27.08.2024 - 07:02 | Son Güncellenme:
MELİSA VARDAL
MELİSA VARDAL- Pilot Galeri’nin 6 Eylül’de kapılarını açacağı “Sinyaller” sergisi, sanatçı Atıf Akın’ın on yıldır üzerinde çalıştığı eserlerini bir araya getiriyor. Radyasyon, mutasyon ve arkeoloji gibi kavramları, çağdaş sanatın diliyle yeniden yorumlayan Akın, izleyicileri hem görsel bir şölenle buluşturuyor hem de derin düşüncelere sevk ediyor.
Serginin adı olan “Sinyaller”, hem bilimsel anlamda hem de sanatçının üretme biçimine gönderme yapıyor. Akın, sinyalleri, hem evrende sürekli olarak yayılan enerji dalgaları hem de kendi sanatsal üretimindeki belirli bir ritim olarak tanımlıyor. ODTÜ Kimya Mühendisliği mezunu olan sanatçı, bu ikiliği eserlerinde bir araya getirerek bilim ve sanat arasında köprüler kuruyor. Akın, mutasyon kavramını sadece biyolojik bir olgu olarak değil aynı zamanda zamanın ve mekânın da bir özelliği olarak görüyor. Çernobil faciasını örnek göstererek, nükleer olayların nasıl zaman ve mekân algılarımızı derinden etkilediğini anlatıyor. “Eskiden 240 bin yıl sonrasını düşünmezdik. Ama Çernobil’den sonra bu mümkün oldu. Ben o zamanlar ‘Babaannem kaç yaşındaydı ki?’ diye düşündüm. 60 yaşındaydı. En yaşlı tanıdığım insandı. Şimdi ise binlerce yıl sonrasını konuşuyoruz” sözleriyle zamanın kodlarındaki mutasyona dikkat çekiyor sanatçı. Arkeolojiyi de bu bağlamda ele alan Akın, bu disiplinin geçmişle olan bağımızı ve zamanın mutasyonunu anlamadaki önemini vurguluyor. “Anadolu’da yaşıyoruz. Tarihi yerlere gitmek bizim kültürümüzün bir parçası. Ama bu kısa zamanlarda binlerce yıl öncesini tam olarak kavrayamıyoruz” diye ekliyor.
Uyanmak için sinyaller!
Akın, karmaşık bilimsel kavramları herkesin anlayabileceği bir dilde görselleştirerek, tekno-bilimsel bir eleştiri yaklaşımı benimsiyor. “Sinyaller” sergisiyle, hem teknobilimsel eleştiriyi hem de mitolojik bir bakış açısını birleştirerek, çağımızın en temel sorularından birini ortaya koyuyor: Bilimin toplumdan uzaklaştırılması... Sanatçı, “O zaman göçmen kriziyle Birleşmiş Milletler ilgilensin, nükleer meseleyle Atom Ajansı ilgilensin, çevre sorunuyla Çevre Bakanlığı ilgilensin. İnsanların politik sahnede yeri kalmıyor. Yani toplumu ilgilendiren temel meselelerde ne insanlara ne topluma bir söz bırakılıyor” diyerek teknolojinin ve bilimin yarattığı büyük kurumların, toplumu karar alma süreçlerinden uzaklaştırdığına dikkat çekiyor. Akın, bu durumun, modern dünyanın yeni mitlerini oluşturduğunu ve insanların gerçekliği algılamalarını şekillendirdiğini savunuyor. Roland Barthes’ın ünlü “Bir miti yok etmenin tek yolu, onun yerine yeni bir mit kurmaktır’ sözlerini hatırlatan Akın, kendi eserlerinin de bu bağlamda olduğunu belirtiyor. “Nükleer kötüdür demiyorum ama onun yerine yeni bir mit yaratıyorum, bunu da sanatla yapıyorum” diyen sanatçı, nükleer enerji gibi karmaşık konuları farklı bir perspektifle ele alarak, izleyicileri düşünmeye ve sorgulamaya çağırıyor. Sanatçı, “Sinyaller” ile izleyicileri, bu mitleri deşifre ederek teknolojiyi ve bilimi daha şüpheci bir gözle değerlendirmeye davet ediyor.