30.08.2021 - 07:33 | Son Güncellenme:
Denizli’nin “çılgın” Altay’ını deplasmanda geçip üçte üç yapan Fenerbahçe, yıllardan sonra bir sezon öyküsüne şatafatlı bir “ön söz” yazarak başladı ve milli maç arasından sonra transferini bitirmiş, iskeleti ile ıskartalarını belirlemiş olarak, özlediği tarihe geçecek hikayeyi yazma şansı yakaladı. “Ş” harfi ile başlıyor ya hani… Çünkü yarın bugünden güçlü olacaktır Fenerbahçe.
Eşikteki transferlerle son rötuşları da yapacak, sistemini içine sindirmiş, biraz ürkek biraz sinik yakın geçmişini hepten unutmuş olacaktır. Fenerbahçe bundan sonra kötü oynadığı için geçilmez… Ancak ondan daha iyi oynayan tarafından geçilebilir; bu da sezonlar boyu depresyon yaşamış her Fenerbahçeli için kabul edilebilirdir.
Bireysel kaliteleri Fenerbahçe’nin altında ancak takım olduklarında müthiş savunan, yıldırım gibi hücum eden Altay’ın şöhretinden korkarak sahaya çıktı Fenerbahçe. İlk devre boyunca da korktu. Altay’ın ise korkulacak halinden eser yoktu. Başındaki kurt hoca kim bilir kaç kez zihninde oynadığı Fenerbahçe maçı için “kilitlemeyi” tercih etmişti.
Altay Fenerbahçe’ye geride baskı yapıp çıkartmamak kendi kalesinde çoğalıp geçit vermemekle yetindi. Zaman zaman savunmayı altıya çıkardı, 6-4 oynadı. Gol aramayı düşünmedi, yeter ki yemesin! Buna karşılık Fenerbahçe’nin üç stoperi sadece Bamba’yı bekleyip ileri çıkmayınca ne Sosa ne de Gustavo forvete katkı veremedi, hatta Fenerbahçe kanatları da savunma ağırlıklı oynadı. Topa sahip olamayan Fenerbahçe’de ne Nazım işe yaradı ne Ferdi. Oyun kurması beklenen Sosa ise sıradandan öteye gidemedi.
Hem Altay hem de Fenerbahçe bırakın maç yapmayı, köşesinden kalkıp rakibin karşısına dikilmeyen boksörler gibiydi bir devre boyunca. İki takımın da alışılmışın dışında “edilgen” ve savunmacı futbolunda orta sahalar mevzi mevzi aşılmak yerine uzun toplarla geçilmeye çalışıldı, Valencia Altay stoperleri arasında ezildi, Bamba pozisyona bile giremedi, Altay kaleci Altay’ı yormadı, ilk yarı kısır, pozisyonsuz, şutsuz golsüz sona erdi.
İkinci yarı Altay’ın gol atmaya pek niyeti olmadığını anlayan Fenerbahçe tempoyu yükseltip en azından forvetlerini rakip ceza alanına sokunca, kanatları oyuna katınca ve stoperleri öne taşıyınca beş dakikada önce iki pozisyon yakaladı, ardından Ferdi’nin uzaktan sert şutuyla golü attı. Değişen hiçbir şey yoktu… Sadece zihindeki rakip düşüncesi farklıydı. Beş dakika sonra Valencia yine gürledi, ikinci golü gönderdi. Bu kadar basitti. Fenerbahçe’nin rakipten çekinmeyi bir kenara bırakıp kendi oyununu oynaması, topa sahip olup pas yapması ve üçlü defansın önde çoğalma avantajından yararlanması yetti de arttı bile.
Mustafa Denizli’nin ikinci golden sonraki üçlü değişikliği Fenerbahçe’nin gol peşindeki futbolu ile ortaya çıkan fırsatları değerlendirmenin yanı sıra farkın artmasını önlemek içindi. Çünkü Fenerbahçe’nin baskın oyunu Altay futbolcuları arasındaki bağı koparmış, takım halindeki gücün yerini rakiple bireysel kalite farkları almıştı.
O kadar ki, Pereira rakibin düştüğünü görerek gol atmasına fırsat verip santraforunu geri kazanmak için Valencia’yı çıkarıp Samatta’yı oyuna aldı. Ama bu Samatta başında kara bulutla dolaşıyor sanki, o girdi, Fenerbahçe’nin önde oyunu bitti. 2-0 yeter diye düşündüler sanki. Fenerbahçe’nin bu freni Altay’ı ümitlendirdi tabi. Geçen haftalardan bazı esintiler yaşadılar zaman zaman.
Bu arada Min-Jae iki haftadır oynuyor ama hala et mi tavuk mu belli olamadı ve sakatlanıp yerini Serdar Aziz’e bıraktı. Osayi ve Muhammed’in çıkıp Mert Hakan ve Zajc’ın girmesiyle değişimin tamamlanması maçın bitmesine on dakika kala. Yedi dakika da uzatma… Fenerbahçe resmen 2-0’ın üzerine yattı maçı başladığı gibi yalancı hücum sahici savunma ile bitirdi. Bu maç Fenerbahçe için çok önemliydi. Altay galibiyeti sezonun öyküsü yazıldığında ön sözü noktalayıp ana konuya giriş noktası olacaktır ve hikaye muhtemelen buna göre akacaktır.
