12.02.2024 - 04:28 | Son Güncellenme:
AYLİN RANA AYDİN
AYLİN RANA AYDİN- Mimar Mina Hasman, Time dergisinin dünya çapında belirlediği "100 En Etkili İklim Lideri" arasında yer aldı. Hasman, listeye binaların karbon ayak izini hesaplamaya yarayan 'Tam Yaşam Karbon Muhasebesi'yle girdi. Bu sistem, kullanılan malzemeleri, inşaat sırasında tüketilen enerjiyi, binanın işlemesini ve yaşam ömrü sonunda yıkımı veya geri dönüşümünü göz önünde bulundurarak yeni ve mevcut binaların çevresel etkisini değerlendirmeyi amaçlıyor. Hasman, "Ben sürdürülebilirliği bir seçenek değil, bir sorumluluk olarak görüyorum. Ve her ne kadar küçük olursa olsun, her eylemin önemli bir etki yaratabileceğine inanıyorum. Dolayısıyla en az son 15 yıldır bilinçli olarak, hem iş hem de kişisel hayatımı sürdürülebilirliğe odaklı olarak yürütüyorum" diyor.
Time dergisinde dünyanın en etkili isimleri arasında yer aldınız. Neler hissettiniz?
Time 100 En Etkili İklim Liderleri arasında yer almak, büyük bir onur. Uzun yıllardır büyük bir tutku ve bağlılıkla yaptığım katkıların küresel düzeyde takdir görmesi, beni son derece mutlu etti. Time 100 İklim listesi, iklim değişikliği konusundaki aciliyeti ve önemini vurgulayarak, sürdürülebilirlik, yenilik ve çevresel zorluklarla ilgili farkındalığı artırmak adına küresel çapta yapılan çalışmaları tanımak açısından çok anlamlı bir gösterge. Bugün attığımız adımları, gelecek nesiller için dünyayı nasıl şekillendireceğimizi hatırlatan bir işaret olarak görmeliyiz. Gezegenimizin geleceğini koruma sorumluluğunu hep birlikte paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu listede yer almanızda neler etkili oldu?
Bu önemli listede, özellikle son senelerde üzerine yoğunlaştığım çalışmalardan dolayı yer aldığımı düşünüyorum. Bunların bazılarından bahsetmek gerekirse: 2020'den bu yana Birleşmiş Milletler'in COP konferanslarında yapı ve inşaat sektörünü temsil ettiğim ve birebir katkıda bulunduğum çalışmalar. Toplumda farkındalık yaratmak ve sektör genelinde kolektif becerileri artırmak amacıyla kurduğum "Climate Framework" (İklim Çerçevesi) girişimi. Yapı ve inşaat sektörünü hedef alarak hazırladığım İngiliz Mimarlar Kraliyet Enstitüsü adına yaptığım İklim Okuryazarlığı üzerine zorunlu yeterlilik şartları. İklim değişikliğine yönelik yazdığım RIBA Climate Guide (İklim Rehberi) kitabı ve üniversitelerde (The Bartlett [UCL], Architectural Association, Manchester School of Architecture, vb.) ve sektörde düzenlediğim eğitim programlarıyla bu alandaki eğitim düzeyini artırmaya yönelik çalışmalar. Küresel çapta yapı ve inşaat sektörüne öncülük eden karbon emen binalar konseptine odaklanan Urban Sequoia (Kentsel Sekoya) araştırması. Geniş kapsamlı bir endüstri ve akademi liderleri konseyi ile birlikte oluşturduğum, dünyada ilk kez yaratılan UK Net Zero Carbon (Net Sıfır Karbon) Binalar Standardı. Ve TIME 100 dergisinde özellikle bahsedilen bir binanın inşaatı ve kullanım ömrü boyunca saldığı karbonu ölçen sistem. "Tam Yaşam Karbon Muhasebesi" hizmeti olarak adlandırılan bu çalışma sayesinde, herhangi bir projenin karbon emisyon potansiyelini değerlendirmek ve endüstri genelinde daha fazla karbon bilincine sahip tasarımlara imza atmak mümkün olacak.
Mina Hasman'ın 2012 yılından beri Sürdürülebilirlik Direktörü olarak görev aldığı Skidmore, Owings & Merrill (SOM), Dubai'deki Burj Khalifa (soldaki fotoğrafta) ve New York'taki One World Trade Center (sağdaki fotoğrafta) gibi ikonik projelerin arkasındaki mimarlık şirket. Hasman firmanın sürdürülebilirlik vizyonunu ve operasyonlarını yönlendiriyor.
Bir binanın inşası ve kullanım ömrü boyunca saldığı karbonu hesaplayan ölçüm sistemini anlatır mısınız?
