18.04.2024 - 17:32 | Son Güncellenme:
Eski Mısırlılar için güzelliğin temeli, bedenin saflğından gelirdi. Mısır'ın sıcak ikliminde yalnızca köleler değil yöneticiler de yoruluyor, terliyordu. Etrafta bulunan kum ve toz herkesin üzerine yapışırdı. Bu nedenle banyo güzelleşme aşamasının temelini oluşturuyordu.
Mısırlılar cildi besleyen iyileştiren çeşitli karışımlar kullanırdı. Özellikle zeytinyağı ile karıştırılmış kil veya kül macunundan yapılan sabunları yaygın olarak kullanıyorlardı. Kirlerin daha iyi çıkması için banyolara Ölü Deniz'den gelen tuz dahil edilirdi.
Vücudun saf kokusunu koruyabilmek adına preslenmiş çiçekler ve bitki tohumlarından elde edilen aromatik yağlar tuza dahil edilirdi. Ballı süt banyoları cildin tamamen nemlenmesini sağlardı. Ayrıca, Kleopatra'nın gençleşmek için eşek sütü ve gül yapraklarıyla banyo yaptığı söylenir.
Mısırlılar, hint, badem yağı başta olmak üzere esans yağlar veya balmumundan yapılan hoş kokulu kremlerle cilt kuruluğunu önlüyordu. Cildi yumuşak ve pürüzsüz tutmak, onlar için oldukça önemliydi. Afrika'dan getirilen aromatik ağaçlara mür ve tütsü eklenerek zengin sınıflara verilirdi.
Temizlik aşamasında istenmeyen tüyler ise şeker ve limon karışımıyla giderilir, çeşitli yağlarla desteklenirdi. Cilt bakımı genellikle süt karışımı ve balın dahil olduğu yüz maskelerinden oluşurdu. Tuz peelingi de bu noktada yine kullanılırdı.
Mısırlılar yüz makyajını hidratlı demir oksit ve ince öğütülmüş kil karışımı boyayı birleştirerek yapardı. Su ile karıştırılınca ince fırça yardımıyla yüze ve dudaklara uygulanabiliyordu. Bu karışım, güneş kremi yerine de geçiyordu.
Mısırlıların en dikkat çeken makyaj ritüeli ise eyelinerın belirgin görüntüsüdür. Kadınlar, erkekler tarafından kullanılan bu stil, hem üst hem de alt göz kapağına uygulanıyordu. İçeriği ise hat karışımı siyah kajal özü veya mavi gri kurşun sülfitten oluşuyor. Ancak kullanım oranları ve kurşunun zararlı olup olmadığı bilinmiyor.
Göz çevresine çektikleri çizgiler yalnızca güzellik amaçlı değil, aynı zamanda sağlık için de düşünülmüştü. Estetik meselesinin yanı sıra gözleri güneşten, konjonktivitten ve göz hastalıklarından koruyordu. Aynı zamanda ezilmiş malakit ve bitkisel yağların karışımından yapılan göz farlarının sihirli olduğuna inanılırdı. Kaşlar ve kirpikler badem karışımıyla renklendirilir, parlak böceklerin kabuklarından parıltılar elde edilirdi.
Dudak makyajının sadece etkileyici değil aynı zamanda iyileştirici olduğuna inanılırdı. Bazı kırmızı aşı boyasıyla renklendirilen dudak boyaları balmumundan oluşurdu. Etkileyici dudaklar, baştan çıkarmanın da simgesi olarak kabul edilirdi.
Kleopatra'nın kendi hazırladığı iddia edilen kırmızı ruju oldukça meşhur. İçeriğinde ise birçok farklı şey bulunuyor. Çiçek yaprakları, balık pulları, ezilmiş karıncalar ve kurutulmuş nopal solucan böceğinden elde edilen kırmızı boya kullanılırdı. Zengin kesim haricinde kırmızı ruja sahip olmak isteyen kadınlar farklı bitki ve böceklerden elde ettikleri zehirli tozları kullanırdı. Ancak dudaklarını yalamamaya ve zehirlenmemeye dikkat ederlerdi.
Mısır döneminde makyaj yapmak yalnızca bir kişiyi ilgilendiren bir husus değil birçok kişinin emeğinin geçtiği hazırlık aşamalarını kapsıyor. Makyaj amacıyla kullanılan çoğu yağ ve esanslar cilt rahatsızlıklarını tedavi etmek için de kullanılıyordu. Makyaj ve güzel koku, tanrılara duyulan saygının bir sembolüydü.