Pazar“Kadın kılığına girmek hoşuma gitti”

“Kadın kılığına girmek hoşuma gitti”

21.04.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yakında sahneye koyacağı oyunu “Şizoid” için kadın kılığına giren şarkıcı Çelik “Kadın kılığına girdim çünkü bana göre en ‘öteki’ olan kadın. Kötüsünüz, eksiksiniz, küçüksünüz, bize erkek çocuk bile veremiyorsunuz, dövülmeye layıksınız ve kötü araba kullanıyorsunuz!” diyor. Önce “Her tarafından erkeklik fışkırıyor, bundan kadın olmaz” dendiğini söyleyen Çelik: “Ama yaptık oldu, kadın kılığına girmek hoşuma da gitti...”

“Kadın  kılığına girmek hoşuma gitti”

En az on yıldır birbirimizi görmüyormuşuz. Abartmıyorum ve sevinçle söylüyorum ki ikimiz de pek değişmemişiz. Daha dün gibi Çelik’le müzik programlarında, süslü püslü dekorlarda ter dökmemiz.
Ben onu mert ve sözünün eri bir genç
olarak tanıdım. Zaman içerisinde sözünü sakınmayan ve kendini geliştirmek için asla yorulmayan bir genç adam oldu.
Yıllar içinde biz onu sadece müzisyen kimliğiyle izlemedik. İzel Çelik Ercan’la başlayan popüler hayatında hep olaylı çıkışları, magazine konu olabilecek yaşamı oldu. Onu önce kafasında bandanası, meşhur rengarenk kazağıyla gördük. Kah “Ateşteyim ateşte” diye dans etti kah “Hercai” ile listeleri altüst etti. Sonra Atürkçülüğü ile öne çıktı,
saldırılara göğüs gerdi. Tarikata girdiği konuşuldu, eski karısı Buket Saygı nedeniyle Kadir İnanır’la polemiğe girdi...
Bir süredir ortalarda görünmezken geçtiğimiz hafta yine olaylı bir şekilde gündeme geldi. Kadın kıyafetleri giymiş şuh pozlarını ilk gördüğümde ben de “Ne oluyoruz” dedim. Meğer, bunlar kendisinin yazıp yönettiği müzikli oyun “Şizoid”in tanıtım fotoğraflarıymış.
Gösteri 12 Mayıs’ta Göztepe Halis Kurtça Kültür Merkezi’nde. Çelik kimseden destek almamış, her şeyi kendi finanse ediyor.
Bugün sanatçı kimliğinin yanı sıra, doktor unvanıyla Bahçeşehir Üniversitesi’nde Strateji ve Yaratıcılık dersi veriyor Çelik. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama Çelik’in de “Şizoid”de dediği gibi: “Bir dinleyin, ne diyor, niye diyor.”

Haberin Devamı

“Şizoid” oyununda kadın kılığına giriyorsun, neden kadın kıyafeti giymek ihtiyacı duydun?

En “öteki” olan kadın çünkü. Kötüsünüz, eksiksiniz, küçüksünüz, bize erkek çocuk bile veremiyorsunuz, dövülmeye layıksınız ve kötü araba kullanıyorsunuz, sizi hep itme var, bak hep! En öteki kadın abi.

Kadın gibi giyinince derdimizi daha iyi anladın mı?

Evet, tabii ki. Kadın olunca bir adam bana internet üzerinden “A... k....mun karısı!” yazdı. Ya kardeş ben Çelik’im, kadın olmadım. Bu adam benim kadın halimi bulsa, ağzımı burnumu kırar, yerlerde sürükler. Bunların tipolojisi bu.

Kadın kılığına girince ne hissettin?

Hoşuma gitti! Sahneye çıkmadan önce Barbaros (Şansal) dedi ki “Yüzün çok asık, erkek gibi duruyorsun”. Öyle deyince sinirim bozuldu, gülmeye başladım.
Gülünce aynaya bir baktım, hoş duruyorum hakikaten.

Haberin Devamı

“Bacaklarımı fotomontaj zannedenler oldu”

Çok ‘erkek erkek’ tiplerin kadın kılığına giremeyeceği iddia edilir. Hatta bazı aktörler gay rolleri başarıyla canlandırdıkları zaman, onlarda bir parça gizli homoseksüellik olduğunu iddia edenler var. Sen ne diyorsun?

Aynısını makyöz Oya Tolga, projeyi öğrenince demiş,
“O adamın her tarafından erkeklik hormonu fışkırıyor, hiçbir şekilde yapamayız” diye. Sonra Tolga Karel’in evine fotoğrafları çektirmeye gittik. Tolga beni görünce “Abi ben evliyim.
Kusura bakma” dedi. O kadar kadın gibi olmuşum. Hâlâ bacaklarımın kendi bacaklarım olmadığını, fotomontaj yapıldığını söyleyenler var. Bana evlenme teklif eden erkekler var internet üzerinden! “Vallahi benden daha güzel olmuşsun” diyen kızlarımız da...
Ben çok rahatım, o özgüvenle
ilgili bir şey. İşin başında da düşündük, “Gerçekten sizin içinizde bir homoseksüellik falan mı var?” gibi ifadelerle muhatap olabilirim diye. Ben rahatım yani...

