Kültür Sanat“Günümüzde sanatçıdan çok koleksiyonerin adı ön planda”

“Günümüzde sanatçıdan çok koleksiyonerin adı ön planda”

23.03.2025 - 07:02 | Son Güncellenme:

Yavuz Ekinci, son romanı “Aziz”de tutkulu ve hırslı koleksiyoner Aziz Mirzade’nin hikâyesini anlatıyor. Ekinci, “Aziz, Timur’un eserleri üzerinde ölümsüz olmak istiyor. Çünkü artık günümüzde sanatçıdan daha çok koleksiyonerin adı ön planda. Birçok sergi artık sanatçının değil de koleksiyonerin adıyla açılıyor” diyor

“Günümüzde sanatçıdan çok koleksiyonerin adı ön planda”

Ümran Avcı - Edebiyatımızın güçlü kalemlerinden Yavuz Ekinci, son romanı “Aziz”de okurlarını tutkulu ve hırslı koleksiyoner Aziz Mirzade’nin tekinsiz dünyasına götürüyor. Mirzade, uzun yıllardır aradığı büyük yeteneği Vefa Güzel Sanatlar Lisesi’ndeki okul sergisinde bulur: Timur, Mirzade’nin yeni büyük keşfidir. Ünü kısa sürede tüm dünyaya yayılır. Ne var ki tüm koleksiyonerlerin peşinden koştuğu Timur da eserleri de sadece Mirzade’nindir… Ama bu tahakküm bitecektir. Timur, son sergisinde provokatif bir işe imza atar ve geride ölümünden 10 yıl sonra açıklanacak bir vasiyet, video günlük ile  hayatın içinde dolaşmasını istediği bir sanat eseri bırakır: “İlahi Komedya”nın Cennet, Araf, Cehennem bölümlerini üç kişinin sırtına dövme olarak işlemiştir. Aziz Mirzade şimdi de Timur’un gizlilik sözleşmesi imzalatarak sanatını ölümsüzleştirdiği bu kişilerin peşindedir. 

Haberin Devamı

- Koleksiyonerlerin tutku ve hırs dolu dünyasına perde aralıyorsunuz. Ki roman kahramanlarından Timur da koleksiyonerin arşivinde sıkışmışlıktan kurtulma arzusu içinde.

Timur, yaşayan, hayatın içinde bir eser yaratmak ve eserlerinin hayatın içinde olmasını istiyor. Koleksiyoner Aziz, Timur’un eserleri üzerinde ölümsüz olmak istiyor. Çünkü artık günümüzde sanatçıdan daha çok koleksiyonerin adı ön planda. Birçok sergi artık sanatçının değil de koleksiyonerin adıyla açılıyor. 2024’ün en güçlü sergilerinden biri yedi mekânda açılan “Bir Koleksiyoner Hikayesi: Mustafa Taviloğlu”, sergisiydi. Mustafa Taviloğlu’nun koleksiyonu çok zengin.

- “Aziz”, okuru olduğu kadar sizi de yazma aşamasında sanatın kollarına, farklı disiplinlerine sürüklemiş belli ki… 

Haberin Devamı

Çalışma dört yıl sürdü. Her bir ayak için farklı disiplinlerden kişi ve uzmanlarla görüştüm. Birinci ayakta dövmecilerle çalıştım. Deq ve deqin hikâyesinin sırrına okuyarak, insanlarla görüşerek indim. Geleneksel deq için Urfa ve Mardin’de köylere gittim, yaşlılarda görüştüm. Modern dövme için Almanya ve Türkiye’deki dövmecilerle görüştüm. Atölyelerine gittim. Deri yüzme sahneleri için de plastik cerrah Alper Aktaş ile uzun uzun çalıştım. Dövmenin olduğu sırttan bir dövmenin hangi teknikle, ne tür ilaçlarla zarar görmeden çıkarılabileceğini öğrenebilmek için farklı doktorlarla konuştum. İkinci kısım da koleksiyoncuların dünyası. Bunun için de başta Yahşi Baraz olmak üzere farklı koleksiyonerlerle görüştüm. Eserleri nasıl sahiplendiklerini dinledim. Bir taraftan da günlükler ve biyografi kitaplarını okudum. Pahalı şaraplar için şarap uzmanlarıyla görüştüm. Müzayedelere katıldım.

