Batı dini takvimine göre 14 Şubat, Sevgililer Günü olarak gösterilir ve dünyanın büyük bir bölümü tarafından da kabul gören bir tarih olarak sevgililer, eşler arasında hediyeler veya farklı paylaşımlarla samimi duygular bu güne indirgenir. Tıpkı bazı sosyal nedenlerle yaratılan Anneler Günü, Babalar Günü, Kadınlar Günü gibi. Kanımca her gün anneler, babalar, kadınlar, çocuklar, sevgililer günü olmalıdır. Şayet amaç insanların sevgi, şefkat, saygı, hoşgörü maksatlı bakışlarını anne, baba, sevgili, doğa ve hayvanlara çekmekse bunu yılda bir güne neden indirgiyoruz?
Ben yerine sen
Doğadan koparak tüm doğallığını neredeyse kaybetmiş olan insanoğlunun büyük bir bölümü için türlü sebeplerle değerler zaman ve mekana indirgeniyor. Oysa sevgili, anne, baba ve doğadaki tüm hayvanlara karşı insanoğlu zamanın her anında saygıyla gitmiş olduğu ömür yolculuğunda yol vermeli ve sevgiyle de yol almalıdır.
Doğal insan hiçbir şeyi ve kimseyi bir güne sığdırmaz. Tercihleri benlik üzerine olan insanlar mecburiyet dairesinde eylemler gerçekleştirirler. Kan bağı ve yol bağı ile aynı zaman diliminde aynı mekan içerisinde yaşamalarına rağmen birbirlerinin kıymetini ben yerine sen diyemeyerek bilemeyen insanlar tesellilerini bir güne sıkıştırırlar ve çoğu zaman bunu bile mecburiyetten yerine getirirler. Bir insan bir şeyi gerçek değerinde algılayamıyorsa o insan için o şey genelde hiçbir şeydir. Samimi, duyarlı, sevecen, cömert insan için her şey her zaman ve mekanda mutlaka bir şeydir. Kimileri için “bir” gün, ehiller için ise “bir” şey.
Anne, baba, sevgili veya doğadaki can dostlarımız olan hayvanları insanoğlu aşkla bilmeli, görmeli, sevmelidir. Keza her şey herkes tarafından aşkla tanınır ve tanımlanırsa tarihsel takvimde her güne bir başlık atma gereği duymayız. Her gün sevgililer birbirlerine, anne-babalar çocuklarına, çocuklar anne-babalarına, kardeşlerine ve herkes doğayı paylaştığı diğer canlılara aşkla bakmalı. Aşkla bakan aşkla görür, aşkla göreni de ona bakanlar maşuk yerine koyar.
Aşk insana ben yerine sen dedirtir, akabinde de kainatta yaratılmış olan herkese topyekun biz demeyi öğretir. Bir insan herkesle birlikte aynı kaynaktan gelmiş olduğunu hatırlayamıyorsa o insan teferruatlarla kirlenmiştir. Yol bağı olan bir kişiyi (sevgiliyi), kan bağı olan diğer kişileri (anne-babaları) gerçek zaman dilimi ve takvimi olan an içinde hatırda tutmalıyız. Nitekim: “Hatırlayanlar ile hatırda tutanlar arasında çok büyük fark vardır.”
En büyük hediye
Akıl işi olan eylemleri hatırlamak gerekir, lakin aşk meşrepli olan davranışları ise hatırlatmaya gerek yoktur. Aşk canlı bir organizma gibidir ve sürekli kendini yeniler; akıl ürünü olan davranışlar ise yılda bir defa doğar ve aynı günün sonunda genelde ölür, ta ki öteki yıla kadar. Kendisinden memnun olan biri karşısındakine hoşgörülü, saygılı, cömert davranarak ona da hediye sunmuş olur. Her sevgili, her anne-baba ve her evlat gerek birbirlerine gerekse tüm insanoğlu, doğa ve hayvanlara karşı ortak yaşam adına sevgi beslemeli, saygı duymalıdır ki bize göre insanların birbirlerine verecekleri en büyük hediye de budur.
Değerli dostlar, birbirimize manevi hediyeler verelim ki birbirimizden bir farkımızın olmadığını anlayalım. Dünyada birçok aç insan, bakıma muhtaç hayvan varken birbirimize olan duyarlılığımızı bir güne indirgeyerek maddesel tüketicilikten vazgeçelim.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024