Koronavirüs salgınıyla yeni bir dönemin başladığı konusunda sanırım hepimiz hemfikiriz. Dünya bundan sonra ‘korona öncesi’ ve ‘korona sonrası’ olarak anılacak. Dilerim korona sonrası dönemde dünya daha barışçıl, daha işbirlikçi bir yer olur
Bir virüs tüm dünyanın günlük düzenini alt - üst etti. Virüse karşı Çin başta olmak üzere bazı ülkeler “baskılama” stratejisini izlerken, bazı ülkeler “hafifletme” stratejisini izlediler. Zengin ile fakiri bir anlamda “eşitleyen” bu salgına karşı ülkeler bir anlamda deneme - yanılma stratejileri izliyor.
SARS ve MERS salgınlarından daha hızlı yayılan KOVID 19’a karşı alınabilecek en iyi yöntemlerden biri “baskılama” stratejisi. Bireyler arasındaki teması en aza indirerek yayılmayı sınırlamak; böylelikle sağlık sistemleri üzerindeki baskıların azaltılması, kazanılan zamanda da virüse karşı aşı ve/veya tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi amaçlanıyor. Günün moda deyimiyle “eğriyi yataylaştırmaya” çalışılıyor.
Evet, bu virüs çoğumuzu hasta edecek. Mesele, hepimizin aynı anda hastalanmaması! Hepimiz aynı anda hastalanırsak dünyanın hiçbir ülkesi bunun altından kalkamaz. Tıpkı yolları maksimum trafiğe göre tasarlamadığımız gibi, sağlık sistemleri de hepimizin aynı anda hastalanmayacağı varsayımına göre, yani “optimuma” göre tasarlanıyor.
Eğer maksimuma göre bir tasarım yapacak olursak hem ilk yatırım maliyeti çok yüksek olacaktı, hem de bu yatırımın bakım ve onarım maliyetleri inanılmaz rakamlara ulaşacaktı. Hepimize düşen görev hasta sayısı eğrisini olabildiğince yataylaştırmak için kendimizi korumak, etrafımıza hastalığın bulaşmaması için de azami çabayı göstermek olmalı!
İllâki bitecek
Bu salgının doğal olarak devasa bir ekonomik boyutu da olacak. Ülkeler ardı ardına ekonomik destek paketleri açıklıyorlar. Sokağa çıkamayan insanlara düşük faizle kredi vermenin pek bir anlamı yok. Ancak bazı ülkeler doğrudan vatandaşlarının cebine para koyarak tüketimi ve dolayısıyla ekonomilerini ayakta tutmaya çalışıyorlar. İşe yarayacağından çok da emin değiller, ben de...
Yeni bir dönem başladığı konusunda sanırım hepimiz hemfikiriz. Bu konuda bazı komplo teorileri sosyal medyada paylaşılsa da bunlara çok prim verme taraftarı değilim. Yine de içinden geçtiğimiz dönem illâki bitecek.
İnsan vücudu bu virüsle mücadele etmeyi veya birlikte yaşamayı öğrenecek. Tıpkı öncekilerde olduğu gibi. Ancak bu seferki KOVID 19’un yayılma hızı; iş yapış biçimlerimizden, sosyolojiye; büyüme temelli ölçüm sistemlerimizden, “kamu sağlığı esastır” anlayışına kadar birçok şeyi değiştirecek.
Fakir insanların sağlığını korumayan zenginlerin de yaşama şanslarının azaldığı daha net anlaşılacağı bir döneme giriyoruz. Kamu sağlığının “özelleştirilemeyeceğini” de tartışmaya başlayacağız. Yeni dönem neler getirecek kestirmek için erken. Yine de dünya bundan sonra “Korona öncesi (PreCorona)” ve “Korona Sonrası (PostCorona)” olarak anılacak. Umuyor ve diliyorum ki “PostCorona” döneminde dünya; daha barışçıl, daha işbirlikçi bir yer olur.
Küresel işbirliği zamanı
Ülkeler kendi başlarına önlemler almaya çalışıyorlar. İtalya’nın başına gelen felakete AB tarafından destek gelmezken, destek Çin’den geldi. Ülkemize de önemli miktarda test kitinin Çin’den geleceği söyleniyor.
Bırakalım herkes birbirini hasta etsin, nasılsa herkes bir şekilde hasta olacak diyen İngiltere, Imperial College London’ın raporundan sonra “sosyal deneyinden” tornistan yaptı ve okulları kapattı.
Şimdi herkes Amerika’daki gelişmelere konsantre oldu. Obamacare’e karşı çıkan, sağlık sisteminin neredeyse tamamı “özel” olan ABD’deki yayılım hızı; bu haftanın en fazla izlenen hem sağlık, hem de de ekonomik “indikatörü” olacak. Saatler içinde sonuçlanacak test kitlerinin bu hafta üretileceğini söyleyen ABD; hasta olanları izole edecek mi, olağanüstü hal sokağa çıkma yasağına dönecek mi?
Geçtiğimiz hafta 1.5 trilyon dolarlık likiditeyi piyasaya vereceğini açıklayan, faizleri yüzde 0 - 0.25 bandına indirdiğini açıklayan Fed’e rağmen ABD borsaları geçtiğimiz haftayı düşerek, üstelik de teknik olarak kritik eşiklerinin altında kapattılar!
Tek başına olmuyor
İtalya, kritik fabrikaları hariç üretimini de durduracağını açıkladı. Ekonomilerde şok etkisi yaratabilecek; özellikle sokağa çıkma yasağı tarzı önlemlerin; ülke bazından çok, ülkeler arası mutabakat ile alınması gereken bir dönemdeyiz. Türkiye’nin veya İtalya’nın veya Fransa’nın tek başına sokağa çıkma yasağı ilan etmesi belki sağlık sistemleri bakımından virüs ile mücadele anlamında büyük katkı sağlayabilir, ancak ekonomileri açısından çok önemli bir rekabet dezavantajı yaratacağı, özellikle Türkiye gibi milli geliri düşük ülkelerde vatandaşlarının gelir elde etmekte zorlanmasının yaratacağı ciddi sosyal etkileri olabilecektir.
Ortak önlem şart
Virüs ile mücadele için ülkelerin tek başına alacağı önlemlerden, tüm insanlığın ortak alacağı önlemlere geçme vakti gelmiş gibi görünüyor. Sokağa çıkma yasakları sadece Avrupa’da değil, Amerika kıtası ile birlikte alınmalı. Eğer sokağa çıkma yasakları konulmayacaksa, kuzey yarımkürede iki veya üç haftalığına “bankaların tatil edilmesi” düşünülebilir.
Şirketler ve ekonomi çalışmaya devam ederken, firmalar üzerindeki kredi ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi konusundaki baskılar azaltılabilir, ertelenebilir. Amerika’da ilan edilebilecek bir “bankacılık tatili” dolardan dolayı tüm dünyayı etkileyeceğinden dolayı, ABD terk etmek istediği dünya liderliği konusunda istemese de tüm insanlık adına bir adım atabilir.
Bu hafta küresel işbirliğinin “PostCorona” dönemde nasıl şekilleneceği konusunda önemli ipuçlarının geleceği bir hafta olacak!