Dün gece İzmir'de ilk yarıdaki saha içi görüntüsü tam bir kısır döngü idi... Ligin yeni takımı Altay, yeni transferleri ile iki maçta 6 puan almanın özgüveni ile hırslı bir mücadele sergiliyordu. Hücum güçleri sıfıra yakındı ama Fenerbahçe'yi bozmayı başarıyorlardı. Fenerbahçe domine ettiği oyunda ofansif anlamda üstünlük sağlayamıyordu. Top kayıpları da üst seviyedeydi. Tek pozisyona 43. dakikada bir kontratakta Muhammed girdi. İkinci yarının başı ise ilk devrenin tersi idi. Fenerbahçe yüksek tempo ile Altay'ı hataya zorlayacak bir baskı kurdu. Kısa sürede Ferdi yoktan bir gol var etti... Kızaklayarak rakipten bir top çaldı, ondan sonra kendine pozisyon hazırlayıp çok güzel vurdu. Kısa süre sonra da Valencia takımı rahatlatan ikinci golü attı.
Daha sonra Fenerbahçe 2 farklı skor avantajının rahatlığı ile oyunu rölantiye aldı. Zaten Altay'ın birbiri ile uyum sağlamamış oyuncuları ile baskılı oyunda üretkenlik sağlaması mümkün değildi; öyle de oldu ve Fenerbahçe üç puanı hanesine yazdırdı. Sahanın en iyisi bir gol ve bir asistle Ferdi idi... Genç Muhammed de çok koştu, iyi işler yapmak için uğraştı. 77 dakika sahada kalarak da deneyim kazandı. Fenerbahçe'de üçlü defans oturdu. Oynadıkça aralarındaki uyum da artıyor. Aslında ofansif açıdan etkili bir oyun oynandığında kazanılan duran toplarda başta Szalai olmak üzer her an gol de atabilirler. Dün gece hakem Yaşar Kemal Uğurlu'yu da beğendim. Bir iki tane neticeye tesir etmeyen yanlış kararı oldu ama az düdükle oyunu oynatmaya çalışması önemli bir artısıydı.
Altay-Fenerbahçe maçını merak ve heyecanla bekledik. Yıllar sonra Süper Lig’e dönüp efsane kaptanı Mustafa Denizli’nin elinde yepyeni bir rüzgar estiren Altay, Perşembe’nin zafer yorgunu Fenerbahçe karşısında ev sahibi olmanın avantajıyla etkili oynayabilir, maçı farklı bir heyecana ve güzelliğe taşıyabilirdi. Pereira’nın Fenerbahçe’si de herhalde boş durmaz, yüksek morali ve yükselen kalitesiyle meydanı boş bırakmadan kendi efendiliğini dayatabilirdi. İlk yarıda maalesef beklediklerimizi göremedik. Oyun, gel-gitlerle, nafile koşularla garip bir oyalamacaya dönüştü. Sıkıcı bir hal almaya başladı. İlk yarıda iki takımdan da tek isabetli şut göremediğimizi söylersem, hak verirsiniz.
Neyse ki takımlar ikinci yarıda, en azından tribündeki ve ekran karşısındaki taraftarlarına saygı adına, işlerini daha ciddiye alarak, daha hareketli ve hızlı oynamaya başladılar. Fenerbahçe üst üste iki korner kazandı. Altay’ın Polonyalı kalecisi Lis de iki kurtarışıyla alkışlandı. Bu arada Gustavo da kafa vuruşuyla ilk isabetli şutunu atmış oldu. Belli ki Fenerbahçe kazanmayı çok istiyordu. İkinci yarıdaki kararlı başlangıç peşpeşe iki gol getirdi. Ferdi’nin sol kanatta kazandığı topla Altay ceza alanına hareketlendiğini gördük. Ayağından pas ya da ceza alanına girerek atacağı şutu bekleyenleer yanıldı. 51’de Ferdi, kalecinin de beklemediği bir anda tam da ceza alanı çizgisinin dibinden sessiz sedasız, gösterişsiz sağlam vuruşunu yaptı. Lis beklemediği topu tutamadı. Çok değil, dört dakika sonra bu defa asistçi kimliğiyle sahneye çıktı Ferdi… Osai Samuel ve Valencia ile aralarında paslaştıktan sonra topu Valencia’ya verdi. Perşembe’nin golcüsü altı pastan işine devam etti. İkinci yarıdaki oyunu ve gollerine bakarsak…
Fenerbahçe müthiş bir özgüvenle oynuyor. Takımda oturmaya başlayan üçlü savunma sistemiyle, etkili ve verimli orta alan katkısı, Sarı-lacivertli ekibe hücumda daha çok top kullanan bir kimlik kazandırmış. Anlaşılan o ki Fenerbahçe de kendisine yakışan bu kimliği hiç yadırgamadan, zorlanmadan taşıyor. Dünkü oyunda kaleci Altay ve savunma görevini eksiksiz yerine getirdi. Orta alanda Nazım, Gustavo, Sosa ve Ferdi yaratıcı oyunlarıyla parladılar. Gecenin kralı 1 gol ve 1 asistle oynayan Ferdi Kadıoğlu oldu. Osayi Samuel ve Valencia da iyiydi. Genç yıldız Muhammed onlara ayak uyduramadı ama hocasının onu sahaya sürmesini de takdir etmeliyiz. Mustafa Hoca, gollerin ardından aynı anda üç değişiklik yaptı. Aka, Rayan ve Rodriguez’den beklediğini alamadı. Sonraki iki değişiklik de oyunun akışını değiştiremedi. Yazının girişinde Fenerbahçe için “Perşembe yorgunluğu”ndan söz etmiştim. İkinci yarıdaki oyunu ve gollerini görünce, 5 golle kazandığı HJK maçının sarı-lacivertli takıma yorgunluğu bir yana bırakın, taze bir enerji verdiğini de gördük… Üç maçta dokuzu buldular… Tek devrelik oyun ve bir çift golle kutlanacak bir iş başardılar. Az şey mi? Taraftarlarına özledikleri bir gün yaşattılar.
İLK 100 TL'LİK KUPONA 100 TL HEDİYEHemen oynamak için buraya tıklayın!