16.09.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki (IKBY) referandum tartışmalarını sert sözlerle değerlendirdi. Erdoğan, ATV, A Haber ve A News ortak yayınında soruları şöyle yanıtladı:
YANLIŞ AÇIKLAMA: (Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin açıklamaları) Sayın Barzani, bizim bu konuda ne düşündüğümüzü gayet iyi biliyor. Yaptığı açıklama, bana göre hakikaten çok yanlış bir açıklama. Irak’ın toprak bütünlüğü konusundaki hassasiyetimizi bildiği halde, bunun yanında Kerkük özellikli bir bölge, bunu da bildiği halde, kalkıp hala buralarda kendine göre bazı operasyonlar yapma gayretinin içerisine girmesini hiç mi hiç doğru bulmuyorum. En zor anlarında oradaki Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin yanında olduk.
MGK’YI 22 EYLÜL’E ÇEKTİK: Şu anda bu atılan adımlar bizi ister istemez yeni bir karar sürecine itti. Biz bu ayın 27’sinde Milli Güvenlik Kurulu toplantısı yapacaktık. Şimdi Amerika dönüşü 22’sinde, içinde bu referandum olayını da gündeme aldığımız, ayın 22’sine Milli Güvenlik Kurulu toplantısını çektik ve MGK toplantısını ayın 22’sinde saat 15.00’te yapacağız, nihai kararımızı vereceğiz. Demek ki bizim şeylerimizden bir şey anlamamış. ‘Hala bir şey denmiyor, böyle bir şey söylenmedi, farklı teklifler yok.’ Bizim kanaatimiz belli ama şimdi artık bizim bu konudaki hassasiyetimizin ne denli ileride olduğunu ayın 22’sindeki Milli Güvenlik Kurulu toplantısı ve Bakanlar Kurulu toplantısından sonra kendisi çok daha net, açık görecektir.
SİYASİ ACEMİLİK: Ben bunu akıl tutulmasından öte bir şey olarak görüyorum, bu ciddi manada bir siyasi acemiliktir, böyle bir siyaset anlayışı olamaz. Bir defa Irak’ın kenarında 350 kilometre sınırı olan biziz. Burada bir tarafta İran, bir diğer tarafta Suriye. Suriye’nin zaten ne durumda olduğu belli. Burada bizim tavrımız nedir? Irak’ın toprak bütünlüğüdür. İran aynı şeyi paylaşıyor. Tüm bunlara rağmen eğer siz burada kendinize göre bağımsız bir devlet ilanına kalkarsanız, buna herkes böyle ‘Evet’ demez. Burada Türkmenler var, güneyde, öbür tarafta Musul’da Araplar var. Siz bunları yok farz edemezsiniz. Zaten şu anda kendi içinde bile bu işi halletmesi mümkün değil. Irak’ın merkezi yönetimi de buna ‘Hayır’ diyor, Irak’ın parlamentosunun da zaten böyle bir şeye ‘Evet’ demesi mümkün değil. Biz de MGK ve Hükümetimizin kararından sonra çok açık, net Türkiye de kararını açıklayacaktır.
ABD’YE KORUMA KRİZİ ELEŞTİRİSİ: (ABD ziyareti sırasında korumalarıyla ilgili yaşanan olaylar): Bu resmi ziyarette maalesef PKK terör örgütünün mensuplarıyla bunun yanında FETÖ mensuplarının dayanışmasıyla bizler Beyaz Saray’a gittiğimizde belli bir mesafe ki kısa bir mesafeydi, orada bunların birçok gösterileri oldu. Orada gösteriler, tüm bu gösteriler karşısında benim oradaki vatandaşlarım da eli bağlı duramazdı. Herhalde benim korumalarım da eli bağlı duramazdı.
FETÖ İLE ÇALIŞAN SAVCILAR: Çünkü Amerikan polisi en ufak bir müdahale yapmıyor, onları oradan dağıtalım diye. Geldikten sonra bir de baktık ki arkadan, bizim korumalarımızla ilgili gözaltı kararları veya kendilerine göre eşimin iki tane hanım koruması, olayların olduğu yerde yok. Resmi olan, ismi olan korumaların içinde Amerika’ya hiç gelmemiş olanlar... Bunlarla ilgili böyle gözaltı kararı gibi bir şey çıkarıyorlar. Sonradan bakıyoruz ki olay geliyor yine FETÖ’ye dayanıyor. Orada da ne yazık ki bunlarla müşterek çalışıyorlar.
KONUYA HAKİM DEĞİLLER: Daha sonra Ekonomi Bakanımız Zafer (Çağlayan) Bey’le ilgili ve bunun yanında Halk Bankası’nın alt yöneticileriyle ilgili alınan kararın da yine nasıl bir organizasyonun neticesi olduğu ortaya çıkıyor. Bu, 17-25 Aralık sürecinde buradaki FETÖ ekibinin o soruşturmalarında geçen ifadeler neyse aynı şimdi burada geçiyor. Hiç mi hiç ilgisi alakası olmayan veya Bakanlık süreciyle Bakanlık sürecinin dışındaki dönemleri kapsayan garip ifadeler var orada. Konuya da hakim değiller. Bu şekilde, örneğin Zafer Bey’le ve diğerleriyle ilgili o hazırladıkları soruşturma beyanının içerisinde bunlar var.
