19.09.2019 - 14:59 | Son Güncellenme:
Dünyada yaklaşık her 4 dakikada bir erkeğe prostat kanseri tanısı konuyor. Hastalığın erken teşhis edilmesiyle son derece etkili sonuçlara ulaşılsa da asıl amaç prostat kanseri gelişimini önlemek. Bu doğrultuda da çalışmalar devam etmekle birlikte prostat kanserinde yaş, ırk, genetik özellikler gibi risk faktörlerini değiştirmek mümkün olamıyor. Türkiye'de de mevcut istatistiklere göre erkelerde 2. sıklıkta tanı konan organ kanseridir.
Prostatın iyi huylu büyümesi ve prostat kanseri aynı organdan kaynaklanan, iki farklı hastalıktır. Prostat içinde farklı zamanlarda gelişebilecekleri gibi birlikte de bulunabilirler. Prostat idrar kesesinden çıkarak dış dünyaya idrarı boşaltan boruyu (üretra) çepeçevre sarar. Yaşla beraber vücutta meydana gelen hormonal değişiklikler ile birlikte hacmi artarak bu boruyu sıkıştırabilir. Bu da idrar yaparken sık idrara çıkma, gece idrar yapmak için uykudan uyanma, tazyiksiz idrar yapma gibi yakınmalara yol açabilir. Prostat kanseri ise, prostat içindeki bazı hücrelerin kontrolden çıkarak çoğalması ve organ içinde bir kitle oluşturması durumudur. Zamanla hastalık prostat dışına da sıçrayabilir.
Prostat kanseri hastalığın erken evrelerinde genellikle belirti vermez. Bu hastalığın belirti vermesi genellikle hastalığın ilerlemesi ile ortaya çıkar. İdrar yaparken zorlanma, sızı, bazen kanama; daha ilerleyen dönemlerde kemik ağrıları ve böbrek yetersizliği ortaya çıkabilir. Hastalık bu evrelere gelmeden teşhis edilmesi hedeflenmeli.
Prostat kanserinde erken teşhis mümkündür, bu ayın ve gününün en büyük amacı da bu konuda farkındalık yaratmaktır. Güncel öneri, 40 yaştan itibaren erkeklerin bir kan testi olan PSA (Prostat Spesifik Antijen) testi yaptırması ve belirli aralıklarla ürolog kontrolünde olmalarıdır. PSA prostat bezinden salgılanan bir enzimdir ve prostat kanserinde kanda normalden yüksek seviyede saptanabilir. Belirli aralarla PSA testi yaptırılması ve muayene olunması, hastalığın çok erken evrede yakalanmasına olanak verir.
Prostat kanseri şüphesi doğduğunda, prostat içerisinde kanser olup olmadığını belirlemek için biyopsi yapılır. PSA yüksekliği en sık şüphe sebebidir. Bu durumda bir prostat MR görüntülemesi yapılır. Prostat içinde şüpheli odak saptanırsa bu odaktan örnekleme yapılmasına olanak veren, “akıllı biyopsi yöntemi” uygulanır. Bu füzyon biyopsi yöntemiyle çok daha isabetli biyopsi yapılır.
Prostat kanseri seyri kişiden kişiye değişiklik gösterir, genellikle yavaş seyirlidir. Hastalık erken ve henüz organa sınırlı iken teşhis konan durumlarda, tedavi ile tam şifa olasılığı son derece yüksektir. Hastalık erken evrelerde iken üroloji olarak genellikle ameliyat tercih edilir. İlerleyen evrelerde ameliyat-radyoterapi ve ilaç tedavileri hastanın durumuna göre bazen bir arada kullanılabilir. Her hasta için kullanılabilecek birden çok tedavi yöntemi var.
Prostat kanserinde genetik geçiş olduğu bilinir. Anne ve baba tarafındaki erkekler akrabalarda prostat kanseri varlığı, risk faktörü olarak değerlendirilir. Ailede prostat kanserine yakalanan birey sayısı arttıkça, hastalığa yakalanma riski de artar. Böyle bir durum söz konusu ise, yapılacak en akıllı yaklaşım, 40 yaştan itibaren düzenli PSA baktırmak ve ürolog kontrolunda olmaktır. Ürolog gerekli durumda hastayı genetik danışmanlık konusunda yönlendirir.
Prostat kanseri konusunda neredeyse her ay yeni bilimsel veriler yayınlanıyor. Son yıllarda hastalığın hem teşhis hem tedavisinde çok önemli değişiklik ve ilerlemeler oldu. Biyopsi kararında MR, bazı moleküler ve genetik yeni testler de kullanılıyor. Standart biyopsi yönteminin pek çok merkezde bırakıldığını, yeni ve çok daha isabetli füzyon biyopsinin yaygınlaştığı gözleniyor. Hastalığın yaygınlığını araştırmada “Ga68 PSMA PET” çığır açtı.
Her prostat kanserli hastayı tedavi etmenin şart olmadığı biliniyor. Bu anlamda pek çok hasta yalnızca izleniyor. Diğer yandan cerrahide ise robotik ameliyatlar çok yaygın uygulanır hale geldi. Radyoterapi konusunda yeni cihazlar ve yöntemler çok daha etkin.