Uçarken savaş!

Müjde Işıl - Uçakta geçen aksiyon filmleri bir dönem çok modaydı. ZAZ ekibi tarafından komedisi de yapıldı, ‘90’larda ABD başkanının kahramanlık gösterisine de dönüştü, sonrasında yılanlara mekân bile oldu. Son zamanlarda ise uçaklar yerine trenler daha tercih edilir oldu sinemada. Brad Pitt’li “Bullet Train/Suikast Treni”, Hint filmi “Kill/Geber!” gibi… Bu hafta vizyona giren “Fight or Flight/Ölümcül Uçuş” da bu filmlerin izinde gidiyor. 

Kahramanımız Lucas Reyes, eski bir gizli servis ajanı. Vakti zamanında görev başında yaptığı etik bir tercih nedeniyle işine son verilmiş. Artık neredeyse meczup bir hayat sürüyor. Singapur’dayken gizli servisin ona işi düşüyor ve Hayalet kod adlı teröristi canlı teslim etmek üzere San Francisco’ya giden uçağa biniyor. Ama uçağın, başına ödül konmuş ve kimsenin yüzünü bilmediği o teröristi öldürmek isteyen katillerle dolu olduğunu bilmiyor. 

Senaryosunu Brooks McLaren ve D.J. Cotrona’nın kaleme aldığı “Ölümcül Uçuş”un yönetmeni, ilk kez bir sinema filmine imza atan James Madigan. Görsel efekt uzmanlığı (“Van Helsing”, “Iron Man 2”) ve ikinci birim yönetmenliğinden (“The Meg”, “Transformers: Rise of the Beasts”) gelme. Öncelikle şunu söylemek lazım ki “Ölümcül Uçuş” ekibinin, filmi ciddiye alma gibi bir hedefleri yok. Tam tersine tipik bir B filmi kafasıyla yol almışlar. Bu yüzden sıkılmadan izlenen, eğlenceli bir seyirlik sunuyor film seyirciye. 

Nahif mesajlar 

“Ölümcül Uçuş”ta birçok filmden esinlenme bulmak mümkün. “Bullet Train”in “Bullet Plane” versiyonu gibi… “Geber!”deki gibi çok kanlı sahneler var. ZAZ ekibinin komedisi gibi pilotların Tom Hanks’ten bahsetmeleri… Uçağa girmesi imkansız olan silah ya da katliam aletlerinin bir anda ortaya çıkması… Dövüş sanatı da unutulmamış tabii. John Wick’e kadar uzatmak mümkün listeyi. 

Senaryoda iki unsur öne çıkıyor. Her ne kadar erkek karakteri takip etsek de bir yandan da kadın dayanışması vurgulanıyor hikâyede. Asıl önemlisi ise terörist kimliğine yüklenen farklı anlamlar. Filmde herkesin öldürmeye çalıştığı Hayalet, dünyayı daha iyi ve adil bir yer hâline getirmeyi hedefliyor aslında. Dolayısıyla filmin kanlı dövüş sahneleri arasında verdiği nahif mesajlar seyirciyi yakalıyor bir şekilde. 

Josh Hartnett filmde delice bir enerji sergiliyor. Belli ki filmi de karakterini de çok sevmiş. Genç aktris Charithra Chandran ile uyumlu bir ikili olmuşlar. 

Seri katil teknolojisi

Bu haftanın bir diğer filmi de yine ‘ölümcül’ bir hikâye anlatıyor. “The Rideshare Killer/Ölümcül Çağrı”da yeni bir araç paylaşım uygulamasının genç CEO’su, şirketini yok etmeden ve tüm teknoloji ekibini öldürmeden önce, uygulamayı kurbanlarını arabasına çekmek için kullanan bir seri katili durdurmakla karşı karşıyadır. Bu tehlikeli yarışta hem şirketinin geleceğini hem de ekibinin hayatını kurtarmak için zamana karşı bir mücadele verir.