Yeryüzünde yalnızca kendisine benzeyen tek şehir olan İstanbul hem doğal güzelliklerle süslüdür hem de tarihi ve kültürel miraslarıyla dopdoludur. Sur içi ve sur dışında görülmeye, gezmeye, tanımaya değer pek çok kültür-sanat eseri ve mesire yerleriyle bezeli şehrin adalarının yanı sıra Şile, Ağva, Kilyos, Garipçe başta olmak üzere görülmesi gereken birçok kasabası, köyü vardır. Kurban Bayramı’nda İstanbul’da kalmayı tercih edecekler için Adalar günübirlik veya konaklamalı tatil yapılabilecek en önemli destinasyondur.
Büyükada’ya gidecekseniz iskelenin hemen karşısındaki caddede bulunan saat kulesinden merhaba diyerek başlayın gezmeye. Cumhuriyetimizle yaşıt olan saat kulesi, bizlere zamanı gösterirken, Cumhuriyetimizin kazandırdığı değerleri de saniye saniye hatırlatır gibi çalışır. Büyükada’nın sokak ve caddelerinde yürüyün bol bol ve hayranlıkla seyredin ev, köşk ve diğer yapıların zarafetini, görkemini. Yemyeşil doğası ve bu doğaya serpiştirilmiş kimlikli, karakterli sivil ve dinî mimari eserleri size keşke hissiyatı verecektir. Neden, diye sorduğunuzu duyuyorum. Bu yazıyı yazarken bugünün mimarisi bu şahane evlere benzemiyor diye! Cevabı acı ama çok belirgin: Kültür yoksunluğu. Kültür, sanat eserlerinin varlık nedenidir. Bir insan, toplumun kültürü ne ise sanatı da ona bağlı olarak eserler, yapılar ortaya koyar. Sanat değeri olmayan her yapı, eser, kültürden yoksundur.
Büyükada’da Con Paşa Köşkü, sivil mimarinin en önemli örneklerinden biridir. Venedikli bir aileden gelen İdarei Mahsusa yöneticisi Con Paşa (John Avrimidis), Kadıköy-Adalar vapur seferlerini başlatan kişidir. Alexander Vallaury tarafından inşa edilen Rum yetimhanesi, dünyada çok katlı inşa edilmiş en büyük ahşap yapıdır. Tek başına olduğu için ayrıca bir değere sahip bu yapı görülmelidir.
“Troçki Evi” de denilen Sivastopol Köşkü’ne de gidilmelidir. Stalin ile ters düşünce sürgün hayatı başlayan Troçki, Sivastopol Köşkü’nde yaşarken “İhanete Uğrayan Devrim”, “Sanat ve Edebiyat” gibi eserlerini yazmıştır.
Reşat Nuri Güntekin Evi, müze olarak değerlendirilmemişse de, burasının önünde bir müddet durup evi seyretmek gerek. “Çalıkuşu”, “Dudaktan Kalbe”, “Yaprak Dökümü”, “Anadolu Notları” gibi eserlerinden birini, şayet adada konaklayacaksanız yerinde okumalısınız.
Aya Nikola Plajı, Halil köyü plajı, Nakibey plajı gibi birçok plaj bulunsa da Dilburnu Tabiat Parkı, ziyaretçilere doğada yürüyüş imkânı verir. Deniz, doğa, kültür-sanat iç içedir Büyükada’da.
Şayet 2 gece 3 gün vaktiniz varsa Heybeli, Burgaz ve Kınalıada’yı da tanıma imkânınız olur. Heybeliada’da İsmet İnönü Müze Evi, Aya Nikola Kilisesi görülmeli ve Değirmenburcu plajı, Akvaryum plajı, Alman koyu plajlarında deniz molası verilmeli.
Burgazada’da sizi Sait Faik Abasıyanık karşılar. Burgazada’ya gün batımında gidiniz ve Kalpazankaya’da günü güzel bir yemekle batırınız. Şayet gün batımından önce vaktiniz varsa Madam Marta Koyu’nda denize girebilirsiniz.
Kınalıada’da ise Dönüşüm Manastırı, Panayia Kilisesi görülmesi gereken yerlerdir.
Bizans döneminin Prens Adaları, günümüzde İstanbul’un sayfiye yerleridir. Genel olarak Rum, Musevi ve Ermeni dostlarımız yaşamaktadır. Kışlık İstanbul, yazlık adalardır. Lakin sürekli yaşayanların sayısı da fazladır. Adalar, Şirket-i Hayriye sonrası daha çok ilgi çekmiştir. Yani vapurlarla kolay ulaşım sağlanmaya başladıktan sonra Adalar da gelişim göstermiştir.
Bayram tatili boyunca Şile, Kilyos, Ağva da ziyaret edilebilir. Garipçe ise kahvaltıya gidilmeye değecek kadar keyiflidir.