01.11.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Metin And için şölen gibi bir yıl oldu 2007. 1 Nisan’da Taksim Sahnesi’nde yapılan törende, dostları 80. yaşını kutlamak için bir araya geldi. Geceye özel “Metin And’a Armağan” kitabı Sabri Koz tarafından hazırlandı.
Bir başka kutlama da 10 Eylül’de Devlet Opera ve Balesi’nde (DOB) gerçekleşti. Metin And’a Türk balesinin gelişmesi ve Devlet Halk Dansları Topluluğu’nun kurulmasına katkıları nedeniyle plaket takdim edildi. Yılın -şimdilik- son kutlaması ise TÜYAP’tan geldi. 26. TÜYAP Kitap Fuarı Onur Yazarı, Metin And seçilmişti. Yazı dünyasına '50’li yıllarda edebiyat, opera ve bale eleştirileri kaleme alarak adım atan Metin And, 30 yıldır Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nün çok sevilen bir hocası.
Özellikle geleneksel Türk tiyatrosu hakkında yaptığı araştırmalarla sanat tarihimize önemli katkılarda bulunan And’ın 50 kitabı ve 1500 yazısı bulunuyor. Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı seçildiğini öğrendiğimizde Metin And’ı Ankara’daki evinden arayıp konuştuk. Söyleşinin tamamını ise Milliyet Sanat dergisinin Ekim sayısında yayımlandı.
Kitap Fuarı’nın takipçisi misiniz?
Bir kere Tepebaşı’ndayken gittim. Çocukların kitaplara aç kurtlar gibi bakması hoşuma gitmişti. Sonra bir kitabım çıktığımda Yapı Kredi götürdü beni. Ressam Turan Erol ile birlikte oturduk masaya, gelen giden yok. Zaten artık pek dışarı çıkmıyorum.
Çöpe giden arşiv
Hafızam iyi değil dediniz, ama müthiş detaylı araştırmalarınız sizi yalanlıyor.
Babam ve babaannem alzheimer’dan gittiler. Doktora gittim bu korkuyla. Bana hiçbir şeyin yok dedi. Ben de ikinci gidişimde ona “Kırk Gün Kırk Gece” kitabımı götürdüm. Osmanlı şenliklerini anlatan bir kitaptır... “Hiç korkma, bu kitabı yazan alzheimer olmaz” dedi. Her şeyi unutuyorum ama yaptığım işin hiçbir halkasını atlamıyorum.
Nasıl keşfettiniz içinizdeki araştırmacıyı?
Kendimi tartarak. Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra 1950’de yüksek lisans yapmak için Londra’ya gittim. O güne kadar hiç bale görmemişim, opera seyretmişim. Bunlara dadandım Londra’da.
Bir yandan da İkili Ticaret Anlaşmalarında Hakem Kararlarına Göre bir şartı inceliyorum. Dünyanın en sıkıcı işi! Baktım ki, eğilimim baleye, sanata. Bıraktım dersleri, döndüm Türkiye’ye. Kendimi yetiştirdim.
İki hisar daha varmış
Şu sıralar ne üzerinde çalışıyorsunuz?
Nasıl düzenliyorsunuz arşivinizi?
Düzenlemiyorum. Evim çok darmadağın. Birisinin düzeltmesine de imkan yok, her şey üst üste. Bir gün ateşe vereceğim nerdeyse. Her işimi kapıcının karısı yapıyor. Sürekli benim kağıtlarımı toplamaya niyetleniyor. Bir kere düzeltmeye kalktı, haftalarca aradım kağıtlarımı. O yüzden el değdirmiyorum. Hatta eve kimseyi davet edemiyorum, oturacak yer yok.