TRUMP TELEFON AÇIP ÜZGÜNÜM DEDİ: Astana’dayken ABD Başkanı Trump aradı. Ben başka konular zannettim, meğerse bu konularla ilgiliymiş. ‘Ben bundan dolayı çok üzgünüm. İncelettim ama bu federal devletin değil, eyalet devletinin güvenlikçilerinin yaptığı bir yanlış. Direkt bunlar bana bağlı değil ama ben bu işi yakın takibe alarak araştıracağım’ dedi. Ben de kendisine teşekkür ettim ve 21’inde de inşallah yüz yüze zaten bir görüşmemiz olacak. Bu görüşmede bunların detaylarını görüşmemiz gerekecek. Çünkü hakikaten bu süreçleilgili sıkıntılı bazı yaklaşımlar var. Amerika’da Trump yönetiminin altında bu tür bazı mercilerin attığı yanlış adımlar, ister istemez tabi ki Sayın Trump yönetimini de gölgelemektedir.
NE UTANMAZ ADAMSINIZ: Biri diyor ki senin İHA’ların nerede öbürü diyor orada piknik yapıyorlar diyor biri çıkıyor bunlar terörist de olabilir diyor. Sen burada kimin avukatlığına soyunuyorsun. Benim burada bu kadar Mehmetçik’im şehit ediliyor. Benim vatandaşlarım şehit ediliyor. Yahu siz ne utanmaz adamsınız ya. İnlerine gireceğiz inlerine. Biz Kılıçdaroğlu’nun hatırı için geri vitese takamayız. Diğeri zaten tam terörist ağzıyla konuşuyor.
BİZİM DİNİMİZDE YOK: (HDP’li Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine yapılan saldırı) Bu süreci yakından takip ettim. Çok yanlış bir yaklaşım tarzı. Bizim dinimizde değerlerimizde bir insanın mezarına yönelik seversin sevmezsin müdahale tarzı yoktur. Bu bir annedir. Evladı da cezaevinden iznini almış defin merasimine gelmiştir.
‘TEOG kalkacak’
Erdoğan şöyle devam etti: TEOG’un kaldırılması lazım. Biz TEOG’la mı geldik ya. Okursun, sene içinde notların bellidir, bu notlarınla beraber yürürsün, gelirsin üniversite sırasına girersin üniversite imtihanına, başarı durumuna göre de girmen gereken yere girersin. Bindirilmiş kıtalara dönüyoruz ya olmaz. Ve bir de anneler babalar da çocuğu kursa gönderecek, bilmem ne yapacak... Yapmamız gereken şey nedir, okullardaki seviyeyi yükseltmektir. Dedim ki hafta sonlarında takviye dersleri verelim. Öğretmenlerimize de bunun karşılığında bedel ödeyelim. Gidip birilerine avanta sağlayalım böyle bir şey olmayacak. Bunu da Nabi Bey’in döneminde başlattık, aynı şekilde yürümesi lazım. Birilerini ihya etmemimin anlamı yok.
(Kanal İstanbul Projesi) Son aşamalarda, ihalesi yapılacak. Şu anda zannediyorum hükümetimiz ihale hazırlıklarını yapıyor, ihaleye çıkılacak, adım atılacak.
VERDİNİZ DE ALMADIK MI?
(Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze alımına gelen tepkiler ve NATO Genel Sekreteri’nin bu konudaki açıklamaları konusunda) Stoltenberg, bu konuda NATO’nun aslında kuralını ortaya koydu. Şimdi; yıllar önce Yunanistan S-300 aldı. Herhangi bir uygulama yaptınız mı? Yapmadınız. Şimdi biz, aynı ülkeden S-400 ile ilgili anlaşma yaptık, rahatsız oldunuz. Peki, siz verdiniz de biz almadık mı? Şimdi biz başımızın çaresine bakacağız. İstediğim yerde bu anlaşmaları yapar, adımlarını da atarız. Daha bizim bu çeşitlendirmemiz çok daha farklı bir şekilde devam edecek. Buna müdahale yetkileri yok. NATO’nun kendi kuralları içerisinde de yok ve bu uygulama Türkiye’nin güçlenmesini engellemeye yöneliktir.
Küçük Tevfik ile tanıştık
Erdoğan, twitterdan “Bugün küçük Tevfik ile tanıştık” notunu ekleyerek bir fotoğraf paylaştı. Erdoğan, “Tevfik aslında, dedesi Tevfik’in benim yıllar önce 89 belediye başkanlığı seçiminde İsviçre’de çalışırken o seçimlerde davetime icabetle gelip kampanyada sürekli yanımda olan bir dedesi vardı. Kampanya boyu beraber çalıştık, daha sonra büyükşehirde belediye başkanı oldum. Tevfik kardeşimi, rahmetliyi yanıma aldım. Daha sonra Pınarhisar’a gittiğim günün bir gün öncesinde kalp krizinden rahmetli oldu ve Fatih Camisi’nde cuma namazıyla onun cenaze namazını kıldık. Tevfik, oğluna Tayyip adını vermişti. Şimdi bu da Tayyip’in ilk çocuğu, adı Tevfik” dedi.
‘Neredeyse sahada yerli futbolcu yok’
Cumhurbaşkanı futbol gündemine dair ise şunları kaydetti: “Bunu aslında kulüplerimizle konuşarak bir yere vardırmamız lazım. Özellikle futbolda yabancı oyuncu sayısının aşırı oluşu bize bazı dezavantajlar getiriyor. En önemli dezavantajı Milli Takım’a yansıması. Milli Takım’a yansımada oyun noktasındaki performansı az olduğu için yerli futbolcularımızın Milli Takım’a gidişte de bir defa o sayıyı, gücü yakalayamıyoruz. ‘Şu anda kulüplerimiz hiç mi yabancı oynatmasın?’ Hayır, oynatsın ama bu kadar fazla değil. Sayı 6’ya, 7’ye çıktığı zaman bu durumda hakikaten neredeyse sahada yerli futbolcu yok. Bunu doğru bulmuyorum. Belli bir sayıda tutulabilir, o da hem tribünlere farklı bir heyecan getirebilir hem de yerli futbolcularımız arasında rekabete vesile olabilir.”