02.07.2021 - 12:14 | Son Güncellenme:
Çocuğun fiziki bütünlüğünü, psikolojik sağlamlığını, sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir veya birden fazla yetişkin kişi tarafından (akrabası, ebeveyni, komşusu, tanımadığı bir yabancı) görmüş olduğu kötü muameleye biz çocuk istismarı diyoruz. Çocuk istismarının belli alt başlıkları var. Bunları fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar, ekonomik istismar ve ihmal olarak sıralayabiliriz.
Fiziksel istismar; düşme, yaralanma ve herhangi bir kaza dışında çocuğun ağır bir şekilde vücuduna darbeler alması, çocuğun vücudunda morarmalar olması, yanık izlerinin olması, kafa travmaları veya vücut travmalarının olmasıdır. Bu bir erişkin veya ebeveyn tarafından çocuğa ceza vermek, öfke boşaltmak için bilerek yapılır. Fiziksel istismara maruz kalan bir çocuk, gelişimsel anlamda problemler yaşayabilir, daha korkak ve ürkek olabilir.
Duygusal istismar; çocuğun benlik saygısını, benlik bütünlüğünü, değerlilik hissini; “Seviliyorum, beğeniliyorum, yeterliyim” algısını olumsuz yönde etkileyen her türlü eylem ya da eylemsizliktir. Çocuğa küfür etmek, hakaret etmek, sevgiden mahrum bırakmak, şefkatten mahrum bırakmak yani gereken ilgiyi göstermemek duygusal istismarın içerisine giriyor.
Ekonomik istismar; çocuğun gelişimini ve haklarını ihlal edici işlerde çalıştırılarak düşük ücretli iş gücü olarak kullanılmasıdır. Çocuğun dilendirilerek ya da çalışmaya zorlanarak bir çocuk olarak tüm haklarının ihlal edilmesi tamamıyla ekonomik istismardır.
Cinsel istismarda suçlu, mağdurun ebeveyni, akrabası, öğretmeni, abi, abla ya da amca, teyze dediği servis şoförü, kantinci, komşusu, dedesi de olabiliyor. Cinsel istismarı sadece bir cinsel birleşme olarak düşünmemek lazım. Bir çocuğu sözle taciz etmek, mahrem bölgelerine dokunmak, tacizcinin kendi mahrem bölgelerine çocuğun dokunmasını istemesi, pornografik videolar seyrettirmek, tacizcinin cinsel organını göstermesi ya da çocuğun cinsel organına bakmaya çalışması bunların hepsi cinsel istismara girer.
Bu nedenle “Çocuğun beyanı esastır” çünkü bazı şeyleri somut olarak kanıtlayamamanız onun yaşanmadığı anlamına gelmiyor. Çocuk böyle bir şeyi farklı şekillerde anlatmaya çalışıyorsa cinsel birleşme yok diye istismar da yoktur denilemez.
Cinsel istismara maruz kalan bir çocuk suçlandığı için kendisini suçlayıcı davranışlarda bulunabiliyor; daha öfkeli, kırgın olabiliyor, içe kapanmış olabiliyor. Konuşkan bir çocuksa konuşmasında azalma yaşanabiliyor. Çocuk sık sık ağlayabiliyor, öfke, kızgınlık göstererek sert tepkiler verebiliyor.
Dokunduğunuzda birden irkildiğini, bir yerde tek başına kalmak istemediğini, evde taciz yaşıyorsa okula ya da okulda taciz yaşıyorsa eve gitmek istemediğini görebiliyoruz.
Bazen kendine zarar verici davranışlar da sergileyebiliyor. Bu nedenle çocuk bir kişiye, bir ortama karşı tepki gösteriyorsa “Niye öyle yapıyorsun?” dememek gerekiyor. “Orada bir şey mi oldu?” diye düşünmekte fayda var.
Tanıdığı ya da tanımadığı biri tarafından istismar edilen çocuk, genellikle bunu başka birine anlatmaması için tehdide, şantaja, baskıya, şiddete maruz kalabiliyor. Dolayısıyla çocuk istismarcı tarafından suçladığı için tabii ki suçluluk duygusu hissediyor, dünyanın adaletli bir yer olmadığını düşünüyor, “Neden bu benim başıma geldi?” diye düşünüyor. İstismarı yapan ebeveynlerden biriyse ve diğer ebeveyn de bunu biliyorsa daha da büyük bir öfke oluşabiliyor.
