Mourinho’nun siftahı
Geçen sezon olduğu gibi bu seneyi de erken açtı Fenerbahçe. Ancak bu “tam kadro” buluşması değildi. Zaten bir grup halen devam eden Avrupa Şampiyonasında oynuyordu, oradan dönenler de tatile gittiler.
Bu nedenle kimi oyuncularının belki de bir daha forma yüzü bile bulamayacakları hazırlık karşılaşmaları oynadı, Fenerbahçe.
Hatta Lugano eşleşmesinde dahi takım kurgusunun tam oturduğunu söylemek pek mümkün görünmüyor.
Fenerbahçe, geride bıraktığımız sezonu hem kadro hem de oyun açısından kötü tamamlamamıştı.
Jose Mourinho, fazlasıyla uyumlu ve oturmuş bir takım devraldığını söyleyebiliriz.
Ancak Portekizli teknik adam bir şekilde Fenerbahçe’ye dokunduğunu hissettiriyor.
Önce Tadic’i sağa çekti.
Dün akşam da Ferdi’yi öne attı.
Bu dokunuşların Fenerbahçe’nin hücuma dair taktiksel oyun kurgusunu fazlasıyla zenginleştireceğini düşünüyorum.
Kuşkusuz biraz daha oturması ve yerleşmesi gerekiyor.
Ferdi, nereye koyarsanız orada bir şekilde işini yapacak türden bir oyuncu olduğunu son üç sezonda defalarca gösterdiğinden Mourinho’nun da elini güçlendiriyor.
Fakat kulübeye baktığımız, yapılan transferleri hatırladığımızda ister istemez “acaba bu şekilde devam eder mi?” Diye de sormadan duramıyor insan!
Diğer yandan sezonun boyu düşünüldüğünde taktiksel zenginlik ve çeşitlilik, alternatif oyun düzeni ve kurgusunun gerekliliğinin ne ne kadar önemli olduğunu bir kere daha vurgulamak yerinde olacaktır, sanırım.
Fenerbahçe, Lugano karşısına fazlasıyla tutuk ve senkronizasyonu bozuk bir şekilde çıktı.
Yediği gol peş peşe yapılan hataların ötesinde sakarlıklardan da kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Avrupa’nın büyük takımlarının asla böyle goller yemediği ortada hatta Lugano bile bu şekilde pozisyonların oluşmasına izin vermiyor, kalesinde.
Neredeyse ortada atak bile yokken kale çizgisinden itibaren başlayan ve uzaklaştırılamayan, sürekli ıskalanan “top” nihayetinde Luganolu oyuncunun kaleye şut çekme açısından pek müsait durumda olduğu yere kadar ulaştığında bir anlamda gol olmaya da karar vermiş görünüyordu.
Kenarda Mourinho da şaşırmış; “biz şimdi niye böyle bir gol yedik?” Şeklinde kendine de sormuş olabilir.
Hiç kuşkusuz Fenerbahçelinin artık kanıksadığı bir goldür bu.
Hep yazdığımı bir kere daha yinelemiş olayım; bu şekilde gol atabildiği sürece yemesinde de bir sakınca yok ama izliyoruz işte, bu şekilde gol atamıyor Fenerbahçe!
Ancak kadronun oturmuşluğu, birbirleriyle oynama alışkanlığı, tecrübesi ve aynı zamanda kalitesi geçen hafta da dün akşam da skorun orada kalmasına izin vermedi.
İlk geldikleri ve peşinden sonraki 1-2 sezonlarda sıklıkla eleştirdiğim İrfan Can ve Mert Hakan geçen yıl takımın abisi olmaya karar verdikten sonra nasıl gelişim gösterdiklerini hep birlikte izledik.
İrfan Can sadece abilik yapmıyor, kazandıran oyuncu özelliği ile birçok kritik karşılamanın da dönmesini sağlıyor.
Dün Mert Hakan’ın kullandığı ve Dzeko’ya asist olan serbest vuruşu da bu çerçevede ele almak hatalı olmaz.
Aynı şekilde maçın sonunda İrfan Can’ın neredeyse tek başına yarattığı atak organizasyonu Fenerbahçe’ye galibiyeti getiren golle sonuçlandı.
Orta alanda İsmail Yüksek’in performansını da Portekizli Hocanın dikkatle takip ettiğini sanıyorum.
Maç sonunda da ifade ettiği gibi Mourinho çok geniş bir kadro hayali kurmuyor. Birbiri ile uyumlu bir takımla çok iş yapacağını planlıyor olabilir.
Mourinho’nun kenarda takımı yönetme şekli, oyunculara durmaları yeri gösteren müdahalelerinin de ligimize zenginlik katacağını hatta hemen taklit edileceğini şimdiden söyleyebiliriz.
Fenerbahçe, ne geçen hafta ne de dün akşam kaybedecekmiş hissi verdi izleyene. Belki aksadı, başlarda akışkanlığının olmaması düşündürdü ama bir şekilde maçı kazanacağını gösterdi.
Sezonun çok başları… Bu şekilde hazırlanıyor olmanın geçen sezon da katkısı olmuştu Fenerbahçe’ye.
Dün benim için kafa karıştıran tek şey Fred’in sakatlığı oldu.
Tabii önce Fred, sonra da Kurunic’in çıkmasından sonra takımın orta sahasının daha fazla etki etmesi de dikkat çekti.