Doğrudan doğruya yaşadığı coğrafyanın kültürel derinliği ile bağ kurarak özgürleşen, bilgeleşme yolunda yol alabilen ve bu yolculuk süresince de kendi kendisini eğitebilenlere merhaba. Bize göre kişi ne denli derinleşirse, yani yaşadığı coğrafyanın düne ait tüm kültürel miras örneklerini, portrelerini bütünsel anlamda anlamlandırdıktan sonra onlara “topyekûn bizim” diyebilirse, bu insana çağının eseri, eşdeyişle eğitimli insan denir.
Aksi halde düne ait bilgileri bugünlere taşırken tekrar etmekten öteye geçememiş, çağına göre yorumlayamamışlarsa, bu gibi kişiler düne ait ne biliyorlarsa onların esiridirler, dolayısıyla da zamanlarının eseri olamamışlardır. Adeta bir hamal gibi yüklendiği bilgileri yaşamına aktaramayarak ağır bir kuru bilginin esiri olan, böyle olduğu için de geçmişi sürekli referans alarak çağı ve anı kaçıran kişiler “mezun” olarak adlandırılmalıdır. Eğitimli ile mezun arasında çok büyük bir fark vardır. Azgelişmiş toplumların en büyük sorunu mezun vermeye dayalı eğitim sistemleridir ve ne yazık ki bunun da farkında olmamalarıdır.
Yaradan’ın lütfu
Pozitif bilgileri dikey derinlikte algılamalıyız ve kişiler kendi zamanlarının pozitif bilimleriyle, köken kavramının tüm içeriğini anlayarak haşır neşir olmalıdırlar. Çünkü bir şeyin aslı o şeyin kökenlerinde bulunmaktadır. Asıl bilinemez ise suretler anlamlandırılır ve suretler bizi yanıltır. Kültürel derinlik sayesinde özgürleşen eğitimli insan adayı inançsal olarak da o denli yükselir ve bu yükselişin mükafatı ona bizzat Yaradan tarafından verilir. Bildiğini bilen insana Yaradan tarafından verilen en büyük mükafat ona bilmediğini bağışlaması olacaktır ki buna “hal bilgisi” adı verilir. Yani Yaradan’ın lütfudur.
Özgürce eğitime odakalanan kişi “bilge yolu” adı verilen bu yolda sürekli yol alacak olan bir yolcudur. Yolun sonu yoktur, öğrenmenin sonu olmadığı için.
Bilge her yeni bilgi sonrası kendisini daha da noksan hissettiğinden dolayı “Biliyorum” değil, “Bilgiyi arıyorum” ahlakındadır. Mezunlar ise bu anlayıştan uzaktırlar. Onlar eğitim merkezlerinde geçirdikleri zamanı bir an önce mezun olmak için heba ederler. Sınavlara ve onların sonuçlarına odaklanırlar, oysa her bilgi doğrudan doğruya derinliğe sahip olmalı, doğrudan doğruya salt doğru olana seni yükseltebilmeli, akabinde de yakalamış olduğun bütünsel özgürlük ile yeryüzünü benlik, bizlik davası gütmeden dolaşabilmelisin.
Papağana benzeyenler
Küçük, kısa, dar hedeflerine koşan mezun adaylarını mezun eden sıfat sahibi mezunlarla da eğitimciler arsında önemli bir fark olduğu açıktır. Katı, kuralcı, anlatmanın değil anlaşılabilir olmanın daha önemli olduğundan habersiz bu güruh adeta bir papağana benzer. Düne ait ne duymuşlarsa onları her yıl yeniden sadece aktarmakla görevli olduklarına inanırlar ve bu şekilde görev yaparlar. Öğrencileri ezbere zorlarlar, sınav, sözlü gibi silah haline getirdikleri argümanlarla onları korkuturlar. Oysa eğitimli bir eğitmen öğretirken aynı zamanda yeni bir şey daha öğrenme ve bunu aktarma çabasında olduğunu bildiği, hissettiği için adeta bülbüle benzer. Otoritenin “kendisinde”, eğitimcide değil, öğrenmek için oraya gelen öğrencide olduğunun bilincindedirler. Çağdaş eğitim kurumlarına binbir zorlukla erişebilen öğrenciler; mezun olmaya odaklanmayın, önünüzdeki bu şahane okul hayatını eğitiminiz için özgürce kullanın.
Değerli dostlar, çağımızın eseri olalım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için her türlü bağnazlıktan kurtulalım. Mezun yerine eğitimli insanı hedefleyelim.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024