Kültür SanatBridget Jones kaosu kucaklıyor

Bridget Jones kaosu kucaklıyor

16.02.2025 - 07:02 | Son Güncellenme:

“Bridget Jones” serisinin dördüncü filmi “Bridget Jones: Onun İçin Çıldırıyor”, yas tutmanın ve yaş almanın hüzünlü ama yaşamın umutlu penceresinden bakıyor.

Bridget Jones kaosu kucaklıyor

Müjde Işıl- Helen Fielding’in “Bridget Jones’un Günlüğü” adlı romanı ‘90’ların ikinci yarısında popülerleşirken 2000’lerin başında sinemaya uyarlanmasıyla hem uzun soluklu bir seriye hem de özellikle kadınların kendi yaşamlarındaki önemli sembollerden birine dönüştü. Hayatını düzene oturtmaya çalışırken sürekli sorunlar yaşayan, kalbi kırılan, pot kıran, ‘bay doğru’yu seçmek için başına gelmeyen kalmayan, yani hepimize ayna tutan bir karakter Bridget Jones. Dolayısıyla her filminde biz de onun geçirdiği evreleri izliyoruz, sanki kendi yaşantımızı izler gibi.

Haberin Devamı

İlk filmde yani neredeyse çeyrek asır önce 30’larında olan kahramanımız, serinin dördüncü filmi olan “Bridget Jones: Mad About the Boy/Bridget Jones: Onun İçin Çıldırıyor”da artık 50’sine merdiven dayamış. Üstelik hayatının en zorlu dönemini yaşıyor. Çok sevdiği eşi Mark’ı kaybetmiş, iki çocuğuyla yaşama tutunmaya çalışıyor.

‘Bunlar da geçer’

Daha önce Sharon Maguire ve Barones Kidron tarafından yönetilen serinin yeni filminde ilk defa bir erkeğin adını görüyoruz: Michael Morris. Senaryo Helen Fielding, Dan Mazer ve Abi Morgan imzalı. Jones’un olgunluk dönemini anlatan dördüncü film, serinin de en olgun filmi. Karakterini umutsuzluk içine sokmadan orta yaşın tüm sorunlarıyla, kaosuyla yüzleştiriyor. Ebeveyn kaybı, eş kaybı, yas, sorumlu olunan insanlara karşı görevini yapamama endişesi, hayatın ellerinden kayıp gittiğini görmek vs. Hepimizin yaşadığı, yaşayacağı yaşamın tokatlarını, Jones göğsünde yumuşatıyor bir şekilde. Filmin, tüm bu hüzünleri ajitasyon yapmadan, sanki masal anlatıyormuşçasına aktarması ‘bunlar da geçer’ motivasyonu yaratıyor. Mevcut ya da ileride açılacak yaralarımıza dokunuyor ama bir yandan da yaşamın doğal döngüsünde kendimizle barıştırıyor bizi. Hem Bridget’in hem Daniel’ın mutluluğunun kaynağını ebeveynliğe bağlaması ise ilişkilerden bağımsız olarak birey odaklı bakıldığında filmin yumuşak karnı.

Haberin Devamı

Bazen bir kazak motifi, bazen bir elbise, bazen bir aksesuarla filmin, serinin önceki filmlerine verdiği referanslar bir bütünü tamamlar nitelikle. Mizahı da unutmayalım. Ağaca tırmanma, havuzdan köpek kurtarma gibi sahneleriyle komediyi dozunda kullanıyor film. Serinin her filmini izlediyseniz son jenerik bitmeden salondan çıkmayın. Eski fotoğraflarda, ilk filmin üzerinden geçen 24 yılın oyuncuların yüzüne (aslında bizimkine de) eklediği çizgiler, bir nevi hayat muhasebesinin özeti.

Daima pozitif

Renée Zellweger, kendisini üne kavuşturan karakterinde yine tüm pozitifliğini yansıtıyor. Emma Thompson kısa rolünde her zamanki gibi damgasını vuruyor. Colin Firth hem varlığı hem de yokluğuyla filmin gizli yıldızı. Hugh Grant, çeyrek asır öncesinin yakışıklı prensi iken yılların iz düştüğü yüzündeki muzipliğiyle tekrar ve tekrar gönülleri fethediyor. Kadroya yeni katılan Chiwetel Ejiofor’un rolü daha detaylı yazılmış olmayı hak ediyor; yine de kısa göründüğü sahnelerden bile umut ışığı çıkarmayı başarıyor.