Çilingir marifetine sahip oyuncular!
Henüz çok erken olmasına rağmen Fenerbahçe için şu önemli tespitleri yapabiliriz.
- Futbol oynamaya çok arzulu bir ekip görüntüsü veriyor
- Geçen sezonun en önemli eksiği olan “lider” oyuncu karakterinden takım içinde birden fazla görüyoruz
- Oyunu ve maçı çözme becerisine sahip futbolcu sayısının da arttığını çok önemli bir detay olarak buraya eklemeliyiz
- Takımın savunma kurgusunun giderek yerleşik hale geldiğini; daha az hata yaptığını gözlemliyoruz.
Bu saydıklarımızın hepsi Fenerbahçe’nin pozitif tarafları olarak ön plana çıkarken; kuşkusuz kadroya katılan futbolcu grubunun halen devam etmesi nedeniyle de takım olma kurgusunun sürekli bir rotasyona uğradığını tekrar not düşmek yerinde olacaktır.
İsmail Hoca’nın işi hiç kolay değil; gerçekten. Birbirinden kaliteli ayaklar, karakterlerle her maç için 11 belirlemek hem bir ustalık hem de neredeyse cambazlık işidir.
Maç sonu röportajında kendisi de belirttiği gibi “Cengiz ve Fred henüz bir hafta takımla antrenman yaptığı” için hazır değillerdi. Bunu ilk yarı çok daha diri ve dirençli Samsunspor’un kapalı savunma dizilimi içinde gözlemlemek mümkündü.
Fenerbahçe’nin ilk yarı tutuk ve oyun kuramayan futbolunun geri planında henüz hazır olmayan futbolcular olduğu gibi Süper Lige merhaba demiş, coşkulu ve kalabalık taraftarının önünde bir sürpriz yapma gayretiyle mücadele eden Samsunspor gerçeğini unutmamak gerekiyor. Samsunspor’un tarih boyunca Fenerbahçe’ye en ters gelen ve en ağır yenilgileri yaşatmış ekiplerden biri olduğunu da yaşı gereği bu karşılaşmaları izlememiş genç arkadaşlarımıza not düşelim.
Hiç kuşku yok ki Samsunspor Kulübünün içinde yaşayan hafızaların bu tarihçeyi şimdi formayı terleten oyuncu grubuna anlatmış ve aktarmış olduğunu tahmin etmek için de uzun uzadıya düşünmemize gerek yoktur sanırım.
Fenerbahçe Avrupa’da yoluna devam edebilmek için bir ayı aşan zaman süresinde her hafta düzenli maça çıkıyor ve iki haftadır da Süper Lig ile bir arada götürmeye çalışıyor. Bunun da kadroda sürekli bir rotasyon ihtiyacı yarattığını hesap etmek doğru olur.
İsmail Kartal’ın Samandıra’da kurmay heyeti ile birlikte sürekli bu rotasyona kafa yorduğunu tahmin ediyorum.
Bir taraftan takıma yeni katılan oyuncuların taraftardaki yüksek beklentilerinin yarattığı stres, diğer yanda maç trafiği içinde en uygun oyuncu grubunu bir araya getirerek kazanmaya ve yoluna devam eden takım kurma gayreti…
Buraya kadarki paragraflar hep İsmail Kartal empatisi yapma yorumlarını içeriyordu; çünkü işin bu boyutunu mutlak surette konuşmak da gerekiyor.
Geçen sezon tam buralarda sanırım Jesus’dan bu empatiyi sakınmış veya atlamıştım.
O zaman da kazanan ve yoluna devam eden bir Fenerbahçe vardı. Portekizli Hoca ile anlaşamayışımızın sebepleri genellikle kadro tercihlerine dair olurdu. Geçen sezonun kadrosu da zenginlik içeriyordu ancak böylesine “kaliteli” veya “beceri” seviyesi yüksek değildi.
İşler yolunda gittiği sürece teknik direktör haklı olmaya devam edecektir; ancak mesele bütün sezon planlamasının doğru yapılması ve kuşkusuz nihayetinde şampiyonluğa ulaşılmasıdır.
Fenerbahçe için sezonu ikinci sırada tamamlamak artık büyük başarısızlıktır!
Çok uzamış olabilir ancak bu hatırlatmaları yapmamız gerekiyor; çünkü “yaşanmış tecrübe!”
Bakın buraya kadar birçok önemli kritik detay üzerinden konuştuk;
- Samsunspor gerçeği
- Henüz hazır olmayan futbolcu grubu
- Yüksek maç trafiği
- Daha fazla rotasyon yapmaya zorlanma
Bu detaylar sadece Fenerbahçe için değil, Avrupa’da üst düzey tüm takımların altından kalkamayacağı kadar kritiktir.
Bir tarafta futbol oynamaya hazır, kondisyonu ve formu yüksek ve hevesli bir oyuncu grubu var.
Diğer yandan öteki oyuncu grubu; haliyle yukarıda saydığım gibi olmayanlar.
Cengiz ve Fred oyundan teknik direktör tercihi gereği değil, devam edemeyeceklerini hissettikleri için çıktılar.
İşte esas tehlike de burada zaten. Bu bazen basit sakatlanmalara yol açarken, kimi zaman çok daha uzun ve hatta kalıcı sorunlar yaratabiliyor.
İsmail Kartal yarın Samandıra’da kurmay heyeti ile birlikte kendilerini neyin stres, baskı altında bıraktığını ve nasıl kadro çıkardıklarını bir kere daha gözden geçirmelerinin iyi olacağını düşünüyorum.
İkinci yarı Samsunspor’un yavaş yavaş oyundan düşeceği de karşılaşma içinde sinyalleri gelen bir durumdu.
Savunmada hem pozisyon alma hem topa müdahalede geç kalmalar başlamıştı.
Cengiz’in Dzeko’nun attığı gol pası bize bu iki oyuncu arasında başka bir iletişim dili olduğunu da sezdirdi. Sanırım sezon içinde bu türden gol paslarını sıklıkla izleyeceğiz.
Elbette gol pası ne kadar ustalık ve iyi uyum göstergesiyse gol vuruşu da o kadar çilingir marifetiydi.
Aynı marifete sahip bir başka golü de Fred attı ancak VAR’ın devreye girmesi sonucu iptal edildi.
Bu köşede mümkün olduğunca hakem ve kararları üzerine konuşmak, tartışmak istemiyorum; ancak sezon içinde yaşanması ve tanımına göre yorum farkları olasılık dahilinde olan bazı kural tartışmaları oluyor; bunlar üzerine fikir belirtmenin gerekli olduğuna da inanıyorum.
İptal gerekçesi, golden dakikalar öncesinde yaşanmış ancak yardımcı hakem tarafından atlanmış bir ofsayt pozisyonu. Bu pozisyondan sonra atak birkaç defa gelişim gösteriyor; top üç defa Samsunsporluların kontrolüne geçiyor. Ama oyun kurallarının yorumuna göre bu kontroller aktif alanın içinde kaldığı ve atak yerleşimi devam ettiği için VAR’ın dakikalar önce yaşanmış ofsayt pozisyonuna müdahale edebileceği sonucundan hareketle gol iptal ediliyor.
Çok zorlama…
Hatta pozisyona bu şekilde yorum katma ciddi derecede bir “abuklama” hali…
Bu kavramı geçen sene bir dijital yayın platformunda yayınlanmış Sıcak Kafa isimli mini diziden ödünç alıyorum. Ben burada uzatmayayım, siz en iyisi ya diziyi izleyin ya da bu abuklama hali neymiş, küçük bir “google’lama” yapın.