Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Sezonun 28. Haftasına gelinmişken bir takımın çok daha oturmuş bir kadrosu ve oyun planının olmasını beklemek sanırım tüm futbol kamuoyunun hakkı olması gereken bir sonuçtur.  

Ancak ülkemizde olaylar bu beklentilere paralel şekilde ilerlemiyor ya da gelişmiyor.  

3 gün önce Kupa’da iyi bir performans sergileyen takımı görünce Jesus göle maya çalan Hoca gibi “ya tutarsa” diyerek tekrar sahaya sürüyor.  

Sonuç?  

Tabii ki birbiri ile uyumsuz, bolca sakarlıkları olan bir futbolla ilk yarıyı 1-0 geride tamamlıyor.  

Haberin Devamı

Sonra aksayan taraflara pansumanlar başlıyor; ancak takım kendine dördüncü değişikliklerden sonra gelebiliyor.  

Aslında İsmail, Arda, Zajc gibi oyuncular Jesus’un birinci tercihleri değil.  

Mesela haftalardır sahada hayalet gibi gezen ve mecburiyetten oynayan Pedro tekrar oyuna girerken, Serdar Dursun’a 45 dakika tahammül edememek bir Portekizli teknik adam duruşu ve seçimi olmalı.  

Sezon biterken Jesus’la ilgili artık belli bir kanaat sahibi olduk ve bunu ifade etmede bir sakınca görmüyorum.  

Futbolcu seçiyor, bazı oyuncularına gösterdiği toleransı bir kısmı için hiç kullanmıyor.  

Serdar Dursun geçen sezonun Zajc ile birlikte en çok gol bulan oyuncuydu; yaz döneminde Milli Takım’da da güzel işler çıkardı, goller attı. Ama nedense Jesus ile yıldızları bir türlü barışmadı. Portekizli onu kadro dışında tutmak için elinden geleni yaptı.  

Bakın ben Serdar Dursun çok iyi futbolcudur diye bir sonuçtan hareket etmiyorum; Fenerbahçe kadro olarak yıllardır çok iyi, kaliteli futbolculardan kurulmuyor, kurulamıyor. Ama bu tamamen yetersiz anlamına da gelmiyor. Süper Lig’in ortalamasının çok üzerinde bir kadrosu var Fenerbahçe’nin ve bunun için biraz pragmatist olmak yeter de artar bile.  

Jesus neyi yapamıyor ya da bilmiyor?  

Yıllarını futbol sahasında geçirmiş bir kişinin bilmediği bir detay kaldığına asla inanmıyorum. Bu bilmemek değil. Kendi doğrularından taviz vermeden hareket etmek.  

Taviz vermemek kötü bir şey mi? 

Kişisel fikrim bir insanın doğru olduğuna kesinlikle inandığı gerçeklerinden asla taviz vermemesidir.  

Haberin Devamı

Her teknik adamın doğruları ve buradan beslenen bir iradesi olur. Biz ne kadar tepinirsek tepinelim onlar bildikleri yoldan geri hareket etmezler.  

Hep söylüyorum; sonuç aldığı veya yaklaştığını gösterdiği sürece buna saygı duymaktan başka bir seçeneğimiz olamaz.  

E, peki neyi zorluyoruz biz? 

Kişinin doğruları ve gerçekleri varsa diğer yanda hayatın onun dışında bir nesnel dünyası bulunuyor ve onun gereklerine uygun hareket edebilme becerisi de aynı doğadaki gibi hayatta kalma ile ölçülüyor.  

Doğadaki en güçlü canlı değil en akıllı ve aklıyla, zekasıyla uyum sağlayabilme becerisi gösteren varlık dünyaya egemen oluyor.  

Jesus’un kafasındaki doğruları ve hayalleri ile Fenerbahçe ve Türkiye gerçekleri üst üste çakışmıyor.  

O gerçeklerden birkaçı; Jesus’un inandığı, güvendiği futbolcu grubunun aslında bu işin altından kalkamadığıdır.  

Geride bırakıp haksızlık yaptıklarının önemli bir kısmınınsa bu takımın esas unsurları olması gerektiğidir.  

Dün Fenerbahçe’yi ipten alan Zajc’a bu sezon yapılan ikinci sınıf oyuncu muamelesi haksızlıkların en büyüğüdür.  

Haberin Devamı

Cümle içinde kuruyorum; “Zajc evet vasat futbolcudur.” Vasatın kelime anlamı “ortalamadır.” Bu ülke sanki her gün bir patent başvurusu ile insanlığa yeni buluşlar armağan ediyor diye kendini dev aynasında görüyor ama vasatın altıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde vasat oyuncu vasat olduğu için Türkiye’de olduğu gibi dışlanmaz. Çünkü vasat kalitesiz, vasıfsız anlamına gelmez. Görevini her zaman yeterince yapan demektir ve sezonun tümü hesap edildiğinde o ortalama sizi şampiyon yapacak puan ortalamasında tutar.  

Ayrıca Türkiye ortalaması içinde vasatın üzerinde bir futbolcudur; vasatın altında kalan oyuncu dünkü gibi gol atamaz. 

Kuşkusuz yetenekli, iş bitiren, sonuca giden oyuncuya da ihtiyaç vardır.   

Mesela Altay’ın sezon ortalaması takımı şampiyon yapacak seviyede olmalıdır; örnek Muslera.  

Stoper kritik maçlarda adam kaçırmayacak ortalamada mücadele etmelidir; Samet’in açıkları Beşiktaş maçında ortaya çıktı, Karagümrük karşısında ne kadar sakar olduğunu da gördük.  

Valencia penaltı kaçırabilir ama en kritik anda değil. Karşı karşıya kaldığı bir pozisyonda da bir kere olsun ihtiyaç anında sonucu değiştirmeyi bilmesi gerekiyor.  

30 gol atabilmek olağanüstü başarı ama bir takım golcüsünün 30 gol attığı bir sezon şampiyon olamıyorsa burada bir şeylerin yanlış ya da eksik olduğunu tartışmak gerekiyordur.  

Evet, Fenerbahçe dün istediği sonucu aldı ve bu bir süre daha takımı şampiyonluk potasında tutacaktır. Ancak kritik Tabzonspor maçı ve kuşkusuz sezonun final karşılaşması Galatasaray mücadelelerinde bunlardan çok daha fazlasına ihtiyaç vardır.  

Son olarak hakemle ilgili konuşalım.  

Arao’nun iptal edilen golünde Samet’in rakibine faul yaptığına hükmetti Abdülkadir Bitigen. Tam tersi olsa o pozisyonda Samet’e yapılan faulü görüp penaltı düdüğü çalabilecek miydi, işte gerçek kritik soru ve aranan cevap budur.  

Valencia’ya ceza sahası içinde yapılan müdahaleye hem hakemin hem de VAR’ın sessiz kalması aslında bu sorunun cevabı ile ilgili bize fikir veriyor olmalıdır.