Aşağıdaki egzersiz ise Deepak Chpranın kitabında rastlamıştım. Marshall Rosenberg'in "Şiddet içermeyen iletişim" adlı kitabından bir bölüm.
Şiddet içermeyen iletişimin kendinizi savunmaya geçerken bulduğunuzda sormanız gereken dört soruyu içeren dört temel adımı vardır.
Bu egzersiz için kısa zaman önce sizi bir şekilde sinirlendiren veya hayal kırıklığına uğratan bir olayı düşünün. Bu egzersizi akılda tutarak aşağıdaki dört adımı izleyin.
1. ADIM
Gözlemi değerlendirmeden ayırın
Ne olduğunu yorumlamak yerine gerçekte ne olduğunu betimleyin. Olayı tarif ederken olabildiğiniz kadar tarafsız olun. Kendinize şöyle sorun. Gerçekte neye tepki veriyorum? Tam olarak ne oldu? Ne duydum ve ne gördüm?
Örneğin, araba kullanıyor olabilirsiniz, akşam yemeği için bir şeye ihtiyacınız olup olmadığını düşünüyorsunuz, eşiniz sessizliğinizi fark ediyor ve "Neden üzgünsün?" diye soruyor. Siz de "Üzgün değilim, sadece akşam yemeğini düşünüyordum." diyorsunuz. Eşiniz Sessizliğinize bir gözlemle değil, bir değerlendirmeyle yanıt verdi. Bir harekete bir anlam iliştirdiğinizde bu bir yorum veya değerlendirmedir. Aşağıdaki cümlelerden hangilerinin gözlem, hangilerinin değerlendirme olduğunu anlamaya çalışın.
1.Seni partideki o kadınla flört ederken gördüm
2.Seni partideki o kadınla bir saatten fazla konuşurken gördüm.
1. İşinin senin için ailenden daha önemli hale geldiğini görebiliyorum
2.Son üç haftadır, her gün işe şafak sökerken gidip akşam style="margin: 0px;">1.Beni artık sevmiyorsun
2.Artık işten geldiğinde beni öpmüyorsun
Her üç grupta da ilk cümleler yorum veya değerlendirmedir.
Kendinizi duygusal bir tepkimeye yanıt verirken bulduğunuzda bir an için durun ve olayın yorumuyla tarafsız gözlemi arasındaki farkı görmeye çalışın. Gözlemler yetki verir çünkü başkalarına tepkimizin ne kadarının yoruma dayalı olduğunu fark etmemizi sağlar.
Bu da başkalarının hareketlerine verdiğimiz tepkilerin biçimlerini değiştirmemizi sağlar.
2. ADIM
Duygularınızı tanıyın
Kendi kendinize hangi duyguların olayların sonucu olarak çıktığını düşünün. Ne hissediyorsunuz? Duygularınızı tanımlarken, sadece sorumlu olduğunuz duyguları yansıtan kelimeleri kullanın ve kendinizi kurban eden kelimelerden kaçının. Örneğin, sinirli endişeli, korku dolu, cesur, güzel, emin, mutlu, şaşkın, özgür, sakin, umutlu, neşeli, keyifli, iyimser, utanmış, sıkılmış, gururlu, rahatlamış, kafası karışık, keyifsiz, suçlu, mutsuz, kıskanç, tembel, saldırgan, kızgın veya yalnız hissediyor olabilirsiniz.
Belirli bir şekilde hissetmenizi sağlayan insanların kullanacakları kelimelerden kaçının. Örneğin, kendi kendinize saldırıya uğramış hissedemezsiniz; böyle bir duygu sizden değil, sizin başka bir duyguya verdiğiniz tepkiden doğar. Kaçınmanız gereken diğer kelimeler; Terk edilmiş, istismar edilmiş, aldatılmış, zorlanmış, yanlış anlaşılmış, reddedilmiş, duyulmamış, görülmemiş, kullanılmış, desteklenmemiş. Duygularınızı belirlemek yerine bu kelimeleri kullanmak, diğerlerine duygularınız yönetmeleri için çok fazla güç verdiğiniz anlamına gelir. Bu duyguları açığa çıkaran insanları cezbetme eğiliminde olursunuz ve kısır döngüde sıkışırsınız. Kendi duygularınıza sahip olmaya başlamadan mutlu olmak çok zordur.
3. ADIM
İhtiyaçlarınızı açıkça ifade edin
Kendinize, "Bu durumda neye ihtiyacım var?" diye sorun. Eğer bütün gereksinimlerimiz karşılansaydı güçlü duygularınız olmazdı. Gereksinimlerinizi mümkün olduğunca açık bir şekilde belirleyin. Yüreğinizin tepkisi ile başlayın, daha sonra sorulacak şeylerin belirli örneklerini bulana kadar arzular zinciri ile devam edin. Örneğin, kendinize, "Sevilmeye ihtiyacım var. Neden?", "Yalnız hissediyorum, daha az yalnız hissetmeye ihtiyacım var. Neden?", "Yakın arkadaşım yok, arkadaş bulmalı ve ilişki kurmalıyım. Neden?" diye sorun.Bu düşünceler sonunda sizi başka bir insandan sevilmenizi sağlamasını isteyemezsiniz ama sizinle sinemaya, bir partiye ve kahve içmeye gelmesini isteyebilirsiniz.
4. ADIM
Rica edin Talep etmeyin.
Bir ihtiyacı saptayıp ricada bulunmaya hazır olduğumuzda genelde rica etmek yerine ihtiyacımızın karşılanmasını talep ederiz. Taleplerin karşılanma olasılığı daha düşüktür, çünkü insanlar içgüdüsel olarak taleplere daha az yanıt verirler. Fakat çoğu insan ricayı mutlulukla gerçekleştirir.
Örneğin, "Kuru temizlemeden elbisemi al" diye bir talepte bulunmak yerine, "Kuru temizlemeden elbisemi alabilir misin lütfen?" diye sorarsanız olumlu yanıt alma olasılığınız daha fazladır.
Ayrıca üçüncü adımdaki gibi, belirli bir davranış isteğinde bulunacaksanız. Davranış ne kadar belirli olursa ricanızın yanıtlanması o kadar olasıdır. Örneğin,"Beni sonsuza dek sev" yerine "Benimle evlenir misin?" diyebilirsiniz. "Beraber daha fazla zaman geçirebilir miyiz?" gibi genel bir soru sormak yerine, "Bu hafta sonu parka gidebilir miyiz? diye sorabilirsiniz.
Bu adımlar bütün durumlar için geçerlidir fakat özellikle çelişki olduğunda işe yarar. Gerilimli bir durumun parçası olduğunuzda, o andaki duygularınızdan uzaklaşın ve bilinçli iletişimi tercih edin. Ne gözlemliyorsunuz? Nasıl hissetmenizi sağlıyor? İhtiyacınızı belirleyin ve bir ricada bulunun. Bu patlamaya hazır durumu ortadan kaldırıp temkini korumanızı, en azından geri kazanmanızı sağlamaya yardımcı olur.
Sevgiler, tüüm kalbimden:)
Nur Demir