24.08.2024 - 06:39 | Son Güncellenme:
Derleyen: Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - Avusturya'da 1878 yılında dünyaya gelen Franz Reichelt, daha sonra Fransa'da başarılı bir terzi olarak kendini kanıtladı. Reichelt, ilk uçakların hızla gelişmesini hayranlıkla izliyordu. Ancak uçak kazalarıyla ilgili hikâyeler okudukça yardım etmeye karar verdi. Franz Reichelt'in asıl mesleği terzilik olmasına rağmen asıl tutkusu ise icat yapmaktı. O zamanlar, 20. yüzyılın başlarında, uçaklar henüz emekleme aşamasındaydı ve Reichelt, uçaklar bozulduğunda kullanılmak üzere giyilebilir bir paraşüt geliştirmek istiyordu. İpek ve kauçuktan yapılmış özel bir elbise dikmeye koyuldu.
'YENİ İCADIM BAŞKA HİÇBİR ŞEYE BENZEMİYOR'
Düşen bir kişinin kollarını açarak inişini yavaşlatacak kanatlar yaratabileceği üzerine çalıştı. İlk denemelerinde kullandığı mankenlerde başarılı oldu. Ancak daha sonra 'hantal' denilebilecek tasarımı geliştirdiğinde mankenler de yere çakılmaya başladı. Avusturyalı müşterilerine de yalnızca bir şeyden bahsediyordu: Paraşütler. Sabit kanatlı işlevsel paraşütler zaten mevcuttu ve yüksek irtifalarda çalışan bir paraşüt icat edilmişti. Ancak uçaklardan veya alçak irtifalardan atlayan insanlar için bir paraşüt yoktu.
Reichelt, gazetecilere verdiği röportajlarda, "Yeni icadım başka hiçbir şeye benzemiyor. Temel olara, yarısı su geçirmez kumaştan, yarısı ipekten yapılmış. Kontrol edilebilen bir çubuk ve kemer sistemi sayesinde, 'paraşüt' düşüş sırasında açılıyor ve bir pilotun hayatını kurtaracak şekilde tasarlandı" diyordu.
Bir pilotun giyebileceği kadar hafif ve pilotun hayatını kurtarabilecek kadar dayanıklı bir şey hayal etmişti. Gerçekten de Reichelt'in 1910'daki ilk deneyleri oldukça iyi gidiyordu. Ancak buluşun işe yaraması için paraşütü daha giyilebilir hale getirmesi gerekiyordu ve sorunlarla karşılaştığı yer burasıydı. Reichelt'in daha hafif, daha 'giyilebilir' kıyafetleri deneme üstüne denemede başarısız oldu. Mankenleri bir taş gibi yere düştü. Mucit bile bir tanesini kendisi denedi ve sonunda bacağını kırdı. Ancak Reichelt yılmadı. "Giysi havayla temas edecek zamanı bulamadı" diye düşündü. "25 metre yerine 50 veya 100 metre olsaydı, sonuçlar harika olurdu. Bir gün bunu kanıtlayacağım” diyordu.
SABAH 07.00'DE EYFEL’E ÇIKTI AMA İŞLER İSTEDİĞİ GİBİ GİTMEDİ
Reichelt buluşunu coşkuyla geliştirmesine rağmen ilk prototipler başarısız oldu. Reichelt'in yüksekten atılan kuklaları ardı ardına yere düştü. Ancak Reichelt sorunun kendi icadında değil, onu nasıl test ettiğinde yattığına ikna oldu. Bunu daha yüksek bir yerden test etmesi gerektiğine inanıyordu. Eyfel Kulesi tam olarak ona bunu sundu. Özellikle Aéro-Club de France'ın, havacılar için ağırlığı 25 kilogramı geçmeyen bir emniyet paraşütü üretebilen kişiye 10 bin frank ödül vereceğini açıklaması, icadının değerini kanıtlamak konusunda motivasyonu olduç Başarılı olmak için paraşütünü oldukça yüksek bir yerden fırlatması gerektiğine karar veren Franz Reichelt, icadını Eyfel Kulesi'nde test edebilmesi için Paris polisine baskı yapmaya başladı. Bir yıl sonra da nihayet anlaştılar.
