Kültür Sanat‘Bu toprakların doğal bir parçasıyım’

‘Bu toprakların doğal bir parçasıyım’

20.04.2025 - 07:02 | Son Güncellenme:

Heykelin öncü isimlerinden Rahmi Aksungur’un retrospektifi İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde açıldı. Aksungur, “Bu toprakların ve bu kültürün doğal bir parçasıyım. Bilgi-deneyim-duygu-yaşadığım çevre her şeyiyle bir bütün, bunları yalın olarak yansıtan bir ayna gibidir sanatçı” diyor

‘Bu toprakların doğal bir parçasıyım’

Seray Şahinler - Rahmi Aksungur; bronz, ahşap ve taş gibi malzemelerle ürettiği eserlerle heykele özgün imza bırakmış, aynı zamanda kamusal alanda en aşina olduğumuz öncü bir sanatçı. Aksungur’un bu derin ve kapsayıcı sanatından izler, İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’ndeki retrospektifinde sanatseverlerle buluştu. Sergi, sanatçının farklı dönemlerde ürettiği eserlerin yanı sıra Türkiye’nin önemli kurumlarından ve çeşitli koleksiyonerlerden ödünç alınan 70’ten fazla heykel, eskiz defterlerinden örnekler ve heykel çizimlerini buluşturuyor. Aksungur ile hem sergi hem heykel serüveni üzerine konuştuk.

Haberin Devamı

■ Sergi vesilesiyle geriye dönüp baktığınız nasıl bir Rahmi Aksungur hikâyesi görüyorsunuz? Nasıl geçti sanat serüveniniz?

Dört-beş yaşlarımda babamın boya takımı ve resim defteri almasıyla sanatla tanıştım. İlkokul yıllarımda ise önüme tuval, yağlı boya ve Renoir’ın bir resmini koyup aynısını yapmamı istemişti. Heykel sanatıyla tanışmam ise 15-16 yaşlarımda, okul öğretmenim ressam Bilal Erdoğan vesilesiyle oldu. Hocam ilk olarak bana bir elmanın kalıbını aldırmış, içine alçı döktürmüş, daha da önemlisi yaptığım çalışmayı eleştirmemi istemişti. Özeleştiri ile beni tanıştırmıştı. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’ne girdiğim yıllara kadar Bilal Hoca benimle özel olarak ilgilendi. Sanat konusunda çok bilgili bir insandı. Bu bilgileri bana aktarma çabasını sözcüklerle ifade etmem çok zor. Akademi’de ise çok değerli hocalarla yakın çalışma fırsatı buldum. Şadi Çalık, Özer Kabaş ve Altan Gürman’ın öğrencisi oldum. Hepsiyle yakın bir ilişkim oldu. Bu üç insanın ortak özelliği, Türkiye’de sanatı çok iyi bilen hocalar olmalarıydı. Bu sergi vesilesiyle geriye dönüp bakmak, bunları hatırlamama fırsat verdi. Aslında hiç geriye dönüp derinlemesine bakmamıştım, hep ileriye dönük şekilde heykel projelerinin peşinde koştum durdum. Bugünlerde de yeni heykel projeleri üzerinde çalışıyorum.

Haberin Devamı

■ Heykeldeki arayışınız ve üretiminizde köklerden beslenen bir devamlılığı görüyoruz. Tarihten, mitolojiden, mitlerden nüanslarla, heykelleriniz geçmişten bugüne ulaşan bir seyri takip ediyor. Rahmi Aksungur için heykel neyin tezahürü?

Bu toprakların ve bu kültürün doğal bir parçasıyım. Bence, bilgi-deneyim-duygu-yaşadığım çevre her şeyiyle bir bütün, bunları yalın olarak yansıtan bir ayna gibidir sanatçı. Yaşamınızda iz bırakan olguları duru olarak görebiliyor, bilgiyi de eyleme çevirebiliyorsanız bir şeyler yapabilirsiniz. En önemlisi de çevremiz ve iletişim ağları bizim özgür düşünme yetimizi kuşatıp köreltiyor. Bu yetiyi muhafaza edip kullanmasını bilmek gerekiyor. Özgür düşünmesini geliştirmeyen bir insan sanatla veya bilimle uğraşamaz kanısındayım.

