14.01.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
ÖZGE TABAK - ozge.tabak@milliyet.com.tr
Suriye’deki savaşın en şiddetli olduğu, Halep’in hava saldırıları altında olduğu günlerde, annesinin yardımıyla açtığı Twitter hesabı üzerinden her gün Suriye’deki savaşla ilgili paylaşımlar yaptı. Suriye’de yaşayanların sesini duyurdu 8 yaşındaki Bana El-Abed. “Halep’ten günaydın, hâlâ hayattayız” paylaşımına dünyanın pek çok noktasından yanıtlar alan, takip edilen Bana El-Abed’e binlerce insan moral veren mesajlar gönderdi bu süreçte.
Artık anne babası ve iki erkek kardeşiyle beraber Ankara’da yaşıyor Bana. Yaşıtlarıyla beraber okula gidiyor; üçüncü sınıf öğrencisi. Twitter üzerinden paylaşımlarını sürdürmeye ve Suriye’deki savaş mağdurlarının yaşadıklarını paylaşmaya da devam ediyor, onların sesini duyurma çabasından vazgeçmiş değil. “Arkadaşlarımı, evimi göremiyorum ama Suriye’de neler olduğunu annemle birlikte takip ediyoruz” diye anlatıyor bana telefonda...
Kamera karşısına geçti
Bana’nın annesi Fatma El-Abed onları Türkiye’ye getiren süreci şöyle özetliyor: “Savaştan önce biz de tüm insanlar gibi normal bir hayat yaşıyorduk. Hem hukuk fakültesinde okuyor hem de çocuklarımı yetiştiriyordum. İlk başta çatışmalarla başlayan iç karışıklık, ilerleyen dönemde şiddetli bir savaşa dönüştü. Hava saldırıları ve bombalar nedeniyle önce okulumuz yıkıldı, sonra da evimiz yok oldu. Açtık, susuzduk ve evsiz kalmıştık. Bu süreçte üç çocuğuma savaşın acılarını yaşatmadan hayatımızı sürdürmeye çalışıyorduk. O dönemde Facebook ve Instagram hesapları bulunan Bana, “Dünyada yaşayan diğer insanlar bizim neler yaşadığımızı biliyor mu, onları haberdar etmek istiyorum” dediğinde, ona bir Twitter hesabı açtım. Her gün durumumuzu anlatan paylaşımlar yaptı ve kısa süre içerisinde yüz binlerce takipçisi oldu. Yoğun bombardımandan sonra alınan 1 haftalık çatışmasızlık kararının ardından açılan tahliye koridoru sayesinde şehri otobüslerle terk ettik, Türkiye tarafına geçtik.”
Yaklaşık 4 yıl süren savaş sürecinde yaşadıklarını kitap haline getirmeleri üzerine teklifler aldı Bana ve annesi Fatma. Ve Amerika’da yayınlanan “Dear World” (Sevgili Dünya) kitabını kaleme aldılar. Kitabın yayınlanması aşamasında aileye destek olanlar arasında “Harry Potter” serisinin ünlü yazarı J.K Rowling de vardı. Kitabın kapağına “Savaş ve barbarlığa karşı bir sevgi ve cesaret öyküsü. Bu, tahmin bile edilemeyene katlanmış bir çocuğun tanıklığıdır” cümlelerini yazan Rowling’i sorduğumda; Bana “Onu çok seviyorum, en iyi arkadaşım. Bana çok destek oldu, ‘Harry Potter’ kitapları hediye etti. Çok mutlu oldum” diyor hemen.
Bana El-Abed son olarak Turkcell tarafından geliştirilen ve GSMA Mobil Dünya Kongresi kapsamında düzenlenen Glomo Ödülleri’nde “Olağanüstü ya da İnsani Durumlarda Mobil İletişim Ödülü” kazanan “Merhaba Umut” isimli uygulama için kamera karşısındaydı. Case For Change organizasyonu kapsamında uygulamayı dünyaya tanıtmak için çekilen “Merhaba Umut / Hello Hope” adlı filmde İlker-Aslı Kızmaz çiftiyle birlikte rol aldı.
Kampları ziyaret edecek
Sesli çeviri, Türkçe’de günlük hayatta en çok kullanılan kelime ve cümleleri yazılı ve sesli olarak öğrenme, Türkiye’deki günlük yaşamda yardımcı olacak bilgilere ve Turkcell Arapça Çağrı Merkezi’ne kolay ulaşım gibi özellikleri barındıran uygulamanın amacı Suriyelilerin hayatlarını iyileştirmek ve ülkemize adaptasyon süreçlerini hızlandırmak. Uygulamayı ailesiyle birlikte kullanan Bana, filmde de Türkiye’de yaşadıklarını ve uygulamanın onların hayatının bir parçası olduğunu anlatıyor. Turkcell Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İsmail Bütün ise uygulamayla ilgili rakamları paylaşıyor: “615 bin kişi tarafından indirilen Merhaba Umut uygulamasındaTürkçe öğrenme kartları 400 milyon kez görüntülendi. Sesli tercüme kullanımı 10 milyona ulaştı.”
Filmden sonra, şimdi sırada Türkiye’deki kamplara gidip Suriyeli çocukları ziyaret etmek var Bana El-Abed için. Son olarak “Peki ileride hangi mesleği yapmak istiyorsun?” diye soruyorum telefonu kapatmadan. “Öğretmen olmak istiyorum, Suriyeli çocuklara İngilizce öğretebilirim. Suriye’ye gidip orada çalışabilirim. Belki de doktor olup insanlara o şekilde yardımcı olurum...”
“Türkiye’ye teşekkür ediyorum”
Bana’ya hayatında nelerin değiştiğini soruyorum. “Bombalardan korkmadan okula gidebiliyorum, erkek kardeşimlerimle oynayabiliyorum. Ama bir taraftan da yine üzgünüm. Çünkü Suriye’deki çocuklar dışarı çıkamıyorlar. Evleri bombalanıyor, hava soğuk ne yapıyorlar diye düşünüyorum. Çocukların evlerine, okullarına dönmelerini istiyorum... Çok mutluyum Türkiye’de olduğum için. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na, tüm Türkiye’ye, Türk insanlarına teşekkür ediyorum” diye yanıtlıyor beni. 8 yaşında bir kız çocuğundan “Suriye’deki arkadaşlarımla konuşamıyorum, çok özledim onları. Bir gün Suriye’ye gidersem onları görmek isterim, hâlâ yaşıyorlarsa... “ cümlesini duymak garip, tarifi zor bir his. Hemen konuyu değiştirmek, umutlu, güzel şeylerden bahsederek o an ağırlaşan kalbinizdeki yükü dağıtmak, hafifletmek istiyorsunuz. “Yeni bir yıla girdik, söyle bana, 2018’den dileğin ne?” diyorum. “Savaşlar bitsin, çocuklar mutlu olsun, okula gitsin, dışarı çıkıp oynasınlar. Yiyecekleri, kıyafetleri olsun...” Bütün insanlara vermek istediği mesaj da bir o kadar yalın ve net: “Bir araya gelin ve birbirinize destek olun.”