- Her yazı başka bir serüven ne de olsa…

Sadece bir hayatım var. Ve bu hayatımın da sınırları çok belli. Oysa birçok hayatı yaşamak istiyorum. Ben yazarak ve okuyarak farklı hayatlar yaşıyorum. Yazmak başka bir hayatı yaşama sanatıdır. Tıpkı reenkarnasyon gibi. Her yazdığım metinde gözlerimi bambaşka bir hayatta açıyorum. “Aziz”i yazarak bir koleksiyonerin hayatını, hırsını, tutkusunu yaşadım. Benim edebiyatım höyük gibidir. Katman katmandır. Uzaktan bakıldığında bir tepe gibi yalın durur. Kazdıkça altından başka bir katman daha çıkar. Mitleri, efsaneleri tekrar yorumlayarak yazıyorum. Gücümü, bakışımı, tutkumu bu eski anlatılardan alıyorum. Çünkü ben hikâyesini tablete yazan Sümerli yazarların mirasçısıyım.

Haberin Devamı

“Hamlet’i, İnce Mehmed’i akrabalarımdan iyi tanıyorum”

- Timur’un üçlemedeki son eseri “Cehennem” sanatın söz söylemedeki gücünün ispatı niteliğinde. Dünyayı Kerbela’ya çevirenlerin ifşası âdeta…

Hayatı yazarak ve okuyarak yaşıyorum. Çünkü sanat hayatın izdüşümüdür. Büyük dedem Amar’ın hayatı nasıl yaşadığını, ne hissettiğini, neyi sevdiğini, neyden korktuğunu bilmiyorum ama Gılgamış’ın ölüm karşısında nasıl çaresiz düştüğünü, neden korktuğunu, niçin kaçtığını biliyorum. Bana bu duyguyu veren yazıdır. Çağlar öncesinde yaşayan Gılgamış ile yazı sayesinde bağ kuruyorum. Onu büyük dedem Amar’dan daha iyi tanıyorum. Çünkü Abbas Kiyarüstemi’nin dediği gibi; sanat eseri konserve edilmiş hayattır. Hamlet’i, İnce Mehmed’i, Anna Karenina’yı birçok akrabamdan daha iyi tanıyorum. Cehennem var mı, yok mu bilmiyorum. Ama olmasını isterdim. Cehennem tablosu, dünyayı Kerbela’ya çevirenleri ifşasıdır. Benim gönlümdeki cehennemdir.

Haberin Devamı

- Romanda, ölülerden alınan dünyanın bilinen tek dövme koleksiyoncusu Japon Doktor Fukushi Masaichi’nin hikâyesi de çok ilginç. 

Doktor Fukushi Masaichi’nın çok ilginç bir hikâyesi var. Fukushi Masaichi, Tokyo İmparatorluk Üniversitesi’nde tıp eğitimi görmüş biri. Bir patolog. Ama onu bizim için özel kılan doktorluğu değil onu bizim için özel kılan dövmelerden oluşan koleksiyonudur. 1926’dan sonra Japon dövme sanatıyla ilgilendi. Cesetler üzerinde otopsi yaptı, deriyi çıkardı ve deriyi koruma tekniklerini geliştirdi. Hatta rivayetlere göre kimilerine maddi destek vererek bedenlerine dövme yaptırdı. Karşılığında öldüklerinde bedenlerindeki dövmeleri sökülüp aldı. II. Dünya Savaşı başlayınca Doktor Fukushi Masaichi bombardımandan korumak için koleksiyonun bir kısmını sığınağa taşıdı. Büyük kısmı da bombardıman esnasından yok oldu.

KEŞFETYENİ
Usta sanatçı hayata gözlerini yumdu! Oğlundan ilk paylaşım
Usta sanatçı hayata gözlerini yumdu! Oğlundan ilk paylaşım

Cadde | 22.03.2025 - 17:11

Yeşilçam'ın efsane isimlerinden usta oyuncu Filiz Akın 82 yaşında yaşama gözlerini yumdu

Yazarlar