20.03.2025 - 07:02 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - Sabancı Müzesi’nin dümeninde olduğu süreçte, sergilerle ve müzecilik anlayışıyla çağ açan Nazan Ölçer geçtiğimiz ay göreve veda etti. Ölçer, köklerden beslenerek her an yeninin izinde eğitici, öğretici ve ufuk açıcı bir hikâye yazarak görevi uzun yıllardır çağdaş sanat dünyasında akademisyen, küratörlük ve eleştirmenlik yapan Ahu Antmen’e devretti. Ve Sabancı Müzesi’nde yeni dönem başladı. Antmen ile müzedeki yeni yol haritasını konuştuk.
- Hayırlı olsun, hepimiz için heyecan verici bir başlangıç oldu. Nasıl bir yol haritası çizdiniz kendinize? SSM’nin yeni döneminde nasıl bir yaklaşımınız olacak?
Çok teşekkür ederim, evet benim hayatımda da çok heyecan verici, yeni bir başlangıç. Nazan Ölçer’den sonra bu görevi devralmak doğrusu daha da büyük bir sorumluluk içeriyor diye düşünüyorum. Müzenin ilk kurulduğu yıllardan günümüze görülen nitelikli sergilerin çeşitliliğine baktığımızda Ölçer’in liderliğinde kısa sürede ne kadar yol alındığı görülür. Cengiz Han ve Mirasçıları’ndan Efsane İstanbul-Bir Başkentin 8000 Yılı’na; Rembrandt ve Çağdaşları’ndan Joseph Beuys ve Öğrencileri’ne, Monet’ten Marina Abramovic’e müzede sergilenen dönemlerin, türlerin, yaklaşımların çeşitliliği ve zenginliği inanılmaz. Benim çizdiğim yol haritasında SSM’nin geçici sergilerinin yanı sıra bir üniversite müzesi olmak misyonu önem taşıyor. Bu kavramın tek bir tanımı da yok ama bizi akademik bir çatı altında olmayan bir müzeden ayıran nedir ya da ne olmalıdır gibi sorular etrafında düşünüyorum. Dolayısıyla müzenin kendi koleksiyonlarının ve arşivlerinin yeni araştırmalar yoluyla sergilerimize ve etkinliklerimize kaynaklık etmesini umuyorum.
- Sizin akademisyen, eleştirmen ve küratörlük sürecinizde SSM ile kurduğunuz bağ nasıldı?
SSM’yle bağım çok da yeni sayılmaz. 2010’larda resim koleksiyonuyla ilgili çalışmalarım olmuştu, ayrıca o yıllarda gerçekleştirilen uluslararası danışma kurulu toplantılarına da katılmıştım, sonrasında Sabancı Üniversitesi’nde ders vermeye başladığım süreçte müzede çalışmalarım oldu. Örneğin “Bir Ülke Değişirken-Tanzimattan Cumhuriyet’e Türk Resmi” başlıklı daimi koleksiyon sergisi ve “Joseph Beuys ve Öğrencileri” sergisinde eşküratör olarak görev almıştım; 2018’den bu yana da Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapıyorum. Akademisyen olarak SSM’ye kurduğum bağ, öğrencilerimle birlikte müzenin resim koleksiyonuna daha yakından bakmak şeklinde gelişti diyebilirim. Bu anlamda müze koleksiyonlarını daha yakından incelemek için digitalssm, öğrencilerin ve sanata meraklı herkesin yararlanabileceği müthiş bir açık kaynaktır.
- Hayalinizde burada gerçekleştirmek istediğiniz bir proje var mı?
Koleksiyondaki eserlerle ilgili daha çok araştırma yapabileceğimiz bir zemin yaratabilmeyi hayal ediyorum öncelikle. Ayrıca izleyici katılımını esas alan, sosyal pratik boyutuyla ön plana çıkan sanatçılarla yapmak istediğim projeler var, bunlar hem sanatın, hem müzeciliğin güncel anlamını sorgulamamıza zemin oluşturduğu için ilgimi çekiyor.
‘Eleştirmek değerlendirmektir’
- Eleştirmen ve küratör kimliğiniz SSM’deki yolculuğunuzla nasıl ilişki kuracak?
Eleştirmenlik ve küratörlük bir açıdan bakıldığında birbiriyle iç içedir; bir seçkiye dayanırlar: Neyin görülmeye değer olduğuna dair bir yargı içerirler. Sanata yakından bakmayı, anlamayı ve anlatmayı, değerlendirmeyi gerektirir iki iş de. Eleştirel tavır, bana göre bir şeyi yermek değil, onun üzerine gerçek anlamda değerlendirme yapabilecek kadar kafa yormaktır. Eleştirmenliğin başlıca gereği olan bu tavrı yaptığım iş ne olursa olsun korumaya çalışırım, bundan sonraki işimde de belirleyici olacaktır.
Ayşecan Tatari'nin annesi usta oyuncu Aliye Uzunatağan, ayrılık iddialarıyla ilgili açıklamalarda bulundu.