4 Şubat 1912'de Reichelt, arkadaşlarını, gazetecileri ve kameramanları, Eyfel Kulesi'nin ilk platformundan zaferle atlayışını izlemeleri için çağırdı. Ancak işler planlandığı gibi gitmedi. 4 Şubat 1912'nin soğuk sabahında, Franz Reichelt sabah 07.00'de Eyfel Kulesi'ne vardı. Ancak arkadaşlarının dehşet içindeki bakışlarına rağmen yanında hiçbir manken getirmemişti. Paraşüt kıyafetini üstündeydi, denemeyi kendisi yapacaktı.
YÜREK BURKAN SON SÖZÜ BU OLDU
Reichelt'in birçok arkadaşı ve orada çalışan bir güvenlik görevlisi onu atlamaması için ikna etmeye çalıştı. Ancak Reichelt ikna olmadı. "İcadımın değerini kanıtlamayı planlıyorum" diyen Reichelt, oldukça kararlı görünüyordu. Aşağıdaki kalabalık olanları şaşkınlıkla izlerken, Reichelt yerden yaklaşık 61 metre yüksekte olan Eyfel Kulesi'nin ilk platformuna doğru ilerledi. Arkadaşları onu tekrar uyardı, havanın çok soğuk ve rüzgârlı olduğunu söylediler. Ancak Reichelt onları dinlememekte kararlıydı. Bir paraşütçü arkadaşı Reichelt'e paraşütünün açılması için yeterli zamanı olmayacağını söyledi. Reichelt endişelerini reddetti, "Nasıl olduğunu göreceksiniz, paraşütüm argümanlarınıza en kesin reddi verecek" diyordu.
Sabah saat 08.22'de Reichelt atlama pozisyonuna ulaşmıştı. Platformun kenarındaki küçük bir masaya çıktı, bir gazeteyi yırttı ve rüzgârın yönünü inceledi. Sonra buzlu zemine baktı. Reichelt, yaklaşık 40 saniye boyunca bir tereddüt yaşıyormuş gibi bekledi. Ardından arkadaşlarına döndü ve "Yakında görüşmek üzere" dedi. Bu sözler onun son sözleri olacaktı. Sonunda, Reichelt kendini Eyfel Kulesi'nin kenarından aşağı bıraktı. Paraşütü hemen etrafında döndü ve donmuş çimenlere doğru düştü.
2 SANİYE İÇİNDE YAŞAMINI YİTİRDİ
Reichelt 2 saniye sonra, acınası bir enkaz halinde, buzlu çimenlerin üzerinde yatıyordu. Ağzından, burnundan ve kulaklarından kan sızıyordu, sağ kolu ve bacağı ezilmişti, kafatası ve sırtı kırılmıştı. Ölümü anında ve oracıkta gerçekleşti. Polis Franz Reichelt'in yanına koşsa da 33 yaşındaki terzi yaralarına yenik düşmüştü. Düşüşü yerde 15 santimetrelik bir delik yaratmıştı. Ve yapılacak tek şey, sadece birkaç saniye önce servet ve şanı yakalayacağına inanan bu mucidin cesedini bulunduğu yerden kaldırmaktı.
Paris halkı, Franz Reichelt'in ölüm haberiyle şoke oldu. Birçok gazete mucitin atlamaya yönelik cesur ve ölümcül kararlarını eleştirdi. Kimileri Reichelt'i inancının kurbanı olarak adlandırdı kimileri atlamasına izin verdiği için Paris polisini suçladı. Ancak polis, Reichelt'e paraşütünü Eyfel Kulesi'nden test etme iznini sadece manken kullanacağını düşündükleri için verdiklerinde ısrar etti. Kendisi atladığında herkes kadar onlar da şaşırmıştı. Franz Reichelt'in ölümünün en trajik yönü ise boşuna olmuş olmasıydı. Terzi, icadıyla pilotları kurtarmak istiyordu. Ancak Rus mucit Gleb Kotelnikov 1911 yılında sırt çantası paraşütünü icat etmişti. O nedenle bugün Reichelt, tasarladığı icadıyla hatırlanmıyor.