Dünya genelinde yıllık karbon emisyonlarının neredeyse yüzde 40'ını oluşturan binalar, mevcut yaşam tarzlarımızla birlikte bu oranın artmaya devam edeceği gerçeğiyle karşı karşıya. Son yıllarda yapılan çeşitli araştırmalar, bir bina projesinin tahmini performansı ile o binanın inşa edilmesi ve işletilmesi sürecinde gerçekleşen performansı arasında beş kata kadar daha fazla karbon emisyonu olabileceğini ortaya koymakta. Bu bağlamda, bir binanın inşası ve kullanım ömrü boyunca saldığı karbonu hesaplayan 'Tam Yaşam Karbon Muhasebesi' hizmeti, önemli bir çözüm sunmakta. Bu sistem, kullanılan malzemeleri, inşaat sırasında tüketilen enerjiyi, binanın işlemesini ve yaşam ömrü sonunda yıkımını veya geri dönüşümünü göz önünde bulundurarak, yeni ve mevcut binaların çevresel etkisini değerlendirmeyi amaçlamakta. Bu yöntem, müşterilere yatırım, geliştirme ve yönetim faaliyetlerini bilgilendirmelerine yardımcı olarak, karbon emisyonlarını sıfıra indirme hedefine katkıda bulunan yapılar yaratma amacını taşımakta.
Binalarda karbon salımını azaltmak için neler yapılmalı?
Binalarda yaşam boyu karbon emisyonlarının azaltılması, iklim değişikliğinin hafifletilmesi ve bizim ve gelecek nesiller için dirençli bir geleceğin teşvik edilmesi açısından çok önemli. Bu hedefe ulaşmak için uygulanabilecek temel stratejiler ve uygulamalar arasında aşağıdakilerinden bahsedebilirim:
1- Yöresel ve iklime uygun tasarım: İç mekânda gün ışığı erişimini maksimize etmek ve doğal ısıtma - soğutma ve havalandırma sağlamak için uygun bina yönelimi ve tasarım stratejilerini benimsemek.
2- Enerji verimliliği: Elektrik tüketimini en az hale getirebilmek için enerji tasarruflu cihazlar ve aydınlatma sistemlerini seçmek ve akıllı bina teknolojilerini kullanarak proaktif bakım ve optimize edilmiş enerji yönetimini sağlamak.
3- Sürdürülebilir malzeme kullanımı: Çevre dostu, düşük karbon emisyonlu, sürdürülebilir kaynaklardan elde edilen ve geri dönüştürülmüş yapı malzemelerini tercih etmek.
4- Su verimliliği: Minimum su tüketen armatür ve ekipmanları seçmek. Yağmur suyu toplama ve atık suyun geri dönüşümü gibi su tasarrufu sağlayan uygulamaları benimsemek 5- Yenilenebilir enerji kullanımı: Güneş panelleri, rüzgâr türbinleri veya jeotermal sistemler gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak temiz enerji üretmek.
6- Eğitim ve farkındalık: Bina sakinlerini enerji ve su tasarrufu konularında eğitmek ve bina topluluğu içinde çevresel sorumluluk kültürünü teşvik etmek için sürdürülebilir uygulamalar hakkında farkındalık yaratmak.
Bu stratejilerin kombinasyonu, binalardaki tüm yaşam karbon emisyonlarını belirgin bir şekilde azaltabilir ve daha sürdürülebilir bir yapılaşma modelini teşvik edebilir.
'Bu, bir seçenek değil, sorumluluk...'
İklim konularına yoğunlaşmanızdaki ana etken ne oldu?
Ben sürdürülebilirliğe olan tutkumu bilinçli olarak ilk kez Amerika'daki Cornell Üniversitesi'nde okurken keşfettim. Orada bu konuya, benim şu anda duyduğum tutku ve bağlılıkla yaklaşan Kevin Pratt adında bir hocam vardı. O bizlere ilk defa güneş ile nasıl enerji üretebileceğimizi ve bir binayı hakim rüzgârlara doğru yönlendirdiğimiz zaman, nasıl o rüzgârlarla iç mekânları soğutabileceğimizi öğretmişti. Kevin'den o dönemde o kadar çok şey öğrenmiştim ve onun binalar ve doğa konusundaki bilim bilgisi beni o kadar etkilemişti ki, bu tecrübe benim Londra'da Architectural Association'da sürdürülebilir tasarım ve mühendislik üzerine master yapmama ve bu konuda uzmanlaşarak kendi kariyerimi bu yönde çizmeme sebep oldu. Aslında sürdürülebilirlik benim çocukluktan beri (o zaman daha az bilinçli olarak) ilgimi çeken bir alandı. Geriye dönüp düşündüğümde, bunu şu an aslında ilk kez ilkokulda gittiğimiz Kapadokya gezisinde idrak ettiğimi anlıyorum. Dışarısı bunaltıcı derecede sıcakken, Kapadokya mağaralarının içinde kendimi çok serin hissettiğimi ve bundan ne kadar etkilendiğimi çok net bir şekilde hatırlıyorum. İçeride herhangi bir soğutucu olmadan, iç mekânların nasıl bu kadar serin olduğunu anlayamamak ve bunun bende uyandırdığı merak, mimarlık okumama sebep oldu. Seneler sonra mimarlık okuluna başladığımda, bize Cornell'de öğrettikleri ilk derslerden biri yöreye ve iklime uygun mimarlıktı ve sonunda neden Kapadokya mağaralarının yaz aylarında bu kadar soğuk, kış aylarında ise gerektiği kadar sıcak olduğunu anlayabilmiştim. Ben sürdürülebilirliği bir seçenek değil, bir sorumluluk olarak görüyorum. Ve her ne kadar küçük olursa olsun, her eylemin önemli bir etki yaratabileceğine inanıyorum. Dolayısıyla en az son 15 yıldır bilinçli olarak, hem iş hem de kişisel hayatımı sürdürülebilirliğe odaklı olarak yürütüyorum.
