Şampiyonlar Ligi ne kadar travmatikse, Avrupa Ligi’nin takımlarımızın dişine göre rakiplerin olduğu bir seviyeye karşılık geldiği çok açık. Her ne kadar Fenerbahçe’nin Dynamo Kiev’i geçmesi gerektiği düşünüyor olsam da sonrasındaki aşamaların o kadar da kolay geçemeyeceği malum.
Fenerbahçe kolay bir takımla oynadı. Adını okumaya çalıştığımızda eski Çekoslavakya’nın Slovakya tarafını çağrıştırsa da aslında Çekya’ya ait bir takım olmasından başka ilginç neyi var dünkü karşılaşmayı izlerken düşündüm, bulamadım.
Böyle rakiplerle eşleşerek, bol gollü galibiyetler almak bir taraftan ekip olmaya çalışan Fenerbahçe’nin kendine gelmesini sağlarken, diğer yandan fazlasıyla kolektif ihtiyaç duyulan ülke puanına katkı bakımından da büyük önemi olduğuna şüphe yoktur sanırım.
Fenerbahçe dün akşam rahat oynadı, bol gollü bir galibiyet alarak önümüzdeki hafta gideceği deplasmanı turistik geziye dönüştürdü.
Rahat oyun aynı zamanda iyi oyun anlamına geliyor mu?
Ya da...
Sezonun bu seviyesinde önemli olan iyi oyun mu yoksa neticeye ulaşmak mı?
Buraları düşünür, konuşur, tartışırken dikkatli ve özenli olmak gerekiyor.
Geçen hafta Jesus’u eleştiren tarafta durdum; çünkü çıkardığı kadronun adaletli olmadığını düşünüyordum.
Teknik adamların bu dönemde kafaları rahat ve özgür olması takımını izlerken doğru kararlar vermesinin bir aracıdır. Doğru karar vermek için kişinin belli bir çalışma alanı olmalıdır.
Ancak bu, her sene bir yerlere girmeye çalışan, doğrusu şampiyon olmak isteyen takımın yine sezon başlamadan katbettiği zincire yeni bir halka eklemesine dönüşürse sabır gösterilmesi gereken bu özgürlük alanı da kuşkusuz kolayca sorgulanıyor.
Görünürdeki mesele belki Jesus gibidir ancak özündeki adres başka yerdir.
Jesus, karşılaşma içinde birden fazla oyunu olan bir taktik kurgu oturtmaya çalışıyor. Takımı izlerken yapılmaya çalışılan şeyi görmek aslında çok da zor değil.
Arao ile takımın topla oynama boyu geriye çekilirken, rakip o boşluğa doğru ister istemez kendi yerleşme mesafesini Fenerbahçe’nin alanına doğru genişletiyor.
Rakibin sahaya yerleşme mesefesi arttığında da topu çevirmek için daha boş alanlar ve alternatif pozisyonlar bulmak mümkün olabiliyor.
Arao bazen ileriye doğru rakip defansın arkasına uzun toplar göndererek başka hücum opsiyonlarını da denedi.
Her iki oyun şekli etkili atak organizasyonlarının oluşmasına imkan sağladı.
İşte burada Fenerbahçe’nin hücum bölgesinde forma giyme şansı bulan oyuncularının iş bitiricilikleri veya takım oyununa katkısı ya da eksiklikleri devreye girdi.
Bugün farklı bir skor olduğu için takımın eleştirelecek tarafını konuşuyor olmak veya buna ikna etmek çok kolay olmasa da acı gerçeklerle Süper Lig sürecinde karşı karşıya gelindiğinde ve çok dramatik sonuçlarla yüzleşildiğinde “daha üç gün önce tıkır tıkır gol atan takımda ne değişti de bu netice yaşandı?” tarzında sorgulamalar hemen başlayacaktır, geçen hafta yaptığım Jesus eleştirisinin özünde işte bu geçmiş yılların öğrenilmiş tecrübeleri vardı.
Emre Mor, takıma dinamizm, çabukluk ve kolay adam geçme gibi gerçekten ihtiyaç duyulan özellikler kazandırmış gibi oynadı dün akşam. Bir gol ve bir de gole dönüşen serbest vuruş pozisyonunun hazırlayıcısı olmak dünyanın neresinde tekrarlanırsa tekrarlanılsın çok önemli bir futbol olayıdır. Hakkını teslim etmek gerekir.
Ancak Emre Mor’un bu oyun tarzı özellikle sertlik dozunun üst seviyelere çıktığı Süper Lig için yeterli midir, işte bunu yaşayarak öğreneceğiz.
Sadece Süper Lig de değil; Çek ekibi gerçekten Fenerbahçe’nin istediği ve beklediği tarzda oynadı. Geçen hafta Kadıköy’deki Dynamo Kiev takımı öyle değildi.
Emre Mor, Valencia ve sonradan oyuna giren Bruma pas vermeyi çok sevmeyen ya da ihtiyaç duymayan oyuncular olarak göze çarptı.
Valencia ve Rossi’nin bitiriciliklerinde de sorun vardı.
Tüm takım bütün topları bu oyuncuları gol pozisyonuna sokmak için efor harcarken berikilerin kolayca tüketmeleri Fenerbahçe’nin takım kurgusu bakımından kırılganlığıymış gibi göze çarptı.
Diğer taraftan Lincoln öyle 2 gol vuruşu yaptı ki irrasyonel ile fantastik arasında bir yerde kendine yer buldu.
Goller ortama buram buram kalite yayarken, akan oyunda da oyuncunun çok iyi tercihler yaptığını izledik. Lincoln çevresinde onunla pas alış verişine girecek doğru takım arkadaşına ihtiyacı duyuyor. Lincoln zaten gösterişli bir oyun oynuyor onunla yarışacak biri değil, belki göze hoş gelmese de takım oyununa katkı veren en az bir futbolcunun etrafında olması çok işe yarayacaktır.
Jesus kendi gerçeğine çok fazla odaklanmış görünüyor ancak birilerinin Türkiye gerçeklerinden söz etmesi Fenerbahçe’nin menfaatine olacaktır.
Tabii bir taraftan da transferler devam ediyor ve henüz forma giymemiş oyuncular kendilerine sıra gelmesini bekliyor. Belki bugün sahada gördüğümüz ve üzerine polemik yaptığımız oyuncuların önemli bölümünü bir daha ilk on birlerde hiç görmeyeceğiz, bilemiyoruz.
Savunmada ilk dafa izlediğimiz Gustavo için bir şey söylemek için çok erken. Göze çarpan tek hatası rakip ceza sahası içinde girdiği ikili mücadelede ekstra kuvvet uygulayıp faul yaparak Attila’nın mükemmel golünün iptal edilmesine neden olmasıydı.
Lig yarışı başlıyor. Bu aynı zamanda teknik direktörlere verilen sürenin de sonu demek. Jesus bu süreyi doğru kullandı mı sorusuna evet diye cevap veremiyorum ancak dün akşam için yeterli ve tatmin edici bir sonuç olduğunu ifade etmek de istiyorum.