14.02.2022 - 14:21 | Son Güncellenme:
Kendine doğru 18 sene önce bir adım atan ve kendisine bir adım atmak isteyenlere bir rehber, bir yol gösterici olarak çalışan psikosentez yaşam koçu Cangül Soydemir Sevgililer Günü için iletişim tüyoları verdi. “Anlattık zannederiz, anlamadığını düşünürüz. Anladık zannederiz anlamadığımızın bambaşka bir şey olduğu ortaya çıkar ve sonuta anlaşamayız. Kadın ve erkek çoğunlukla böyledir, değil mi? Birbiriyle konuşur ama anlaşamaz. Bu yüzdendir belki de psikologların “kadın beyni”, “erkek beyni” diye kitaplar yazmaları. Ya da astrologların “ah bu venüs”, “vah bu mars” şikayetleri. İletişim deniyor bu çıkmaza, daha doğrusu iletişim kuramama.
Tam da Sevgililer Günü’nde bu konuya kafa yoralım. Bir çeşit “Sevgilimi Anlama Kılavuzu” olsa her şey ne kolay olurdu, değil mi? Ama yok. Aynı “yaşam kılavuzunun” olmaması gibi. Yaşayarak öğrendiğimiz gibi yaşamayı. Bununla birlikte; sevgilimizle daha iyi ve sağlıklı bir iletişim kurmayı öğrenebiliriz. Nasıl mı? Her şeyden önce kendimizle nasıl iletişim kurduğumuzu tespit ederek başlamalıyız. Öyle ya her gün en çok konuştuğumuz kişi kendimiziz. En çok kızdığımız, en sert yargıladığımız, zayıflıklarına öfkelendiğimiz. Kendimizle olan bu iç diyalog nasıl? Yargılayıcı, hatalara karşı sabırsız, eleştirel, güvensiz içerikli mi daha çok? Özşefkat gösteriyor muyuz mesela, kendimize sevgi sözcükleri kullanıyor muyuz? Kendimize samimi olalım şimdi, bu sorulara kaç kişi olumlu yanıt verebilir? O zaman; ilk iş kendimizle, özellikle korkularımızla, kompleksler, dürtülerle olan ilişkimizi keşfedelim. Zorlayıcı duygularımızı tanıyalım mutlaka, onların farkında olalım yargısız, gözlemci bir gözle bakalım onlara.
Keşfedip kabul ettiğimiz her zorlayıcı duygu, bilinç dışından bilincin yüzeyine çıkar. Böylece biz bu duyguları yönetebilmeye başlarız.
Onları anlayıp kabul etmek kendimizle olan sağlıklı, gerçekçi ve dengeli iletişimin ilk ve en önemli adımıdır. İkinci önemli adım kendimizi bir bütün olarak sevmeye başlamalıyız. Zayıflıklarımızla, güçlü yönlerimizle, korkularımız, cesur olduğumuz alanlarla bir bütün olarak. Madem ki sevgiden ve sevgide doğru iletişimin öneminden söz ediyoruz, önce kendimizi sevebilmeliyiz, öyle değil mi? Kendini bütün olarak kabul edip sevemeyen insan başkasını da gerçekten sevemez. Kendini anlamayı öğrenmemiş insan bir başkasını da anlayamaz.
Derindeki asıl sorun budur. Birbirimizi anlayamamanın temel nedeni, hem içimize hem de ilişkide olduğumuz kişilere içteki bir subjektif filtreden bakıyor olmamızdır. O filtreyi fark etmek, içindekileri anlamak çok büyük öneme sahip. İç diyaloğu dinginleştirmenin, sağlıklı hale getirmenin önemi de çok büyüktür. Çünkü içte kendisiyle kavga eden, yargılayan bir iç ses çok gürültü yapar ve gürültü karşımızdakinin anlattıklarını dinleyememize ve anlayamamıza neden olur. Duyarız belki ama dinleyemeyiz. Sevgiyi paylaşmak en büyük özlemimizken, birbirimizle iç gürültülerimizi paylaşır dururuz. Belki de bu Sevgililer Günü’nde kendimize ve sevgilimize vereceğimiz en değerli hediye, bir kendini tanıma ve kendini sevmeyi öğrenme çalışmasıdır. İç gürültüyü paylaşıp anlaşamamaktan, kendini sevmeyi öğrenip sevgiyi paylaşmaya geçiş yapabiliriz böylece. Sevgi olağanüstü bir duygu, kalbimiz hep sevgiyi arar. Bu kez içte arayıp bulalım önce sevgiyi ve sonrasında dolu dolu paylaşalım onu sevdiğimizle.”