Daha önceki açıklamanızda gelişmiş ülkelerin iklim konusunda daha etkin çalışmalar yapması gerektiğine vurgu yapmıştınız. Bunu örneklerle açıklayabilir misiniz?
Gelişmiş ülkeler, tarihsel olarak karbon emisyonlarına en çok katkıda bulunan ülkeler olarak iklim değişikliğini ele almak için daha proaktif önlemler almaya teşvik edilmeli. Bu önlemler arasında şunlar yer alabilir: İddialı karbon azaltma hedefleri, yenilenebilir enerji yatırımları, yeşil teknolojiye yatırım, farkındalık ve eğitim, uluslararası işbirliği ve liderlik, finansal destek, şeffaf raporlama. Gelişmiş ülkeler, bu önlemleri benimseyerek iklim değişikliğiyle mücadelede liderlik rolü üstlenebilir ve gelişmekte olan ülkelere de destek sağlayarak, hep birlikte daha sürdürülebilir ve dirençli bir küresel geleceğe katkıda bulunabilirler.
Yeşil projelerde öncü isim
Bundan sonraki süreçte neler hedefliyorsunuz?
İklimle ilgili çalışmalar bağlamında, etkili girişimlere katkıda bulunmaya devam etmeyi hedefliyorum. Örnek vermek gerekirse: Son senelerde birebir katkıda bulunduğum Birleşmiş Milletler'in COP konferanslarında dile getirilen sürdürülebilir politikaların savunulmasına katkıda bulunmak. Topluluklar ve endüstri liderleriyle, şu an üzerinde çalıştığım, dünyadaki ilk Net Zero Carbon (Net Sıfır Karbon) Binalar Standard'ı gibi projelere devam ederek, çevre dostu uygulamaları ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen girişimleri hayata geçirmek, toplumda farkındalık yaratmak üzere kurduğum "Climate Framework" (İklim Çerçevesi) girişimi ile uzun vadede, sektör genelinde kolektif becerileri artırmak ve iklim değişikliğine yönelik yazdığım RIBA Climate Guide (RIBA İklim Rehberi) kitabı ile hem üniversite hem de sektör kapsamında yaptığım eğitim programları ile dünya çapında bu konudaki eğitim düzeyi ve farkındalığı artırmak önceliklerim arasında yer alıyor. Bunların yanı sıra, yenilenebilir enerji kaynaklarını entegre eden, atık yönetimini optimize eden ve yeşil altyapıyı teşvik eden projelere öncülük etmeyi amaçlıyorum. Gelecekte, şehirlerimizin doğayla uyum içinde olduğu, yapı ve inşaat sektörünün çevreye olan etkisini azaltarak olumlu katkıda bulunduğu bir dünya için çalışıyorum.
Eğitim ve iş hayatınızın detaylarını paylaşır mısınız?
Mimarlık eğitimimi 2008 yılında Amerika'da, Cornell Üniversitesi'nde tamamladım. Daha sonra, 2012'de İngiltere'nin önde gelen okullarından biri olan Architectural Association'da Sürdürülebilir Tasarım ve Mühendislik üzerine yaptığım master eğitimi ile bilgilerimi derinleştirdim. Profesyonel kariyerime New York, Washington D.C. ve İstanbul gibi farklı coğrafyalarda çeşitli mimarlık ve mühendislik firmalarında çalışarak başladım. 2012 yılında Londra'da Skidmore, Owings & Merrill (SOM) ile anlaşma yaptım ve o tarihten beri SOM'un Sürdürülebilirlik Direktörü olarak görev alıyorum. Bu rolümde, firmanın küresel sürdürülebilirlik vizyonunu ve operasyonlarını yönlendiriyorum. Senelerdir İngiltere, Avrupa, Orta Doğu ve Asya'da farklı tipolojilerde birçok projede edinmiş olduğum deneyimler sayesinde sürdürülebilir tasarımın etkilerinin çeşitli sosyal, iklimsel ve düzenleyici bağlamlarda daha iyi anlaşılması üzerine çalışıyorum.