Kendisini yalnız hissedebiliyor, güven duygusu zedelendiği için sosyal hayattan kopabiliyor, “Bir daha böyle bir şey yaşar mıyım?” kaygısıyla bunu yapan istismarcıya benzeyen tüm insanlardan, ortamlardan uzaklaşabiliyor. Korkularda ve kaygılarda artış, yeme ve uyku problemleri, eğer okula giden bir çocuksa ders başarısında ve derslere katılımda azalma, sosyal bir çocuksa içe çekilme dediğimiz ilişki kurmakta zorlanma görülebiliyor.
İnsan eliyle yapılan ve etkileri kolay kolay silinmeyen mikro travmalar çocuğun adalet, güven, beden bütünlüğü, değer görme algısını çok fazla zedeliyor.
Örneğin çocukla aynı apartmanda yaşayan birisiniz ya da çocuğun akrabasısınız ve istismardan da şüpheleniyorsunuz; bu durumu Alo 183 ihbar hattına bildirerek çocuk hakkında sosyal inceleme yapılamasını talep edebilirsiniz. Eğer bir çocuk size bu durumu anlattıysa direkt kolluk kuvvetlerine giderek çocuğun ifade vermesini ve işlemlerin yapılmasını sağlayabilirsiniz.
Jandarma bölgesinde yaşıyorsanız 156 Jandarma ihbar hattına başvuru yapabilirsiniz. Bunlar dışında doğrudan savcılığa giderek şikayetçi olabilirsiniz. İnceleme talep edildiğinde sonuç olarak böyle bir şey yaşandığı ortaya çıkarsa çocuk koruma altına alınabiliyor.
Çocukların kendisini ifade edebilmesinin en temel yollarından bir tanesi tabii ki sözlü olarak anlatmaktır ama bu tarz olaylarda çocuklar kendilerini anlatmakta her zaman çok başarılı olamayabiliyor.
Aşırı korkmuş, etkilenmiş bir çocuk konuşmada problem yaşayabiliyor. Cinsel birleşmeyle ilgili birçok şeyi bilmediği için yaşadıklarını aktaramayabiliyor. O yüzden görüşmelerde çocuğun dünyasına inebilmek için oyun ve resim çizme yöntemini kullanırız.
Resim çizmede çocukların yaşadığı olaylardan ziyade gelişim durumlarını da görebiliyoruz. O yüzden resim çizme tekniği bizim için çok önemli. “Şöyle mi oldu, böyle mi oldu?” deyip çocuğu yönlendirmeden resim çizmesini veya bebekler üzerinden ifade etmesini isteriz.
Böylelikle çocuk hem olanı biteni olduğu gibi aktarır hem de daha az travmatize olarak aktarımda bulunur. Çocuklar bu görüşmelerde sorulardan çok fazla rahatsız olabiliyorlar.
Resim değerlendirmesinde yaşına göre çizim becerisi nasıl, çizgileri nasıl bunları değerlendiriyoruz. Travmaya maruz kalmış çocuklar bir şeyleri daha büyük çizebiliyor. Mesela istismarcı babaysa onu karalayarak çizebiliyor, kocaman kocaman resmedebiliyor ya da renkli boyalar kullanmayabiliyor.
Kendisini diğer ebeveynine yapışık çizebiliyor ya kendini küçük bir yere çizebiliyor. İstismara maruz kalmışsa bazı bölgeleri özellikle çizebiliyor ya da endişe duyduğu için çizmiyor. Dolayısıyla resim yöntemi bizim için birçok anlamda haberci.
Çocuğun kendisi koruyabilmesi için ta bebeklik döneminden ona yaklaşımımız çok çok önemli. Çocuğun daha altı bezlenirken bile ulu orta bezlenmemesi gerekiyor. Çocuğun altını bir ya da maksimum iki kişinin değiştirmesi gerekiyor. Evde misafir olduğunda herkesin ortasında değil, ayrı bir alanda alt temizleme işleminin yapılması çok önemli. Erkek çocukta cinsel organın sergilenmeye çalışılarak övünç meselesi haline getirilmesi ya da kız çocukta tam tersi bir tavır sergilenmesi bunların hepsi çok yanlış.