İçimde gizli bir homoseksüel yok diyorsun?

Olmadığını zannediyorum (gülüyor). Ama genel olarak ilk intiba, çok erkek gibi olduğumdan kadın olamayacağımdı. Ama yaptık.

“Her yerime tüy dökücü krem uygulandı”

Haberin Devamı

Ayakların kaç numara senin?

45. Özel ayakkabı yapıldı, Yıldırım Mayruk özel yaptırdı.

En zoru topuklu ayakkabı mıydı yani?

Abi o bir kabus ya, lütfen topuklu ayakkabı giymeyin. Kabus diyorum, başka bir şey demiyorum. Yani her an bir uçurumdan aşağı yuvarlanacakmışım gibi...

Peki başka ne yaptın? Mesela ağda yapıldı mı, kaşların alındı mı?

Tüy dökücü..

Nerelerine uygulandı?

Bütün bacaklara, göğüse, her tarafıma.

Peki sakalı nasıl kapattınız?

Çok iyi tıraş ve çok iyi makyajla. Tıraşla bir yere kadar kapatabildik. Gerisi makyaj.

Makyajda takma kirpik filan takıldı mı?

Tabii tabii, çok ciddi makyaj yapıldı.

“Kadın tiplemem evlenebilir, biriyle seks de yapabilir”

Tüm bu makyaj, kılık değiştirme, sahneye çıkma sürecinde hoşuna giden bir şey oldu mu?

Bütün kalbimle söylüyorum gösteriye çıkana kadar çok gergindim; iddialı proje yapıyorsun, konuşulacağını biliyorsun... Şu anda Türkiye’de en çok konuşulan proje, Twitter’da top oldu, her tarafta haberleri çıktı. Gergindim, sonuçta kadın değilim abi! Hani zamanı gelmiş Kadir İnanır’a kafa tutmuşsun, zamanı gelmiş orada esmişsin. Sonra bir çıkıyorsun böyle kırıta kırıta sahneye. Alkışları duyduğum an gevşedim. Ve dedim ki “Buldum, yapıyorum, mutluyum ve bunu çok geliştireceğim”.

Haberin Devamı

Neyi geliştireceksin?

Güncel bilgileri sürekli yenilenen bir proje bu, hani bir sene boyunca aynı şeyi seyretmeyecekler, hani bir sene içerisinde ben kadın tiplememi evlendirebilirim, birisiyle seks yapabilirim. Oyunu sahnede çok yürüteceğim. Böyle 30 sene, 40 sene yürümüş projeler var yurt dışında.

“Şimdi fırsatını buldum, geçireyim Kadir İnanır’a demek bana yakışmaz”

Sen Kadir İnanır’ı eleştirmiş miydin “Komser Şekspir”deki kadın kılığıyla ilgili?

Yok hayır. O günkü konu çerçevesinde ben gerekeni yaptım. Yani benim kız arkadaşıma sataşırsan, ben karşında dururum o gün. Ama bugün akil adam olmuş “Ondan da akil adam olur mu?” demem mesela. Bunun ölçüsünü ayıramıyoruz biz, sıkıntı o. “O gün benim için böyle birisiydi, bugün fırsat buldum bir geçireyim kardeşe” demem. Mesela şehitler üzerinden, “Orada şehitler ölüyor, sen gittin orada PKK yandaşlığı yapıyorsun!” demek zekice görünebilir ama ben bunu kendime yakıştıramam. Bir başkasına geçirerek kendinle barış yapamazsın. O orada bir şey yapıyor, seversin, sevmezsin, saygı duyarsın ya da duymazsın...

“Kadın  kılığına girmek hoşuma gitti”

Haberin Devamı

“İlişkilerimde egoist olduğumu gördüm, çok kalp kırmışımdır”

“Şizoid”i yazmadan kendinle de hesaplaştın mı?

“Şizoid”, önce kendimle hesaplaşma. Benim için bir milat. Kendimle barışmam gerektiğini düşündüm.

Niye?

Geçmişimde yaptığım şeyleri bir daha yapmak istemiyorum; üzmek istemiyorum, kırmak, dökmek istemiyorum.

Kimleri üzüp kırdığını düşündün kendinle hesaplaştığında?

Birincisi kadın-erkek ilişkisi. İlişkilerimde son derece egoist olduğumu gördüm. Çok kalp kırmışımdır diye düşünüyorum.
Ben kalbi zor kırılan birisiyim ama kırıldığında da çok acı çektim. O acımı, başkalarına çektirdiklerimle karşılaştırdığım zaman benimki çok zayıf kaldı; ödeyemedim.

“Oyunun sonunda cinsel organımı gösteriyorum”

Şizoid bir kişilik bozukluğu tanımı. Çevreden ve duygulardan kopuk, uzak olma, diğer insanları tolere etmekte zorlanma hali. Ne anlatıyorsun bu oyun ve kadın afişli stratejinle?

