Geçenlerde şöyle bir soru gördüm mesaj kutumda. Bu arada mesaj demişken hemen bir parantez açmak istiyorum. Çok fazla mail, mesaj geldiği için hepsine geri dönme şansım ne yazık ki olamıyor bunun için sizlerden çok özür diliyorum ama elimden geldiğince hepsini okuyup yazılarımda konuların içerisinde yer vermeye çalışıyorum. Umarım anlayışla karşılarsınız.
Soru şöyleydi:
"Nasıl pozitif olunur? " Siz her zaman pozitif miydiniz, hayatınızda bir dönüm noktası oldu mu?
Evet her zaman pozitif bir bakış açım vardı. Hayatım boyunca karamsar biri olmadım. Moralim bozulsa da kötü bir şey yaşasam da çok çabuk toparlanan bir yapım vardır. Bunun yanında çok genç yaşlarda fark ettim ki kendimle beraber yanımdakileri de toparlama özelliğim var.
Motivasyonunuz çok önemli. Her insan kendini motive edecek yolları bulmalı ve ihtiyaç duyduğunda bunları kullanmalı. Bu herkes için değişir. Kimi içten motive olur kimi de dışarıdan.
Bu ne demektir?
Yani bazıları kendini motive etmeyi bilir, ben buna kendini şarj etmek diyorum. Bir başkasının yardımı olmadan kendi enerjisini yükseltebilir. Kişisel gelişim kitapları okumak, hoşunuza giden bir yaşam felsefesi edinmek bunu hatıra getirmek olabilir. Yürüyüş yapmak, dans etmek, müzik dinlemek, motive edici filmler izlemek olabilir..
Dışarıdan motive olmak ise, başkasından etkilenmek diyebiliriz.
Size iyi enerji veren kendisinden bir şeyler öğreneceğine inandığınız birini takip etmek gibi..
İçeriden ya da dışarıdan motive olmanız bir şeyi değiştirmez. Sonuçta bilmeniz gereken tek şey kendi enerjinizi yükseltmek için size uygun gelen yolu izlemek.
Nasıl pozitif olunur?
Şimdi böyle söyleyince pat diye sıkıştırılmış bir formül mümkün değil elbette.
Bu bir süreçtir aldığınız kararla değişim yavaş yavaş kendiliğinden olacaktır. Yani buradan anlıyoruz ki yapmamız gereken ilk şey KARAR!
BEN ARTIK DEĞİŞMEYE KARAR VERDİM VE BU DEĞİŞİME HAZIRIM.
Bir başlama tarihi koyun ve gün içinde aklınıza her geldiğinde bunu kendinize tekrar edin.
Bu kararı verdikten sonra ilk adım kendimizi sevmekle başlıyor.
Kendimi nasıl sevebilirim, bir sürü hoşlanmadığım kusurum var! Tam da işte o kusurlarınızla ve her şeye rağmen!
Kendinizin en iyi arkadaşı olmalısınız.Hepimizin yalnız kaldığında yaptığı içsel diyaloglar vardır. Bahse girerim bir çoğumuzda bu diyaloglar o kadarda sevgi dolu değil. Bir arkadaşımız bize sorununu açtığında ona kendini iyi hissetmesi için teselli edecek sözler söylerken, söz konusu kendimiz olduğunda acımasızca eleştirir yaptığımız hatalarla ilgili suçlarız.
Bırakın artık kendinizi suçlamayı. Her ne olduysa oldu ve inanın bana bir çoğu -sizi teselli etmek için söylemiyorum- yaşamanız gerektiği için yaşandı.Çünkü her zaman altını çizdiğim gibi hayatta hiç bir şey tesadüf değil, her şey gelişmemiz için.
Bu değil ki hiç bir şeyin sorumlusu biz değiliz. Elbette seçimlerimizin sonuçlarını yaşıyoruz. Yaptığımız hataların sorumluluğunu da kabul etmemiz gerekiyor.
Çok sevdiğim bir Çin Atasözü vardır:
"Sıkıntılar kuşlar gibidir. Üzerimizden geçmesini engelleyemeyiz ama başımıza yuva yapmasını engelleyebiliriz."
Evet hayatta başımıza pek çok şey gelebilir ama bu sorunlarla yaşamayı seçmek yerine çözüm yollarına odaklanabiliriz.
Bazende yalnız kaldığımızda korkularımız devreye girer. Sebepli sebepsiz endişe duyarız.
Hiç birimiz bilmiyoruz ki yarın ne olacak?
Önemli olan tek şey sahip olduğunuz AN.
Bilemiyorum şu an gerçekten çok büyük bir problem içindesiniz belki...
O zaman da kendinize düşünceleri dağıtan sevdiğiniz uğraşlar bulmalısınız.
Bir kişi bütün dünyayı kazanıpta kendi canını kaybederse bunun ne yararı var? demiş ya İsa (as) İnanın bana hayatta sizden daha önemli bir şey yok, siz varsanız diğer şeyler de anlam kazanıyor.
Biz yoksak hiç bir şeyin de anlamı yok.
Uçaklara bindiğinizde anons yapılır oksijen maskesini önce kendinize sonra çocuğunuza tutun.
Sen hayatta kal ki çevrendekilere de faydan dokunsun..
Bu yüzden önce can sonra canan demişler.
Sevgiler tüüüm kalbimden:)
Nur Demir