır. Kişi önce bilinciyle kendisini bilmeli, akabinde bildiğini içte ve dışarıda tecrübe ederek bulmalı, sonrasında ise yeniden büyük âlem olan kendine (içine) dönerek, kendisini kendi yerine koyarak görmeye çalışmalıdır. Bu çalışma ona olma yolunda güçlü bir yol arkadaşı olacaktır. Baştan sona değil, sondan başa doğru yoldan geldiğini hatırlayan olgun benlik ve kişilik için Yaradan’a “doğrudan doğruya” yönelme çalışmasında elde edeceği kazanımların başında merhamet, tevazu, hoşgörü, sevgi ve saygı gelir ki tüm bunları içerisinde barındıran kelime ise “aşk”tır. Bu defa bu anlamda ve yolda gidenlere “aşk olsun”.
Sevgi, şefkat ve merhamet dişil özelliğe daha çok yakındır. Anneler bunun en büyük delilidir; cömertlik ise daha çok eril kimliğe yönelimlidir. Yüce Yaradan tüm yarattıklarını birbirlerine eş olarak yaratmıştır, bir başka ifadeyle görünüşte zıt ama gerçekte birbirlerini birbirlerine üstün olarak değil, aksine muhtaç olarak yaratmıştır. Öte yandan Yüce Yaradan’ın yaratıcılık vasfı vererek donattığı kadınlarımız; gerçeğin gerçekliğine yürüdüğümüz yolda sevginin, şefkatin ve özellikle merhametin kaynağı olarak ayna gibidirler.
O tertemiz, pırıl pırıl merhamet ve şefkat aynasına bakarak aydınlanmak yerine o aynaya “kadına” kötü davranarak aynayı bulandırmaya cüret edenlerden olmayanların Yaradan yüzünü ağartsın. Yaradan’dan gelip bu hayat bahçesinde güle oynaya “Yaradan’ın ahlakıyla ahlaklana ahlaklana” Yaradan’a doğru dönerken insanların insanlara, özellikle de şefkatin ve merhametin kaynağı olan kadınlara yapılan bu zulmün sebebi Yaradan’la bağı olmayanlardır. Kişi şayet kendisiyle bağ kuramamışsa doğrudan doğruya ve dolayısıyla doğru olandan habersizdir. Haberi hal ehlinden almak gerek. Hal ehli için ise insan-ı kamil olma yolunda sık sık annnelerden, kadınlardan can suyu adı altında sevgi, şefkat şerbetinden kana kana içer, merhamet lokmasından ise beslenir.
Yardım alalım
Kadına ve dolaylı yoldan kendisine şiddet uygulayan kişi karşısındaki bu merhamet, şefkat aynasına güzel güzel bakarak orada kendi yansımasını göremez ise kendi içinde bulunan cömertlik başta olmak üzere birçok cevherinin de farkına varamaz. Bu duygu ve bilinç körlüğü insanı katılaştırır ve kırılganlaştırır. Dünyada birçok şey inceliğinden kırılırken sadece insan kabalığından kırılır. Sevgi, şefkat, merhameti salt adları ile değil, mahiyetleri ile bilebilmek için kadınlardan yardım alalım. Akabinde ise cömertliğimizi hayata geçirebilelim.
Su olup gidenlere, ateş olup arındıranlara, hava olup nefes verebilenlere, toprak olup ben yerine sen diyebilenlere ayna olmuş tüm kadınlara yurdunuz Anadolu’dan merhaba...
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024