İşin özü bu, biz bir iş için bu afişi ve fotoğrafı yaptık. Ben “dinlenilmek” istiyorum. Şizoid, dinlemez ve birden çok karakterlidir. Biz herkesi dinleyelim, akil adamları da dinleyelim, Başbakan’ı da, muhalefeti de dinleyelim, cinsel tercihleri farklı olan insanları da, Kürt’ü de, Çerkez’i de, herkesi dinleyelim, sonra doğru bir karar verelim. Biz dinlemeye bile tahammül edemiyoruz, bırak karar vermeyi... Maç seyrederken bile öbür seyirciye tahammül edemiyoruz. Ölelim mi, öldürelim mi, yakalım mı öbürlerini? Dinlemiyoruz ve
bunun sıkıntısının nihai olarak savaşlarla ortaya çıktığını düşünüyorum. Böyle safha safha ortaya çıkar, başkasına tahammül etmeme kültürü.

‘Şizoid’de kendi tecrübelerinden yola çıkıp toplumu anlatıyorsun. Örnek versene, kişisel neler var?

Şova çıkıyorum ve diyorum ki “Size çok önemli şeyler anlatacağım. Ve burada size anlatacağım şeylerden bir tanesi aletim.” Çok uzun bir zaman aletim üzerinden bilgi vermeye başlıyorum.

Nasıl yani? Aletim dediğin cinsel organın mı?

Aynen öyle! Anlatıyorum yani budur şudur, onlar da gayet güzel bir şekilde dinliyor, en sonunda da gösteriyorum, diyorum ki “Konu budur, bundan ibarettir”

Bir kez daha... Nasıl yani? Gösteriyorum dediğin ne?

Aleti gösteriyoruz. Oyunun sonunda aletimizi gösteriyoruz, hakikaten de görüyorlar yani.

Ciddi misin?

Ciddiyim yani.

Herhalde soyunmuyorsun?

Onu da gelip göreceksiniz. Yapanlar ve yıkanlar var. Biz yapanlarız... Ben şarkı yapıyorum, üniversitede ders veriyorum, kitap yazıyorum. Yıkanlar yapanların ne dediğine asla bakmaz. Senin dünya görüşüne hiç gerek yoktur. “Yıkanlar”, “yapanlar”ı çok ciddi bir şekilde eleştirirler ama cenazelerinde alkışlarlar. Ben diyorum ki bir kişiye kulak vermek zor mu? Böyle
bir insanlık gösteremez miyiz biz?

“Oğlum ‘Baba, sen kız mısın?’ diyor bana”

Fotoğraflardan birinde dilini mi çıkardın, öyle bir poza gerek var mıydı?

Çok gergin başladı fotoğraf çekimleri, Barbaros kendini yırttı, çok seri olarak fotoğraflar çekildi. Ne yaptığımı bile hatırlamıyorum. “Ellerin erkek gibi duruyor” dediler, ellerim kadın eli gibi nasıl duracağını bilmiyor ki. Bir ihtimal, şuh bir kadın pozu denediğimiz zaman, farkında olmadan dilim çıkmış da olabilir.

Peki Ata ne dedi?

Ata daha görmedi garibim, Okulda arkadaşları “Baban kız gibi giyinmiş” demişler, “Baba, sen kız mısın?” diyor bana. “Yok oğlum,
o bir elbiseydi çıkardım ben onu” diyorum.

“Hayatımdan öyle örnekler veriyorum ki...”

Seni bu şovunla daha çok dinleyecek ve anlayacaklar mı?

Ben kendilerini dinleyeceklerini ve kendilerinden bir şey fark edeceklerini düşünüyorum. Benim onlara bir şey anlatmak, dikte etmek, öğretmek gibi bir durumum yok ama ben kendi hayatımdan öyle örnekler veriyorum ki...

Ne gibi mesela...

1980 öncesinde okula gidiyorum. Pendik’teki tren yolunun bir tarafı sağcı, bir tarafı solcu. Okulum sağcıların olduğu yerde, evimse solcuların... Evden okula gidiyorum, sağcılar “solcuların oradan niye geldin?’ diye dövüyor. Akşam eve dönüyorum, bu kez solcular dövüyor. 77 yılında çok uzun bir grev oldu, babam işçiydi. Pazarlarda bir şeyler satmak zorundayız. Sendikacılar işçilerin pazarda çalışmasını istemiyorlar, işçiler işverene karşı dirensin diye. Bu kez sendikacılar babamı dövüyor. Bütün çaba yaşamak, okumak ve para kazabilmek için. Hırsızlık, kötü şeyler asla yapmıyorsun ama bu kez zabıtalara rüşvetlerini vermezsen onlar da seni dövüyor. Bunları gördüm ben çocuk olarak. Meslek hayatımda yükseldiğimde de sözlü dövmeler başladı. Oyunda insanları barışa çağırıyoruz. Diyoruz ki “İçimizde huzur tesis etmediğimiz sürece, kendimizle barışmadığım sürece bu iş olmaz.”