Haberin Devamı

Ben sadece bende iz bırakan veya kendimle ilintili şeylerden yola çıkarak heykel yapıyorum. Şöyle ki; yıllar önce Anadolu’da Selçuklu yapılarını dolaştığım zaman mekânların beni kuşattığını hissettim. Tanımlayamadığım duygular içindeydim. Başka tarihi mekânları dolaştığımda böyle bir hisse pek kapılmamışken şimdi neden böyle etkilendiğimin üstünde çok düşündüm. Muhakkak ki mekân ölçüleri ve insan ilişkisinden kaynaklanıyordu. İnsan-heykel-ölçek ilişkisi üzerine kendimce araştırmalar yaptım. Eminim ki aynı mekânlara girseniz siz de o etkiyi ve duyguları alırsınız. Ben çalışmaya başlamadan önce yapacağım heykelin kütlesini ve mekânla ilişkisini belleğimde sanal olarak oluşturuyor ve günlerce bunu sorguluyorum... İcra, daha sonraki bir süreç…

‘Bu toprakların doğal bir parçasıyım’

■ Yeni dönemde daha minimalist anlayışla heykel üretiminin arttığını görüyoruz. Karma sergilerde, genç sanatçıların eserleri yer alıyor. Bu ilgiyi nasıl görüyorsunuz?

Heykel sanatında çalışan gençlerin sayısının, üretimlerinin artması çok güzel ve olumlu bir gelişme. Benim dikkatimi çeken diğer unsur da üç boyutlu programların ve yazıcıların çok kullanılması, hatta yapay zekâyı da kullanıma almalarının yeni problemleri de gündeme getirdiğini gözlemliyorum. Günümüzün bu olanaklarını sadece çalışmalarını kolaylaştıracak birer enstrüman olarak kullanmaları çok önemli.

Haberin Devamı

‘Bu toprakların doğal bir parçasıyım’

Heykelin toplumla karşılaşma mekânı

■ Kamusal alanda en çok görülen sanatçılardan birisiniz. Kamusalın heykelle kurduğu ilişkiyi nasıl görüyorsunuz? Sizin için kamusal alan için üretim yapmak ne ifade ediyor?

Kamusal alan, heykelin toplumla karşılaşma mekânıdır, insan-heykel-çevre-ölçek ilişkisini görebilme ve diyalog kurabilme fırsatı yaratır. Akademik alanda heykel ve çevre dersini ilk başlatanlardan biriyim. Çevreyi kamusal alan-doğanın seçilmiş bir bölgesi-doğa ve kamusal alanın kesiştiği bölgeler olarak ayırıp geçmişte öğrencilerimle çok sayıda heykel projeleri ürettik; önemli araştırmalarımız ve saptamalarımız oldu. Eylem içindeki canlı ile heykelin iletişimi çevreyi de değişime sokar, birbiriyle olan bu etkileşim yapılacak heykelin kütle ve ölçeğinin belirlenmesinde çok etkilidir.

Haberin Devamı

■ Son yıllarda kamusal alandaki heykelin çilesine de tanık olduk. Heykel addedilen fakat belki kitsch dahi diyemeyeceğiz, bazı üretimler oldu. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, ben de üzülerek izliyorum ama iyimser yönden baktığım zaman ise bunu toplumun bazı kesimlerinin üç boyutlu objelerle tanışma süreci olarak değerlendiriyorum. Bizim yapacağımız iş, kamusal alanlarda daha fazla sanat yapıtının yer almasını sağlayarak bu durumun gereken sağlıklı yöne çevrilmesine katkıda bulunmaktır.