Eğitim sistemimiz tıkandı ama hâlâ farkında değiliz.
Yeni fikirlere, yeni açılımlara ihtiyacımız var. Hem de acilen.
Mevcut sistem, sürekli diplomalı işsiz üretiyor. Oysa iş dünyasının onlara değil çok daha farklı alanlarda, çok daha farklı statüye sahip elemanlara ihtiyacı var.
Bunu bilmeyen, dile getirmeyen yok gibi ama çözüm üretilemiyor. Çünkü sistem tıkandı. Sil baştan yeniden ele almak gerekiyor ama buna da kimse cesaret edemiyor. Değişimin altında kalmaktan korkuyor…
Sorunları doğru olarak tespit etmeden, doğru çözümler üretilemez!
Evet ülkemizin kırk yıl önce fazlasıyla üniversite mezununa ihtiyacı vardı ama artık yok. Bu yüzden kırk yıl önceki ihtiyaçlara göre eğitime yön vermek yanlışların en büyüğü olur! Ve biz bunu hep yapıyoruz…
Eğitimde, İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiğinden haberi olmayan Japon askeri konumundayız. O nasıl ki savaş hâlâ devam ediyormuşçasına verilen görev gereği bulunduğu noktayı korumak için nöbet tutuyorsa, biz de hemen her alanda on binlerce hatta yüz binlerce ihtiyaç fazlası üniversite mezunumuz varken, kırk yıl önceki ihtiyaçlar doğrultusunda üniversite açmaya, üniversiteleri tıka basa doldurmaya ve diploma vermeye devam ediyoruz.
Peki kim için?
Ülke için desek ülkemizin bu kadar üniversite mezununa ihtiyacı yok, gençler için desek üçte ikisi öğrenim gördüğü alanda ya iş bulamıyor ya da kelalaka işlerde çalışmak zorunda kalıyor.
Velilerin çocuklarına yaptıkları en iyi yatırım eğitim desek, onları okuttuklarına bin pişman olanların sayısı her geçen gün artıyor.
Oy kazanmak için deseniz, işsizlik nedeniyle ters tepmeye başladı.
Kentleri kalkındırmak için deseniz, bugün böyle de yarın ne olacağı belli değil. Tek kazananı var o da sınav sektörü ve kolay yoldan diploma veren özel öğretim kurumları ve vakıf üniversiteleri.
Eğitimi hakkıyla yapan özel ya da vakıf öğretim kurumları içerisinde çarkı her geçen gün daha da zor çevirenlerin sayısının sürekli arttığını ve onların da bu gidişattan memnun olmadıklarını özellikle hatırlatmak isteriz.
Anayasa kadar önemli!
Yeni öğretim yılına sayılı günler kaldı.
Peki yeni bir bakış açısı söz konusu mu?
Bu yönde hazırlıklar yapılıyor mu?
Evet demek mümkün değil
Bugüne kadar ne yaptıysak yine onu yapıp “Böyle gelmiş, böyle gider” mantığıyla yola devam edeceğiz.
Niye mi?
Beklentilerini net olarak ortaya koyan yok!
Muhalefet “Müfredat programı Anayasa kadar önemli” diyor.
Peki bu konuda bugüne kadar ne yaptılar?
İşverenler mesleki eğitim şart diyor, peki bugüne kadar kaç okul açtılar? Ebeveynler ‘Evlatlarımız ille de okusun’ diyorlar ama sonrasını ne kadar düşünüyorlar?
Öğrenciler işsizlikten kırılıyor ama üniversite başvuruları hâlâ rekor kırıyor!.. Eğitimin tüm paydaşları ve karar vericiler bir an önce bir araya gelmeli, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için en doğru olanı bir an önce belirlemeli ve karar vericiler de ona göre bir yol haritası hazırlamalılar.
Taşın altına hep birlikte elimizi koymanın zamanı hâlâ gelmedi mi?
Bunu çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için değil de ne için, kim için yapacağız?.. Mutlu eğitim
Çocuklar mutlu değilse ebeveynlerin mutlu olması mümkün değil, ebeveynler mutlu değilse de ülkede huzuru ve mutluluğu sürdürülebilir hale getirmek mümkün değil. Hele ki bizim gibi hemen hemen her evde bir ya da birkaç öğrenci varsa.
Satrançta olduğu gibi atılan her adımın üç, dört hamle sonrası düşünülerek hareket edilmeli. Peki kaç Bakanımız satranç biliyor, kaçı attığı her adımın sonrasını düşünüyor? Sonuna kadar takip ediyor?..
Her konuda hatalar yapılabilir ve düzeltilebilir ama eğitimde yapılan hataların düzeltilmesi çoğu zaman mümkün değil.
Yeni öğrencileri belki yaşanan hataların kurbanı olmaktan kurtarabilirsiniz ama giden gittiği ile kalır.
Filmi geriye sarıp üniversite mezunu milyonlarca işsiz gencimize yeni bir gelecek senaryosu sunmak mümkün mü?..
Özetin özeti: Ülkemiz vatanımız, gençlerimiz ise geleceğimiz. Onlara verdiğimiz değeri gösterme zamanı hâlâ gelmedi mi?