Fenerbahçe geri döndü!
Kabus gibi bir Kasım ayı yaşadı Fenerbahçe...
Bir taraftan kadronun bütün dengesini alt üst eden sakatlıklar; diğer yandan düşen form ve performans değerleri, peş peşe gelen kötü, reaksiyonsuz yenilgiler, puan kayıpları...
Avrupa’da neredeyse gruptan çıkamayacak yerin kıyısına kadar gelme...
Her şey bir ayda tam terse döner mi?
Futbolda bu periyotlar tüm takımların başına gelebilecek türden bir süreçtir. 38 haftalık uzun bir maratona çıkıyorsunuz. Sakatlıklar, hakem kararları, sizin hazırlıklarınız, hava şartları, fikstür avantajı veya tersi, rakip takımların da benzer şekillerde içlerinden geçtikleri dönemlerin kesişimleri...
Bütün bunları doğru yönetebildiğiniz, yeri geldiğinde pragmatist hareket edebildiğiniz zaman hiç değilse yarışın içinde kalıyorsunuz.
Önemli olan da bu zaten.
Basketbolda olduğu gibi ne kadar zor olursa olsun maçı son topa ve pozisyona kadar getirebilme becerisi...
Fenerbahçe’nin Aralık ayında karşılaşacağı rakipleri sanırım Kasım ayında oynadıklarından çok daha çetin ve stresli olacaktır. Bu nedenle bütün bileşenleriyle ayakta ve sağlam kalmayı başarması gerekiyor.
Sivasspor, Rıza Çalımbay sonrasında belli ki yeniden organize olma gayreti içine girmiş.
Kulübün genel özelliği, birlikte çalıştığı teknik ekibe sabır göstermesi; bu nedenle belki de Servet Çetin’in en büyük şansı Sivasspor’un teknik direktörü olmasıdır.
Rıza Çalımbay dönemindeki kurgu; kapanan ve savunmaya ağırlık veren bir anlayışa sahipken, Servet Çetin oyunu biraz daha orta alana yakın oynamayı düşünüyor.
Bu tarzın kuşkusuz çok daha fazla riskleri var; geniş alanda oynamaya çalışmak demek rakibe daha geniş boşluklar bırakmak ve buralara sızmasına imkan sağlamak anlamına da geliyor.
Fenerbahçe’nin attığı tüm gollerde bu boş alanların etkisini gözlemlemek mümkündür.
Hele Szymanski’nin ilk golünde Polonyalı oyuncu orta alandan öyle bir sprint yapıyor ki kendisini Sivasspor ceza sahasının içine bir anda atıveriyor. Tadic de kendisini boşa çıkaran arkadaşına çok güzel bir gol pası veriyor.
Bu gol futbol oyun bilgisi ve görüşünün bir sonucu olarak iki oyuncunun kalitesini bize göstermesi açısında değerlidir.
Futbolda bütün goller çok değerlidir; mesela İrfan Can’ın attığı belki Szymanski’ninkinden çok daha klas, güzel ve yüksek beceri göstermesine karşın Polonyalı oyuncunun Tadic’le birlikte yaptıkları organizasyon sonucu atılan golün sınıflandırılması bambaşkadır.
Hazır lafı yine İrfan Can’a getirmişken...
Her maç kendinden söz ettirecek gol atmayı, asist yapmayı bir şekilde beceriyor; daha da ötesi takımı sahiplenir şekilde mücadele ederek formayı hissederek oynaması bu sezon Fenerbahçe’ye çok şey katıyor.
Mükemmel bir gol attı. Kendisine pozisyonu hazırlaması, boş açıyı arayıp bulması, vuruş rahatlığı; hepsini bir araya getirdiğinizde bir olgunlukla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Girişte kabus gibi geçen Kasım ayı gerçeğini konuşmuştuk.
Buna neden olan 2 temel etken vardı!
Biri stoper tandeminin bir anda boşa çıkmasıydı. Fenerbahçe adına bu sıkıntı halen devam ediyor. Samet hem çok ağır kalıyor hem de müdahale edemiyor. Sakar taraflarının her anlamda oyununa üstün geldiğini görüyoruz.
Oosterwolde de ceza sahasının içinde toptan uzaklaşarak oynuyor. Henüz bu tarzı anlayabilmiş değilim. Trabzonspor maçında yenilen ilk goldeki hatası neyse Sivasspor’un attığında da benzer bir hata yaptı.
Ama kabak Samet’in başına patladı!
İkincisi de Fred!
Fenerbahçe adına ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu bir kere daha gördük.
Belki çok iddialı olacak ama Fenerbahçe bu maçı kazanmışsa Fred’in katkısının en önde olmasındandır!
Yine bir başka iddialı bir yorum daha yapayım; ben Fred’in bir daha sakatlanmayacağına inanıyorum!
Fred olmasaydı, Crespo Danimarka’da alınan ağır yenilgide orta alanda nasıl sırıtmışsa Sivasspor karşısında da aynı sıkıntılar tekrar edebilirdi.
İsmail Hoca dinlendirmek istemiş olabilir ama İsmail Yüksek öyle ya da böyle bu takımın 6 numarasıdır.