09.03.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:
Efnan Atmaca - Eskiler “Terzi kendi söküğü dikemez” ya da “Mum dibine ışık vermez” derler. Hep merak etmişimdir acaba terapistler kendi ruh sağlıklarını korumak için nasıl yöntemler kullanıyorlar. “Terapi” adlı oyun bu soruyu cevaplıyor. Başrollerini Gamze Süner Atay ile Begüm Kütük Yaşaroğlu’nun paylaştığı oyunun yazarı Can Çelebi, yönetmeni Yunus Emre Bozdoğan. Teoman da oyunun tema müziklerini üstleniyor. Oyun Teoman’ın sesiyle başlayınca nereye gideceğine dair ipuçları verse de her daim şaşırmaya hazır olun. Tam çözdüm derken “Terapi” yeni bir düğüm koyuyor çünkü önünüze.
Kimlikler değişiyor
Gamze Süner Atay, ilk gençliğini geride bırakmış, 50’li yaşlarında bir psikiyatr olarak çıkıyor seyirci karşısına. İşini çok sevdiği belli olmakla birlikte usandığı, yorulduğu da veriliyor oyunda. Bu detayı çok sevdim. Çünkü bütün gün insanların kimine göre büyük kimine göre küçük dertlerini dinleyen birinin yorulmasının ve hatta sıkılmasının ne kadar doğal olduğunun altı çiziliyor. Böylelikle seyirci de psikiyatrın sıradan, herkes gibi etten kemikten ve tahammülden oluşan biri olduğunu anlıyor, bu kabulle dinliyor onun hikâyesini. Öte yandan eşiyle sorunları olduğunun ipuçları sunuluyor. Son seansa gelen danışan daha ilk dakikadan onu ne kadar yoracağını gösteriyor. Gösterişli, saf, heyecanlı bir genç kadın bu danışan. Psikiyatr onun derdini anlamaya çalışırken çok zorlanıyor. Çünkü daldan dala atlayan ve bir türlü tam olarak ne yaşadığını anlatmaktan kaçınan biri. Aynı zamanda çok samimi. Psikiyatrı tanımak, ona yakın olmak istiyor. Ondan akıldan çok şefkat almak peşinde. Yavaş yavaş duvarlarını kaldırıp asıl sorununu anlatmaya yanaşıyor danışan. O anlattıkça sadece sorunu değil farklı gerçekler de açığa çıkmaya başlıyor. An geliyor terapist ile danışan yer değiştiriyor. İki kadının, üstelik birbirinden oldukça farklı ve hiç de uygun şartlarda tanışmayan iki kadının tüm önyargılardan azade birbirlerine destek seansına dönüşüyor bu terapi.
‘Seyirciye güven hissi veriyor, dahası rahatlatıyor’
Kadın dostu bir oyun terapi. Kadınları birbirlerine destek olmaya çağıran bir hikâye anlatılıyor sahnede. Yazarı ve yönetmeni erkek olmasına karşın hemcinslerine hiç acımamışlar. Onların yaptıkları yanlışları az da olsa mazur göstermek adına hiçbir çabaya girmemişler. Oyundaki iki kadın da hem doğruları hem hatalarıyla kendilerini ortaya koyuyorlar. Eksik yaptıklarını kabul edip pişmanlıklarını dile getirseler de aslında hatanın eksik değil fazla yaptıklarında olduğunun altını çiziyorlar. Gamze Süner Atay’ın, psikiyatr karakterinde özellikle kadınsal seçimlere eleştirisi dikkat çekiyor. Psikiyatr; estetik karşıtı, doğallığın savunucusu bir duruş gösterirken bunun yanlış mı doğru mu olduğunu sorguluyor. Aslında erkeklerin kadınlara dış görünüşleriyle ilgili kendilerini kötü hissettirmesine karşı bir sitem sözleri. Çünkü kadınlar zaten güzelliğin bir tavır meselesi olduğunu biliyorlar. İki kadın da sırayla terapi koltuğuna oturduklarından sebep hiçbir zayıflıklarını gizlemiyorlar. Bu da seyirciye güven hissi veriyor, dahası rahatlatıyor. Ve iki kadın dayanışarak iyileşeceklerini anlıyorlar. İşte bu en güzel mesaj. Ama tabii bu dayanışmaya onları Teoman’ın sesinin yönlendirmesi manidar. “Terapi” mesajını yerinde veren, dürüst, yumuşak, parmak sallamayan, ‘illa sert sözlerle ya da eleştirilerle değil gülümsemeyle de toplumsal yaralara parmak basılır’ diyen bir oyun. Gamze Süner Atay ile Begüm Kütük Yaşaroğlu da özverili performanslarıyla bu mesajı güçlendiriyorlar.