Düşünsenize bunu yaparak büyüyen erkek çocuk “Eee ben bunu ulu orta yapabilirim” demek ki gibi bir algıya düşebiliyor. Oysa sadece kız çocuklar değil, erkek çocuklar da cinsel istismara maruz kalıyor. Dolayısıyla bunu göstermenin bir marifet olmadığını, mahremiyet bölgelerini anlatmak gerekiyor. Tabii ki iyi dokunuş ve kötü dokunuş kavramlarını da çocuklara ifade etmek lazım.
Çocuğun yabancılarla arasına mesafe koymasını sık sık hatırlatmak gerekiyor. Ebeveynlerin çocukları koruması çok daha önemli bir kavram. “Annedir yapmaz, babadır yapmaz, kardeştir yapmaz, komşudur yapmaz, imamdır, dededir yapmaz” gibi bir yaklaşım en büyük hata. Aşırı şekilde güvenmek, bazı şeylerin üzerini kapatabiliyor. Çocuk bir şey söylüyorsa mutlaka bunu dikkate almak lazım.
Yani hep komşuya giden bir çocuk “Artık ben o komşuya gitmek istemiyorum” dediğinde “Ya olur mu öyle şey niye gitmiyorsun?” demek yerine “Onunla ilgili bana anlatmak istediğin bir şey var mı, sana rahatsız hissettiren tuhaf bir şey mi oldu?” deyip bunu açıklamasına izin verilmeli. İstismara maruz kalan bir çocuk bunu çok kolay anlatamıyor. Bir de bu şekilde bir ret cevabı aldığında bunu anlatmakta daha da çok zorlanıyor.
O yüzden çocuklarımıza küçüklükten beri mahremiyet eğitimi vermek yani özel bölgelerini (göğüs, popo ve bacak arası) anlatmak gerekiyor. “Bu üç bölgene iyi hissettirmeyen bir dokunuş yapıldığında bağırmalısın, o ortamdan hemen uzaklaşmaya çalışmalısın, uzaklaşamadıysan da bunu daha sonra bize anlatmalısın. Biz seni her zaman dinleyeceğiz, her zaman yanındayız” mesajı verilmeli.
Cinsel istismar, çocukta dünyayı adaletli veya güveneceği bir yer veya sevildiği bir yer olarak görme noktasında büyük bir zedelenmeye sebep olabiliyor. Mikro travmalar genelde zaten bizim adalet duygumuzu, güven duygumuzu zedeler. Bu nedenle bu çocukların hayata tekrardan kazandırılması, yaşamına devam edebilmesi noktasında kendisine yapılan davranışların cezasız kalmadığını görmesi gerekli.
Bu bir nebze olsun adalet duygusunu zedeleyen travmayı iyileştirme yönünde bir adımdır. Tabii ki istismarcının mağdurla aynı yerde de olmaması gerekiyor. Elmalı Davası'ndaki en büyük problem bu: Çocuklar bir şey yaşıyor, bunu güç bela anlatıyorlar ama hâlâ istismarcıyla aynı evde yaşayınca mağdur bunun çözümsüz, çaresiz bir yol olduğunu düşünüyor, istismarcı da bunu yapmaya devam etmenin bir karşılığının olmadığının farkına varıp devam ediyor.
Süreğen, nitelikli istismar süreci devam ediyor. Tabii ki iyileşme mümkündür. Hayat devam ettiği sürece umut hep vardır. Ancak sıkboğaz etmeyen güzel bir takip sistemi oluşturulmalı ve çocuk için “Ben artık güvendeyim” duygusunu sağlanmalı. Çevrenin desteği de burada çok kıymetli. Ona kendini güvende hissettirecek sözler söyleyen, bu şekilde davranan kişilerin yanında olması iyileşme sürecini hızlandıracaktır.
Bazı ortamlarda “Aaa bu olayları yaşayan çocuk sen miydin?” diyerek çocuğa yaşadığı travmalar tekrar tekrar hatırlatılıyor. Bu sefer çocuk istese de bu duygudan sıyrılamıyor. Böyle bir durumun bastırılması mümkün değildir, unutmak mümkün değildir ama iyileşmesi mümkündür. Yetişkinler gibi çocuklar da bu kadar ağır şeyleri unutamaz ancak doğru bir yaklaşımla sağlam bir şekilde hayata dönmek mümkündür.